çıkık | * Yerinden çıkmış(kemik veya organ). * Çıkıntısı olan. * Bir kemik veya organın yerinden çıkmışolması. |
çıkıkçı | * Çıkıklarıdüzelten kimse, sınıkçı, kırıkçı. |
çıkıkçılık | * Çıkıkçının mesleği. |
çıkıklık | * Çıkık olma durumu. |
çıkılama | * Çıkılamak işi. |
çıkılamak | * Çıkıyapmak. |
çıkılanma | * Çıkılanmak işi. |
çıkılanmak | * Çıkılamak işi yapılmak. |
çıkılatma | * Çıkılatmak işi. |
çıkılatmak | * Çıkıyaptırmak. |
çıkılma | * Çıkılmak işi. |
çıkılmak | * (dışarıveya yukarı) Gidilmek. |
çıkın | * Bir beze sarılarak düğümlenmişküçük bohça. |
çıkın etmek | * çıkına koyup bağlamak, çıkına koymak, çıkınlamak. |
çıkınlama | * Çıkınlamak işi. |
çıkınlamak | * Çıkına koyup bağlamak. |
çıkıntı | * Bir yüzeyde ileri doğru çıkan bölüm. * Bir metni düzeltmek veya ona bir şey eklemek için satır dışına yazılan yazı, çıkma. * Kambur. |
çıkıntılı | * Çıkıntısı olan. |
çıkıntısız | * Çıkıntısı olmayan. |
çıkır çıkır | * Şıkır şıkır. |
çıkış | * Çıkmak işi veya biçimi. * Bir yerden çıkmak için kullanılan yer. * Beklenilmeyen bir sırada yapılan sert konuşma. * Yokuş. * Kuşatılmış bir bölgedeki birliklerin yaptığısaldırı. * Güreşte cazgırın alana çıkardığıpehlivanların izleyicilere doğru yürüyerek çalım yapmaya başlaması. * Verilen bir işaretle yarışa başlama, depar. * Havacılıkta uçak, filo bir görev için uçuşa başlama. * Mezuniyet, okul bitirme. |
çıkışalmak | * işten ayrılmak. |
çıkış belgesi | * Bir kimsenin bir okulu bitirdiğini göstermek için geçici olarak verilen belge. * Bir malın ülke dışına çıkarılma iznini gösteren belge. |
çıkışçizgisi | * Yarışa başlangıç olarak belirlenen beyaz çizgi. |
çıkışhakemi | * Yarışa başlama işaretini veren görevli. |
çıkışkapısı | * Yapılarda dışarıçıkmayısağlayan kapı. |
çıkışnoktası | * Bir şeye başlanılan yer. |
çıkıştakozu | * Kısa mesafeli hız koşularında, sporcuların dizlerini yere dayadıktan sonra ayaklarını bastırıp itme gücü sağlamak ve hız kazanmak amacıyla kullandıklarıözel araç. |
çıkışvermek | * belge düzenleyip işine son vermek. |
çıkışyapmak | * bir tartışmada, karşıdüşüncede olanlarıalt etmek için sert davranışta bulunmak. * uçağın herhangi bir görevle havalanması. |
çıkışyolu | * Çözüm. |
çıkışamamak | * boy ölçüşememek, eşit derecede olmamak. |
çıkışlı | * Belli bir okulu veya öğrenim derecesini bitirmişolan, mezun, neşetli. |
çıkışma | * Çıkışmak işi. * Birine sert sözler söylemek. |
çıkışmak | * Bir kimseye hoşa gitmeyen bir davranışından dolayısert sözler söylemek, azarlamak. * Yeter olmak, yetmek. |
çıkıştırma | * Çıkıştırmak işi. |
çıkıştırmak | * Gereken miktara ulaştırmak. |
çıkıt | * Çıkak. |
çıkma | * Çıkmak işi. * Bir yapının üst katlarından dışarıya doğru uzanmış bölüm, balkon. * Hamamdan çıkarken kullanılan havlu ve kurulanma takımı, çıkacak. * Bir yazısayfasının kenarına metinle ilgili olarak yazılan ek, derkenar. * Çıkmış. * Çıkmak, neşet. * Eski, kullanılmış. |
çıkma durumu | * İsim soyundan bir kelimenin kavramında çıkışı gösteren durum, -den hâli, ablatif: Evden, sokaktan vb. |
çıkmak | * İçeriden dışarıya varmak, gitmek. * Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek. * Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup sınavınıvererek yetişmişolmak, mezun olmak. * Ayrılmak, ilgisini kesmek. * Süresi dolunca ayrılmak. * Yapılmak, yürümek. * Yetişecek ölçüde olmak. * Eksilmek. * Sonuca ulaşmak. * Sıyrılmak, ayrılmak. * Harcama zorunda kalmak. * Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak. * Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek. * Bir şeyin yukarısına varmak veya yükselmek. * Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak. * İşiçin, yetkili birini makamında görmek. * Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak. * Gitmek, koyulmak. * Bir konu yetkililerce karara bağlanmak. * Birdenbire görünmek. * Mal olmak. * Oyunda herhangi bir rolü oynamak. * (bir yere) Ulaşmak, varmak. * Karaya ayak basmak. * Yayılmak, duyulmak. * Olmak, bulunmak, var olmak. * Bir iddia ile ortalıkta görünmek. * Yayılmak. * Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek. * Bulaşmak. * (yapı için) Yapmak. * Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak. * Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak. * Niteliği sonradan anlaşılmak veya sonradan ortaya çıkmak. * Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak. * Yerinden oynamak. * Görünür veya belli bir durumda bulunmak. * Oluşmak, olmak. * Piyasaya sürülmek. * Bitmek, büyümek, sürmek. * Verilmek. * (ay veya mevsim) Geçmek. * Yeni yetişip satışa sunulmak. * Yükselmek, artmak. * Artırmak, fiyatıyükseltmek. * Sesini yükseltmek. * Büyük abdest bozmak. * Giderilmek, yok olmak. * Unutmak. * (Ay, güneş) Doğmak. * Vermeye katlanmak. * Yayımlanmak. * Gelmek. * Gerçekleşmek. * Bulunduğu yerden ayrılmak; fırlamak, kopmak. * (bir şeyin) Düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek. * Flört etmek. * Erişmek, görmek. |
çıkmaklık | * Çıkma durumunda olma. |
çıkmalı | * Çıkma durumunda olan. |
çıkmalıtamlama | * Tamlayanıçıkma durumunda olan ve tamlananıüçüncü kişi iyelik eki alan tamlama: İnsanlardan bazıları. Öğrencilerden ikisi gibi. |
çıkmalıtümleç | * Fiilin anlamınıtamlayan ve çıkma durumunda bulunan dolaylıtümleç. |
çıkmaz | * Sonu kapalı, çıkışyeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan (yol, sokak). * Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan. |
çıkmaz ayın son çarşambası | * hiç yapılmayacak bir işin sözde yapılma zamanı olarak söylenir. |
çıkmaz sokak | * Herhangi bir yöne çıkışı olmayan sokak. |
çıkmaza girmek | * (bir iş) çözümlenemeyecek, içinden çıkılmayacak bir duruma düşmek. |
çıkmaza sokmak | * (bir işi, bir durumu) çözümlenemez, güç bir duruma getirmek. |
Kategoriler