Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 30

çıkık * Yerinden çıkmış(kemik veya organ).
* Çıkıntısı olan.
* Bir kemik veya organın yerinden çıkmışolması.
çıkıkçı * Çıkıklarıdüzelten kimse, sınıkçı, kırıkçı.
çıkıkçılık * Çıkıkçının mesleği.
çıkıklık * Çıkık olma durumu.
çıkılama * Çıkılamak işi.
çıkılamak * Çıkıyapmak.
çıkılanma * Çıkılanmak işi.
çıkılanmak * Çıkılamak işi yapılmak.
çıkılatma * Çıkılatmak işi.
çıkılatmak * Çıkıyaptırmak.
çıkılma * Çıkılmak işi.
çıkılmak * (dışarıveya yukarı) Gidilmek.
çıkın * Bir beze sarılarak düğümlenmişküçük bohça.
çıkın etmek * çıkına koyup bağlamak, çıkına koymak, çıkınlamak.
çıkınlama * Çıkınlamak işi.
çıkınlamak * Çıkına koyup bağlamak.
çıkıntı * Bir yüzeyde ileri doğru çıkan bölüm.
* Bir metni düzeltmek veya ona bir şey eklemek için satır dışına yazılan yazı, çıkma.
* Kambur.
çıkıntılı * Çıkıntısı olan.
çıkıntısız * Çıkıntısı olmayan.
çıkır çıkır * Şıkır şıkır.
çıkış * Çıkmak işi veya biçimi.
* Bir yerden çıkmak için kullanılan yer.
* Beklenilmeyen bir sırada yapılan sert konuşma.
* Yokuş.
* Kuşatılmış bir bölgedeki birliklerin yaptığısaldırı.
* Güreşte cazgırın alana çıkardığıpehlivanların izleyicilere doğru yürüyerek çalım yapmaya başlaması.
* Verilen bir işaretle yarışa başlama, depar.
* Havacılıkta uçak, filo bir görev için uçuşa başlama.
* Mezuniyet, okul bitirme.
çıkışalmak * işten ayrılmak.
çıkış belgesi * Bir kimsenin bir okulu bitirdiğini göstermek için geçici olarak verilen belge.
* Bir malın ülke dışına çıkarılma iznini gösteren belge.
çıkışçizgisi * Yarışa başlangıç olarak belirlenen beyaz çizgi.
çıkışhakemi * Yarışa başlama işaretini veren görevli.
çıkışkapısı * Yapılarda dışarıçıkmayısağlayan kapı.
çıkışnoktası * Bir şeye başlanılan yer.
çıkıştakozu * Kısa mesafeli hız koşularında, sporcuların dizlerini yere dayadıktan sonra ayaklarını bastırıp itme gücü
sağlamak ve hız kazanmak amacıyla kullandıklarıözel araç.
çıkışvermek * belge düzenleyip işine son vermek.
çıkışyapmak * bir tartışmada, karşıdüşüncede olanlarıalt etmek için sert davranışta bulunmak.
* uçağın herhangi bir görevle havalanması.
çıkışyolu * Çözüm.
çıkışamamak * boy ölçüşememek, eşit derecede olmamak.
çıkışlı * Belli bir okulu veya öğrenim derecesini bitirmişolan, mezun, neşetli.
çıkışma * Çıkışmak işi.
* Birine sert sözler söylemek.
çıkışmak * Bir kimseye hoşa gitmeyen bir davranışından dolayısert sözler söylemek, azarlamak.
* Yeter olmak, yetmek.
çıkıştırma * Çıkıştırmak işi.
çıkıştırmak * Gereken miktara ulaştırmak.
çıkıt * Çıkak.
çıkma * Çıkmak işi.
* Bir yapının üst katlarından dışarıya doğru uzanmış bölüm, balkon.
* Hamamdan çıkarken kullanılan havlu ve kurulanma takımı, çıkacak.
* Bir yazısayfasının kenarına metinle ilgili olarak yazılan ek, derkenar.
* Çıkmış.
* Çıkmak, neşet.
* Eski, kullanılmış.
çıkma durumu * İsim soyundan bir kelimenin kavramında çıkışı gösteren durum, -den hâli, ablatif: Evden, sokaktan vb.
çıkmak * İçeriden dışarıya varmak, gitmek.
* Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek.
* Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup sınavınıvererek yetişmişolmak, mezun olmak.
* Ayrılmak, ilgisini kesmek.
* Süresi dolunca ayrılmak.
* Yapılmak, yürümek.
* Yetişecek ölçüde olmak.
* Eksilmek.
* Sonuca ulaşmak.
* Sıyrılmak, ayrılmak.
* Harcama zorunda kalmak.
* Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak.
* Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek.
* Bir şeyin yukarısına varmak veya yükselmek.
* Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak.
* İşiçin, yetkili birini makamında görmek.
* Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak.
* Gitmek, koyulmak.
* Bir konu yetkililerce karara bağlanmak.
* Birdenbire görünmek.
* Mal olmak.
* Oyunda herhangi bir rolü oynamak.
* (bir yere) Ulaşmak, varmak.
* Karaya ayak basmak.
* Yayılmak, duyulmak.
* Olmak, bulunmak, var olmak.
* Bir iddia ile ortalıkta görünmek.
* Yayılmak.
* Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek.
* Bulaşmak.
* (yapı için) Yapmak.
* Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak.
* Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak.
* Niteliği sonradan anlaşılmak veya sonradan ortaya çıkmak.
* Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak.
* Yerinden oynamak.
* Görünür veya belli bir durumda bulunmak.
* Oluşmak, olmak.
* Piyasaya sürülmek.
* Bitmek, büyümek, sürmek.
* Verilmek.
* (ay veya mevsim) Geçmek.
* Yeni yetişip satışa sunulmak.
* Yükselmek, artmak.
* Artırmak, fiyatıyükseltmek.
* Sesini yükseltmek.
* Büyük abdest bozmak.
* Giderilmek, yok olmak.
* Unutmak.
* (Ay, güneş) Doğmak.
* Vermeye katlanmak.
* Yayımlanmak.
* Gelmek.
* Gerçekleşmek.
* Bulunduğu yerden ayrılmak; fırlamak, kopmak.
* (bir şeyin) Düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek.
* Flört etmek.
* Erişmek, görmek.
çıkmaklık * Çıkma durumunda olma.
çıkmalı * Çıkma durumunda olan.
çıkmalıtamlama * Tamlayanıçıkma durumunda olan ve tamlananıüçüncü kişi iyelik eki alan tamlama: İnsanlardan bazıları.
Öğrencilerden ikisi gibi.
çıkmalıtümleç * Fiilin anlamınıtamlayan ve çıkma durumunda bulunan dolaylıtümleç.
çıkmaz * Sonu kapalı, çıkışyeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan (yol, sokak).
* Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan.
çıkmaz ayın son çarşambası * hiç yapılmayacak bir işin sözde yapılma zamanı olarak söylenir.
çıkmaz sokak * Herhangi bir yöne çıkışı olmayan sokak.
çıkmaza girmek * (bir iş) çözümlenemeyecek, içinden çıkılmayacak bir duruma düşmek.
çıkmaza sokmak * (bir işi, bir durumu) çözümlenemez, güç bir duruma getirmek.

Bir yanıt yazın