Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 5

dal budak salmak * karmaşık bir biçimde yayılıp genişlemek.
* soy yönünden genişleyip yayılmak.
dal gibi * ince uzun yapılı.
dal gibi kalmak * (vücudu) çok zayıflamak.
dal vermek * dayanmak, yaslanmak.
dal yarak * Budalalığıyüzünden her zaman densizlik eden kimse.
dala çıka * büyük güçlüklerle.
dalak * Midenin arkasında, diyaframın altında, sol böbreğin üstünde, yassı, uzunca, akyuvar üreten ve yıpranmışal
yuvarlarıtoplayan, damarlı gevşek bir dokudan oluşmuşorgan.
* Omurgalıhayvanlarda lenf bezine benzeyen ve kan damarlarıçok olan bir organ.
* Bal peteği.
* Tekerlek biçimindeki kaşar peyniri.
dalak kestirmek * sıtmadan büyümüşdalağıeski bir usulle tedavi ettirmek.
dalak otu * Ballı babagillerden, Akdeniz çevresinde kuru yerlerde yetiştirilen, yüz kadar türü bulunan, güçlendirici,
uyarıcıve yara sağaltıcı olarak kullanılan otsu veya odunsu bitki, duvar sedefi (Teucrium chamaedrys).
dalâlet * Sapınç, sapkınlı, doğru yoldan ayrılmak.
dalâlete düşmek * doğru yoldan ayrılmak, sapkınlık etmek.
dalama * Dalamak işi.
dalamak * (köpek, kurt gibi ısırıcıhayvanlar için) Dişlemek, ısırmak.
* (zehirli böcek, ısırgan otu gibi yakıcımaddesi bulunan şeyler veya sert kumaşiçin) Dokunarak teni acıtmak
veya kaşındırmak.
dalan * Lobi.
* Biçim, şekil.
dalancı * Lobici.
dalancılık * Dalancının işi veya mesleği.
dalap olmak * (dişi hayvan, özellikle kısrak) Erkek istemek.
dalaş * Kavga, gürültülü bağrışıp çağrışma.
dalaşma * Dalaşmak işi veya durumu, dalaş.
dalaşmak * (köpekler) Boğuşup birbirini ısırmak.
* Ağız kavgasıetmek.
dalavere * Yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun.
dalavere çevirmek (veya döndürmek) * yalan dolanla gizlice kötü işgörmek.
dalavereci * Çıkarı için hileye başvuran (kimse).
dalaverecilik * Dalavereci olma durumu.
dalbastı * Bir tür iri, aşılıkiraz.
dalcık * Ana dalın kollarından her biri, küçük dal.
daldalan * Arka arkaya, peşi sıra.
daldan dala * Oradan oraya, düzensiz, kararsız.
daldan dala konmak * sık sık iş, konu veya düşünce değiştirmek.
daldırılma * Daldırılmak işi.
daldırılmak * Daldırmak işine konu olmak.
daldırış * Daldırma işi veya biçimi.
daldırma * Daldırmak işi.
* Bir dalı gövdeden ayırmadan toprağa gömerek köklenmesini sağlama yolu.
* Bu yolla daldırılan dal.
daldırma * Cam veya seramikten yapılmış bir çeşit kulplu kap.
daldırmak * Dalmak işini yaptırmak, dalmasına sebep olmak.
* Dalmak.
daldırtma * Daldırtmak işi.
daldırtmak * Daldırmasını sağlamak.
daldız * Marangozların kullandığı ağaç oymaya yarayan oluklu demir alet.
* Ağaçtan oyulmuşarıkovanı.
* Ağaçtan oyulmuşyayık.
* Petekten bal almak için kullanılan demir kepçe, demir bıçak.
dalfes * Üstünde sarık bulunmayan, sarıksız fes.
dalfidan * Taze ve yeni fidan.
dalfidan boylu * İnce, uzun ve yeni dal gibi boyu olan.
dalga * Deniz veya göl gibi genişsu yüzeylerinde genellikle rüzgârın, depremin vb. nin etkisiyle oluşan kıvrımlı
hareket.
* (sıcak, soğuk, moda için) Belli bir süre etkili olan dönem.
* Titreşimin bir ortam içinde yayılma hareketi.
* Bir yüzeydeki kıvrım.
* Saçların kıvrım genişliği.
* Gizli iş, dalavere.
* Esrar, eroin vb. uyuşturucu maddelerin verdiği keyif durumu.
* Dalgınlık.
* Geçici sevgili.
* Macera, meşru olmayan kazanç veya aşk ilişkisi.
dalga bandı * Hem radyo hem de optik dalgalarıkapsayan bant.
dalga boyu * Yan yana iki dalga sırtıarasında kalan ve uzunluğu yerine göre birkaç metreden birkaç yüz metreye kadar
ulaşabilen yatay uzaklık.
* Devirli hareketlerde bir devir içindeki hareketin yayıldığıuzaklık.
dalga çukuru * Biribiri ardından gelen iki dalga arasında oluşan çukur bölge.
dalga dalga * (renk için) Açıklıkoyulu.
* Düzgün olmayan, alçaklı, yüksekli.
* (saç için) Kıvrımlı.
dalga geçmek * üzerinde durulması gereken işle ilgilenmeyerek, başka şeyler düşünmek.
* eğlenmek, alay etmek.
* geçici sevgi ilişkisi kurmak, gönül eğlendirmek.
dalga genliği * Dalganın en yüksek noktası ile sıfır noktasıarasındaki nicelik.
dalga hızı * Dalga boyunun dalga periyoduna oranı.
dalga kuşağı * Aynıfrekansı içeren dalgalar bütünlüğü.

Bir yanıt yazın