Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 47

dilediğin(iz) gibi * kendi düşünce, görüşve isteğine göre.
dilediğini yapmak * kendi, düşünce, görüşve isteğini yapmak.
dilek * Bir kimsenin dilediği şey, istek, talep, rica, murat.
dilek kipi * Dileme kavramıveren kip. Türkçede bu kip -se eki ile kurulur.
dilekçe * Bir dileği bildirmek için resmî makamlara sunulan, imzalıve adresli, pullu veya pulsuz yazı, istida, arzuhâl.
dileme * Dilemek işi.
dilemek * Birinden bir şeyin yapılmasını istemek, rica etmek, arzu etmek.
* Biri için bir dilekte bulunmak.
* Canı istemek.
dilemma * İkilem.
dilenci * Geçimini dilenerek sağlayan (kimse).
* Israrla ve arsızca bir şeyi isteyen (kimse).
dilenci çanağı * İçinde her şeyden biraz bulunan.
dilenci vapuru * Bütün iskelelere uğrayarak sefer yapan vapur.
dilencilik * Dilenci olma durumu.
* Dilenciye yakışır davranış.
dilencilik etmek * dilenmek.
dilenciye hıyar vermişler de eğri diye beğenmemiş * hem ihtiyaç duyduğu konuda yardım istiyor, hem yapılan yardımıküçümsüyor anlamında kullanılır.
dilendirme * Dilendirmek işi.
dilendirmek * Dilenecek duruma getirmek.
* Dilencilik yaptırmak.
dilenemez dilenci * yoksulluğa düştüğü hâlde durumunu kimseye açmayan kimse.
dileniş * Dilenmek işi veya biçimi.
dilenme * Dilenmek işi.
dilenmek * Sadaka istemek.
* Kendisini acındırarak bir kimseden birşey istemek.
dileyici * Dilekte bulunan, dileyen (kimse).
dili (başka bir dile) çalmak * bir kimsenin konuşması başka bir dile benzemek.
dili açılmak * herhangi bir sebeple konuşmayan kimse konuşmaya başlamak.
dili ağırlaşmak * hastalık sebebiyle güçlükle söz söyleyebilmek, güçlükle konuşmak.
dili alışmak * bir sözü çok kullanmaktan dolayı o söze alışmak.
dili bir karış * Bkz. dili pabuç kadar.
dili bir karışdışarıçıkmak (veya sarkmak) * koşmaktan, yürümekten ve yorulmaktan çok susamak.
dili boğazına akmak * konuşamaz olmak, sesi soluğu çıkmamak.
dili bozuk * Bir dili doğru ve düzgün konuşamayan.
dili çözülmek * (konuşamayan veya susan kişi) konuşmaya başlamak.
dili damağına yapışmak (veya dili damağıkurumak) * susuzluktan ağzıkurumak, çok susamak.
dili dolaşmak * korku, heyecan, hastalık, utangaçlık, sarhoşluk gibi sebeplerle söyleyeceğini şaşırarak karıştırmak.
dili döndüğü kadar * söyleyebildiği kadar, anlatma gücünün elverdiği ölçüde.
dili dönmemek (veya dönmek) * bir sözü doğru, düzgün söylemeyi becerememek (veya becermek).
* amacını iyi anlatamamak (veya anlatmak).
dili durmak * susmak.
* dedikodu etmemek.
dili durmamak * sürekli konuşmak.
* söylenemeyecek şeyleri de söylemek.
dili ensesinden çekilsin! * bıktıracak kadar çok konuşan veya kötü sözler söyleyenler için ilenme olarak kullanılır.
-di’li geçmiş * Bkz. belirli geçmiş.
dili kılıçtan keskin * kırıcıve ağır konuşmalar için kullanılır.
dili kurusun! * “söz söyleyemez olsun” anlamında ilenme sözü.
dili olsa da söylese (veya anlatsa) * “cansız nesneler konuşabilseler, bazı olaylara tanıklık da edebilirler” anlamında kullanılır.
dili pabuç kadar * saygısızca ve gönül kırıcıkarşılıkta bulunan.
dili tutuk * Serbestçe, kolaylıkla konuşamayan.
dili tutulmak * sevinç, korku, şaşkınlık gibi sebeplerle birdenbire söz söyleyemez olmak.
dili uzamak * haddini bilmeden konuşmak.
dili uzun * İncitici sözler söyleyen, küstah, saygısız kimse.
dili varmak (veya varmamak) * bir sözü söylemeye gönlü razı olmak (veya olmamak).
dili yanmak * üzüntü ve eziyet çekmek, zarara uğramak.
dili yanmak * bıkmak, nefret etmek.
dili yatkın * yabancı bir dili kolaylıkla öğrenme yeteneği olan.

Bir yanıt yazın