dilli düdük etmek | * bir haberi herkese yaymak. |
dilmaç | * Çevirici, tercüman. |
dilmaçlık | * Dilmacın mesleği, çeviricilik, tercümanlık. |
dilme | * Dilmek işi. * Dört köşe kesilmişağaç. |
dilmek | * Bir bütünü küçük ve yassıparçalara ayırarak kesmek. * Yarmak. |
dilsel | * Dille ilgili. |
dilsever | * Dili seven (kimse). |
dilsiz | * Konuşma merkezinin veya konuşma organlarının bozukluğu sebebiyle konuşamayan (kimse), ahraz. * Ses çıkarmayan, sessiz olan (kimse). |
dilsizlik | * Dilsiz olma durumu. |
dilüviyum | * Bugünkü ırmakların dördüncü çağdan kalma en eski alüvyonlarına verilen ad. |
dimağ | * Beyin. * Bilinç, zihin. |
dimdik | * Çok dik (olarak). * Sağlıklı, zinde. * Sıkıntılarıkarşılayacak durumda olan, başeğmeyen, metin. * (bakışiçin) Dikkatli, ısrarlı. * Sağa sola sapmadan, dosdoğru. * Kaskatı, çok sertleşmişolarak. |
dimdik ayakta durmak | * yıkılmamak. |
dimdik durmak | * tam dik durumda olmak. * tutumunu değiştirmemek, yılmamak. |
dimi | * Sıkıdokunmuş bir tür pamuklu kumaş. |
diminuendo | * Sesi gittikçe azaltarak. * Müzik parçasının başında “>” işaretiyle gösterilen nota terimi. |
dimmer | * Elektrik akım şiddetini el ile çevirerek ayarlayan anahtar, reosta. |
dimnit | * Erken olgunlaşan ince kabuklu bir çeşit siyah üzüm. |
dimyat | * Seyrek ve yuvarlak taneli bir çeşit üzüm. * (büyük D ile) Aşırıhırsla fazla malda gözü olan kimsenin elindekini avucundakini de kaybedebileceği anlamında “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” sözünde geçer. |
din | * Tanrı’ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayıve tapınmayısistemleştiren toplumsal bir kurum. * Bu nitelikteki inançlarıkurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzen. * İnanılıp çok bağlanılan düşünce, inanç veya ülkü. |
din | * C.G.S. sisteminde bir gramlık bir kütlenin hızınısaniyede bir santimetre artıran güç birimi: Bir nevton 105 din’e eşittir. |
din | * Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası. |
din | * İlmek. |
din adamı | * Mesleği dinle ilgili işler olan görevli. |
din birliği | * Aynıdin etrafında oluşturulan inanç gücü. |
din dışı | * Dinle ilişiği olmayan, lâdini. |
din doruğu | * Dağın en yüksek yeri. |
din erki | * Din ilkelerine dayanan egemenlik, din gücü. |
din felsefesi | * Dinin ilkelerinin özünü ve anlamınıtemellendirmeyi amaçlayan felsefe dalı. |
dinamik | * Mekaniğin kuvvet, hareket, enerji arasındaki ilişkilerini inceleyen dalı, devim bilimi. * Devimsel. * Canlı, etkin, hareketli. |
dinamik analiz | * Çözümleme konusu yapılan veya modele dahil edilen değişkenlerin zaman içindeki değişmelerinin de dikkate alındığıyöntem. |
dinamikleşme | * Dinamikleşmek durumu. |
dinamikleşmek | * Dinamik duruma gelmek. |
dinamit | * Nitrogliserin ile yapılan patlayıcı bir madde. * Tutku, özlem, heyecan. * Şiddetli, korkunç, hırslı. |
dinamit lokumu | * Kömür tozu, kil gibi maddelere emdirilmişdinamit. |
dinamitçi | * Dinamit üreten, satan veya patlatılma işinde çalışan kimse. |
dinamitçilik | * Dinamitçinin işi veya mesleği. |
dinamitleme | * Dinamitlemek işi. |
dinamitlemek | * Dinamitle havaya uçurmak. * Bir girişimi, bir kuruluşu engelleyici, yıkıcıdavranışta bulunmak. |
dinamitlenme | * Dinamitlenmek işi. |
dinamitlenmek | * Dinamitle havaya uçurulmak. * Engellenmek. |
dinamizm | * Devimselcilik. * Davranışlarıcanlıve hareketli olan canlının özelliği. |
dinamo | * Mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren alet. |
dinamometre | * Kuvvetölçer. |
dinar | * Yaklaşık olarak altın liranın dörtte biri değerinde olan eski bir para. * Bahreyn, Cezayir, İran, Irak, Kuveyt, Libya, Tunus, Ürdün, Yemen ve eski Yugoslavaya’da kullanılan para birimi. |
dince | * Dine göre, din bakımından. |
dincelmek | * Dinçleşmek. |
dinci | * Dinî görüşleri her alana yaymak isteyen kimse. |
dinci erki | * Bkz. Din erki. |
dincilik | * Dincinin işi. |
Kategoriler