dirgenlemek | * Dirgenle yaymak. |
dirhem | * Okkanın 400’de 1’ine eşit olan, 3,148 gramlık eski bir ağırlık ölçüsü; İstanbul için bir dirhem 3,207 gr olarak tespit edilmiştir. * Bir tür gümüşpara. |
dirhem dirhem | * Azar azar, az az, çok az ölçüde. |
dirhem dirhem satmak | * kendini dirhem dirhem satmak. |
dirhemle söylemek (veya konuşmak) | * çok az veya yavaşkonuşmak. |
diri | * Yaşamakta olan, yaşayan, canlı, ölü karşıtı. * Güçlü, zinde. * Solmamışpörsümemiş. * Gereği kadar pişmemiş. |
diri diri | * Canlı olarak. |
diri örtü | * Ormanlık bölgelerde ağaçların altında yeşeren çalı, çırpıveya odunsu bitkiler. |
dirice | * Biraz diri. |
diriğ | * Esirgeme. |
diriğetmek | * esirgemek. |
diriksel | * Diri ile, canlı ile ilgili, canlılar üzerinde olan, diril. |
diriksel ısı | * Hayvanların vücut ısısı. |
diril | * Diriksel. |
diril | * Şilte yüzü veya gömlek yapmaya yarar pamuklu bir kumaş. |
diril ısı | * Hayvanların vücut ısısı, diriksel ısı. |
dirileşme | * Dirileşmek işi. |
dirileşmek | * Bitkin, pörsümüşveya solmuşken yeniden diri duruma gelmek. |
dirilik | * Diri olma durumu. |
diriliş | * Dirilmek işi veya biçimi, dirilme, canlanma. * Yeni bir atılımla güç kazanma. * Dinî inanışlara göre ölümden sonra dirilme, basübadelmevt. |
dirilme | * Dirilmek işi. |
dirilmek | * Güçlenip canlanmak. * (bitki için) Solmuş, pörsümüşdurumdayken yeniden canlılık kazanmak, diri duruma gelmek. * (hasta için) Yeniden sağlığınıkazanmak, iyileşmek. * Öldüğü sanılan şey canlılık kazanmak. * Yeniden etkin olmak, geçerli duruma gelmek. |
diriltici | * Canlılık verici niteliği bulunan. |
diriltme | * Dirilmesini sağlama, canlandırma. |
diriltmek | * Dirilmesini sağlamak. |
dirim | * Hayat, yaşam. * Yaşama gücü. |
dirim bilimci | * Biyolog. |
dirim bilimcilik | * Gerçekliği tek yanlı olarak yalnızca dirim bilimsel açıdan inceleyen, organik yaşamın kavramlarınıöteki gerçeklik alanlarına da uygulayan görüş. |
dirim bilimi | * Biyoloji. |
dirim bilimsel | * Biyolojik. |
dirim konisi | * Gelişme durumundaki fidan veya yaprakların sürgen dokulu ucu. |
dirim kurgu | * Canlılar dünyasınıözellikle beynin çalışmasınıtaklit eden elektronik aletlerden yararlanmayıkonu edinen bilim dalı, biyonik. |
dirim suyu | * Abıhayat. |
dirimli | * Hayatı olan (canlı). |
dirimlik | * Hayatla ilgili, dirimsel. * Hayat, yaşam, sağlık. * Mal mülk, gelir. |
dirimsel | * Hayatla ilgili veya hayata bağlı olan, hayatî, biyolojik. |
dirimselcilik | * Hayat olaylarınıfiziksel kimyasal güçlerle değil de, özel bir yaşama ilkesi, yaşam gücü ile açıklayan öğreti. |
dirlik | * Yaşayış, hayat, sağlık, varlık, geçim. * Huzur, erinç. * Osmanlıİmparatorluğunda bir hizmete karşılık olmak üzere bir kimseye devletçe verilen aylık veya bir yere bağlı gelir. |
dirlik düzenlik | * Aile üyeleri veya bir arada çalışan kimseler arasında iyi geçinme durumu. |
dirlik yüzü görmemek | * rahata kavuşamamak. |
dirliksiz | * Dirliği olmayan. * Geçimsiz, huysuz (kimse). |
dirliksizlik | * Geçimsizlik. |
dirsek | * Kol ile ön kol arasındaki eklemin arka yanı. * Köşe. * Giysi kolunda dirseğe rastlayan bölüm. * Boruların doğrultusunu değiştirmekte kullanılan bağlantıparçası. * Bir direği veya başka bir şeyi sağlamlaştırmak için yanına eğik olarak yerleştirilen ağaç, makas. |
dirsek çevirmek | * daha önce iş birliği yaptığıkişiyi uzaklaştıracak davranışlarda bulunmak. |
dirsek çürütmek | * okumak için yıllarca çalışmak. |
dirsek dirseğe | * çok kalabalıkta sıkışık durumda. |
dirsek kemiği | * Ön kolun iskeletini oluşturan iki uzun kemikten iç yanda olanı. |
dirsek teması | * İlişki, bağ, bağlantı. |
dirsekleme | * Dirseklemek işi. |
dirseklemek | * Dirsekle vurmak, dirsekle itmek. |
Kategoriler