Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 56

dişiyle tırnağıyla * Bkz. dişini tırnağına takmak.
dişlek * Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse).
* Sözünü geçiren; istediğini yaptırabilen (kimse).
dişleme * Dişlemek işi.
* Dantel biçiminde süsleme.
dişlemek * Bir şeyin bir parçasınıısırmak veya koparmak.
dişlenme * Dişlenmek işi.
dişlenmek * Dişlemek işine konu olmak, dişle ısırılmak.
* Tanelenmek, diştutmak.
* Güçlenmek, dediğini yaptırır olmak.
dişleri dökülmek * yaşlanmak, ihtiyarlamak.
dişletme * Dişletmek işi.
dişletmek * Dişlemek işini yaptırmak.
* Bir şeye dişaçtırmak.
dişli * Dişleri olan.
* Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen güçlü (kimse).
* Dişleri olan çark.
* Kaya balığı.
* Ayakkabıcıların sayayıkalı ba çekmek için kullandıklarıkerpeten gibi bir araç.
dişli tırnaklı * saldırıcı olan, sözünü geçiren.
dişlik * Boksta karşılaşma sırasında boksörlerin dişlerini ve dudaklarınıkorumak için dişlerine geçirdikleri kauçuk
koruyucu.
dişsiz * Dişi olmayan.
dişsizlik * Dişsiz olma durumu.
dişten artırmak * yiyecek giderlerini kısarak para biriktirmek.
ditilmek * Ditmek işi yapılmak.
ditiramp * Eski Yunanlıların Dionysos şerefine okuduklarıtören şarkısı.
* Lirik şiir.
ditme * Ditmek işi.
ditmek * Yün, pamuk vb. ni tellere ayırarak kabartmak.
* Çok küçük parçalara ayırmak.
div * Bkz. dev.
dival * Altımukavva ile beslenmiş, üstü sırmalı işleme.
divan * Yüksek düzeydeki devlet adamlarının kurduğu büyük meclis.
* Divan edebiyatışairlerinin şiirlerini topladıklarıeser.
* Sedir.
* Meclis.
divan durmak (veya el pençe divan durmak) * saygı gösterilen bir kimse karşısında el kavuşturup ayakta durmak.
divan edebiyatı * XIII-XIX. yüzyıllar arasında dil, konu, işleniş bakımından Arap, Fars etkisi altında gelişmişedebiyat.
divan kalemi * Sadrazam buyruklarının ve fermanlarının yazıldığıyer.
divan sazı * Meydan sazı.
divançe * Küçük divan.
divane * Deli, kaçık, budala.
* Bir şeye çok düşkün olan.
divane olmak * Bkz. deli divane olmak.
divaneleşme * Divaneleşmek işi.
divaneleşmek * Divane duruma gelmek.
divanelik * Kaçıklık, delilik.
divanesi olmak * bir şeye çok düşkün olmak.
divaneye dönmek * çok üzülmek.
divanhane * Genişsofa.
* Kubbealtı.
divanıâli * Yüce divan.
divanıharp * Askerî mahkeme.
Divanıhümayun * Osmanlılarda padişah, sadrazam ve bazıyüksek rütbeli devlet görevlilerinin oluşturduğu meclis ve meclisin
çalıştığıyer.
Divanımuhasebat * Sayıştay.
divanî * Divan kaleminden çıkan ferman, berat gibi belgelerde kullanılmışolan (yazı).
divanî kırması * Divanî yazının basitleştirilmiş bir türü.
divik * Akkarınca, termit.
divit * Genellikle kuşak arasında taşınılan ve kalemliği ile hokkası bir arada olan yazıtakımı.
divitin * Bir yüzü havlu, pamuklu veya yünlü kumaş.
divlek * Kalın kabuklu olgun kavun.
diyabaz * Feldspatlardan bir plâjiyoklâz ile ojitten oluşmuşyeşil renkli bir kütle.
diyabet * Şeker hastalığı, şeker.
diyabet bilimi * Şeker hastalığını inceleyen bilim dalı.
diyabet uzmanı * Şeker hastalığı alanında uzmanlaşmışhekim.
diyabetik * Şeker hastalığı ile ilgili.

Bir yanıt yazın