Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 58

dizanteri * Ağrılıve kanlı ishalle beliren, bağırsakta yaralara yol açan bulaşıcı, salgın hastalık, kanlı basur.
dizanterili * Dizanteriye yakalanmışolan (kimse).
dizayn * Çizim.
dizayncı * Dizayn işiyle uğraşan kimse.
dizdar * Kale muhafızı, kale bekçisi.
dizdirme * Dizdirmek işi.
dizdirmek * Dizmek işini yaptırmak.
dize * Şiirin satırlarından her biri, mısra.
dize gelmek * başeğmek, boyun eğmek.
dize getirmek * kendisine karşı geleni yenerek buyruğuna uyacak duruma getirmek.
dizel * Sıkıştırılmışhava içine püskürtülen yakıtla çalışan motor.
dizeleme * Dizelemek işi.
dizelemek * Dize durumuna getirmek.
dizeleştirme * Dizeleştirmek işi.
dizeleştirmek * Dize durumuna getirmek.
dizem * Bir dizede veya notada vurgu, uzunluk veya ses özelliklerinin, durakların düzenli bir biçimde
tekrarlanmasından doğan ses uygunluğu, tartım, ritm.
dizemli * Dizemli olan, tartımlı, ritmli, ritmik.
dizemsiz * Dizemi olmayan, tartımsız, ritmsiz.
dizge * Bir bütün oluşturacak biçimde karşılıklı olarak birbirine bağlıögelerin bütünü, manzume, sistem.
* Bir ilkeye veya dünya görüşüne göre düzenlenmişdüşünceler, bilgiler, öğretiler bütünü, manzume, sistem.
dizgeli * Dizgesi olan, dizgesel, sistemli, sistematik.
dizgesel * Dizge ile ilgili, sistemli, sistematik.
dizgesiz * Dizgesi olmayan, dizgeye bağlı olmayan, sistemsiz.
dizgi * Basım için harfleri, kelimeleri, satırları, sayfalar oluşturacak biçimde düzenleme, tertip.
dizgi yeri * Dizgi işlerinin yapıldığıyer, mürettiphane.
dizgici * Basım evinde dizgi işiyle uğraşan kimse, mürettip.
dizgicilik * Dizgicinin işi, mürettiplik.
dizgin * Gemin uçlarına bağlanarak hayvanıyöneltmeye yarayan kayış.
dizgin vurmak * dizgin takmak.
dizgine gelmek * düzelmek, belli bir disipline ve sisteme girmek.
dizginini çekmek * birinin aşırıdavranışlarına engel olmak.
dizginini kesmek * üzerindeki baskıyıartırmak.
dizginleme * Dizginlemek işi.
dizginlemek * Ata dizgin takmak veya atıyürütmek için dizginini oynatmak.
* Birinin aşırıdavranışlarınıönlemek.
dizginlenme * Dizginlenmek işi.
dizginlenmek * Dizginlemek işi yapılmak veya dizginlemek işine konu olmak.
dizginleri (ele) vermek * başkasının yönetimini kabullenmek.
dizginleri ele almak * yönetimi eline geçirmek.
dizginleri gevşetmek * birinin üzerindeki baskıyıazaltmak.
dizginleri koparmak * her türlü bağve baskıdan kurtulmak.
dizginleri salıvermek * başı boş bırakmak.
dizginsiz * Dizgini olmayan.
* Aşırı olan, engel tanımayan, ölçüsüz.
dizi * Bir iplik veya tel üzerine dizilmişinci, boncuk gibi şeylerin oluşturduğu bütün, sıra.
* Herhangi bir bakımdan bir bütün oluşturan şeylerin tümü, seri.
* Yan yana, art arda veya zaman sırasına göre sıralanmış birbiriyle ilişkili nesne veya olayların oluşturduğu
bütün sıra.
* Saf durumundaki bir kıtanın, birbiri arkasında duran erlerine verilen ad.
* Değerleri artarak veya eksilerek art arda gelen terimler takımı.
* Aynısöz dizimsel bağlam içinde birbirinin yerini alabilecek olan ve güçlü bir karşıtlık bağlantısıkuran
ögelerin oluşturduğu bütün, paradigma.
* Dizi film.
* Bir oktavın içinde sıralanan sekiz sesin bütünü.
dizi (veya dizinin dibi) * yanı başı.
dizi dizi * Dizilerek, dizim dizim, diziler durumunda.
dizi film * Birbirini izleyen ve ayrı bölümlerden oluşan filmler.
dizici * Dizgici.
dizilemek * Dizi durumunda sıralamak.
dizili * Dizilmişolan, sıralanmış, mürettep.
diziliş * Dizilmek işi veya biçimi.
dizilme * Dizilmek işi.

Bir yanıt yazın