döviz | * Ülkeler arasıödeme yapmakta kullanılabilecek para, çek ve poliçe gibi her türlü ödeme aracı. * Yabancıülke parası. * Propaganda veya tanıtma amacıyla üzeri yazılmış bez veya karton. |
döviz kaçırmak | * yurt dışına izinsiz döviz çıkarmak. |
dövizzede | * Bankalara dövizle borçlanıp ev veya araba satın alan, ancak dövizin aşırıartışıdolayısıyla aldığıkredileri geri ödeyemeyerek edindiği malıyok pahasına elinden çıkarmak zorunda kalan kimse. |
dövme | * Dövmek işi. * Dövülerek kabuğu çıkarılmış buğday ve bundan yapılan yemek. * Vücut derisi üzerine iğne gibi sivri bir araçla çizilmek ve içine renk veren maddeler konulmak yoluyla yapılan çıkmaz yazıveya resim. * Kızgın durumda iken dövülerek biçim verilmiş(metal eşya). * Dövülerek yapılan. |
dövme yapmak | * vücuda dövme işlemek. |
dövmeci | * Kullanılmadan önce dövülmesi gereken maden filizlerini veya diğer maddeleri döven işçi. * Vücuda dövme yapan kimse. |
dövmecilik | * Dövme yapma işi. |
dövmek | * Vurarak canınıacıtmak. * Çamaşır, halı gibi şeyleri tokaç, sopa gibi şeylerle vurarak temizlemek. * Bir şeyi toz durumuna getirmek için ezmek. * Ezmek veya çırpmak. * Ateşte kızdırılarak yumuşatılmış bir madeni, vurarak istenilen biçime getirmek. * Topa tutmak. * Çarpmak, vurmak. |
dövmelik | * Mısır ve buğday dövmeye yarayan, yarma buğday yapan bir araç. |
dövülgen | * Dövülerek levha durumuna geçebilen (maden). |
dövülgenlik | * Madenin dövülgen olma niteliği. |
dövülme | * Dövülmek işi. |
dövülmek | * Dövmek işine konu olmak. |
dövülüş | * Dövülmek işi veya biçimi. |
dövünme | * Dövünmek işi. |
dövünmek | * Aşırıüzüntü, çaresizlik, pişmanlık duyarak çırpınmak, kendi kendini dövmek. * Çok üzülmek. |
dövünüş | * Dövünmek işi veya biçimi. |
dövüş | * Dövmek işi veya biçimi. * Tokat, yumruk, tekme gibi saldırışlarla yapılan kavga. |
dövüşçü | * Dövüşen kimse. |
dövüşken | * İyi dövüşen veya dövüşmeyi seven. |
dövüşkenlik | * Dövüşken olma durumu. |
dövüşme | * Dövüşmek işi. |
dövüşmek | * Karşılıklı birbirini dövmek. * (iki silâhlıkuvvet) Çatışmak. * Boks yapmak. |
dövüştürme | * Dövüştürmek işi. |
dövüştürmek | * Dövüşmelerini sağlamak. |
dragoman | * Tercüman, dilmaç. |
dragon | * Ejderha. * Batı ordularında, atlıveya yaya olarak çarpışan asker sınıfı. |
drahmi | * Yunan para birimi. |
drahoma | * Gelinin güveye verdiği para veya mal. |
draje | * Üstü şekerli, renkli ve parlak bir madde ile kaplanmışhap. * Daha çok çikolata ile kaplanmışkuru yemiş. |
dram | * Sahnede oynanmak için yazılmışoyun. * Acıklıüzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu türü. * Tiyatro edebiyatı. * Acıklı olay. |
drama | * Dram. |
dramatik | * Sahne oyununa özgü olan. * Coşku veren, duygularıkamçılayan. * Acıklı. |
dramatikleşme | * Dramatikleşmek durumu. |
dramatikleşmek | * Dramatik bir durum almak. |
dramatize etme | * Dramatize etmek işi veya biçimi. |
dramatize etmek | * (bir edebî eseri) Radyo, televizyon veya sahne oyunu biçimine getirmek. * Bir olayı olduğundan daha acıklı, abartılı bir biçimde ortaya koymak. |
dramaturg | * Oyun yazma ve yönetme kurallarını bilen, bir oyun yazılır veya sahnelenirken bu bilgisinden yararlanılan kimse, oyun yazarı, tiyatro yazarı. |
dren | * Hendek. * Ameliyat sonrasıvücut içinde kalan doku artıklarınıve sıvılarıdışarıatmak veya yara üzerindeki ihtihabı akıtmakta kullanılan bükülgen tüp. |
drenaj | * Toprakta bitkilerin yetişmesine zararlı olan fazla suların akıtılması, akaçlama. * Yarada biriken sıvıyıakaçla boşaltma. |
dretnot | * XX. yüzyılın başlarında kullanılan bir zırhlıtipi. |
drezin | * Yol kontrol ve bakımı için demir yollarında kullanılan küçük araba. |
dripling | * Topu kısa aralıklarla veya yavaşyavaşvurarak ileri götürmek. |
dripling yapmak | * futbol, basketbol gibi oyunlarda topu kısa aralıklıve denetimden çıkarmayacak vuruşlarla sürmek. |
drog | * Hayvan ve bitkilerden, kurutularak veya özel metotlarla toplanarak elde edilen, eczacılık ve kısmen sanayide kullanılan ham veya yarıham madde. |
drosera | * Droseragillerden, topuz biçimindeki yapraklarının üst yüzeyi, böcekleri yakalayan yapışkan tüyler ile örtülü otsu bir bitki (Drosera rotundifolia). |
droseragiller | * İki çeneklilerden, örnek bitkisi drosera olan bitki familyası. |
-du | * Bkz. -dı/ -di vb. |
dua | * Tanrı’ya yalvarma, yakarış. * İbadet veya yakarma amacıyla okunan din değeri olan metin. |
dua etmek | * Tanrı’ya yalvarmak. |
Kategoriler