Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 87

düşünüp taşınmak * konuyu bütün yönleriyle inceleyip ona göre davranmak, iyice düşünmek.
düşünür * Genel sorunlar üzerine yeni ve kendine özgü düşünceleri olan kimse, mütefekkir.
düşünürlük * Düşünür olma durumu.
düşünüş * Düşünmek işi veya biçimi, mütalâa.
* İnsanın, özellikle davranışlarına yön veren ahlâk tutumu ve düşünme biçimi.
düşüp kalkmak * (erkek kadınla veya kadın erkekle) yasa ve töre dışıyakın ilişki kurmak.
* biriyle çok yakın arkadaşlık etmek.
düşürme * Düşürmek işi.
düşürmek * Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak.
* Değerini, fiyatını indirmek.
* Azaltmak.
* (taş, solucan için) Vücuttan atmak.
* İskat etmek.
* Uğratmak.
* Değerli bir şeyi ucuz veya kolay ele geçirmek.
* Zayıf bırakmak, gücünü azaltmak.
düşürtme * Düşürtmek işi veya durumu.
düşürtmek * Düşürmesini sağlamak.
düşürülme * Düşürülmek işi veya durumu.
düşürülmek * Düşürmek işine konu olmak veya düşürmek işi yapılmak.
düşürüm * Düşürmek işi veya durumu.
düşürüş * Düşürmek işi veya biçimi.
düşüş * Düşmek işi veya biçimi.
düşüt * Düşük.
düttürü * Kılığıciddî olmayan, tuhaf ve hafif giyimli.
* Dar ve kısa giysi.
düttürü Leylâ * tuhaf, dar ve kısa giyinmişkadın.
düve * Boğaya gelmemiş, 1-2 yaşında dişi sığır.
düvel * Devletler.
düven * Harmanda ekinlerin sapıve tanelerini ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt
yüzünde keskin çakmak taşlarıdikine çakılı bulunan, kızak biçiminde araç, döven.
düven dişi * Düvenin altına dikine çakılan keskin taş.
düven sürmek (veya dövmek) * düvenle ekinlerin tanelerini başaklarından çıkarmak.
düvenci * Harman zamanıdüven sürmek için tutulan çocuk.
* Düven yapan veya satan kişi.
düver * Yapılarda kullanılan kalın ağaç, direk, mertek.
düvesime * Düvesimek işi veya durumu.
düvesimek * Boğa dişi istemek.
düyek * Türk müziğinde bir usul.
düyun * Borçlar.
düz * Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan.
* Kıvrımlı olmayan, doğru.
* Yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan, müstevî.
* Kısa ökçeli, ökçesiz (ayakkabı).
* Yayvan, altıderin olmayan.
* Kıvırcık veya dalgalı olmayan (saç).
* Yalın, sade, süssüz.
* Çizgisiz, desensiz ve tek renkli.
* Engebesiz olan yer, düzlük, ova.
düz * İçinde anason, sakız gibi kokulu maddeler olmayan üzüm rakısı, düziko.
-düz * İsimden zaman zarfıtüreten ek.
düz baskı * Kalıp izlerini önce kauçuğa, kauçuktan da kâğıda geçirmeye yarayan çift kopyalı baskıyöntemi, ofset.
düz duvara tırmanmak * çok yaramaz çocuklar için kullanılır.
düz kanatlılar * Uzunluğuna katlanan alt kanatları, az çok sert olan üsttekiler tarafından örtülen, dört kanatlı böcekler
takımı.
düz rakı * Sakız katılan ve mastika denilen sakız rakısından ayırt edilmek için üzüm rakısına verilen ad, düziko.
düz tümleç * Yalın durumda bulunan tümleç.
düz ünlü * Dudakların gerilip düzleşmesiyle oluşan ünlü: a, e, ı,i.
düz yazı * Şiir olmayan yazı, nesir, mensur.
düzayak * İçinde merdiven veya inilip çıkılacak bölüm bulunmayan (ev, yol).
* Basit, yavan, kuru, sathî.
* Bir halk oyunu türü.
düzce * Oldukça düz.
düze * Bkz. doz.
düze inmek * eşkıyalıktan vazgeçmek.
düzeç * Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç, tesviye aleti.
* Bkz. kabarcıklıdüzeç.
düzeçleme * Aynıdüzeye getirme, yüzey ayrımlarınıölçme, tesviye.
* Bir yerin değişik noktalardaki yükseltisini, belli bir yatay düzleme göre (deniz yüzeyi) belirlemek için
yapılan işlemlerin bütünü.
düzelme * Düzelmek durumu.
düzelmek * Düz duruma gelmek, düzleşmek.
* Kötü, bozulmuş bir durumda iken düzenli duruma gelmek.
* (hava için) Soğuk ve yağışazalmak.
* (hasta için) İyi olmak.
düzelti * Düzeltmek işi, tashih.
* Basılmakta olan bir eserin provalarıüzerinde özel düzeltme işaretleriyle yanlışları gösterme.
düzeltici * Düzeltme işini yapan.
* Düzeltmen, musahhih.
düzeltici jimnastik * Yaşama ve çalışma şartlarının etkisiyle oluşan vücut bozukluk ve aksaklıklarınıönlemek veya gidermek için
uygulanan özel beden eğitimi türü.
düzelticilik * Düzeltici olma durumu, düzelticinin görevi, musahhihlik.

Bir yanıt yazın