Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 11

ekmek * Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek.
* Toprağıekip biçmek için kullanmak.
* Serpmek.
* Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri hazırlamak.
* Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak.
* (para için) Boşuna harcamak, ziyan etmek.
* Yarışta geçmek.
ekmek * Çeşitli tahıl unundan yapılmışhamurun fırında, saçta veya tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek.
* İnsanı geçindirecek iş, kazanç.
* Yemek, aş.
ekmek ağacı * Dutgillerden, sıcak ülkelerde yetişen, meyvesi beyaz etli ve biraz unlu, besleyici bir bitki (Artocarpus
incisa).
ekmek aslanın ağzında * geçim sağlayacak bir iş bulmak ve para kazanmak kolay değildir.
ekmek ayvası * Gevrek ve sulu bir tür ayva.
ekmek çarpsın * karşısındakini inandırmak için edilen yemin.
ekmek dolması * Soğan, maydanoz ve baharat karışımının içi boşaltılmışsomun ekmeğe doldurulmasıve pişirilmesi yoluyla
hazırlanan bir yemek türü.
ekmek düşmanı * Bir ailede geçimin sağlanmasına katılmayan tüketici durumdaki kişiler.
ekmek elden, su gölden * kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme durumu.
ekmek kadayıfı * Yuvarlak küçük pide biçiminde yapılıp kurutulduktan sonra yumurtaya bulanıp yağda kızartılan bir tür
kadayıfa, ateşüzerinde koyu şeker şerbeti içirilerek hazırlanan tatlı.
ekmek kapısı * Geçim sağlayan işyeri.
ekmek kavgası * Geçim sağlamak için çalışıp uğraşma, geçim savaşı.
ekmek kaygısı * Geçim sağlamak çabası.
ekmek küfü * Doğal olarak ekmek, peynir ve benzeri besinler üzerinde gelişen asklımantar (Penicillium crustaceum).
ekmek mayası * Ekmek yapımında hamurun mayalanmasınısağlayan madde.
ekmek öpmek * yeminin gücünü artırmak için ekmeği öpüp başa götürmek.
ekmek parası * Geçimi sağlayan para veya kazanç.
ekmek tahtası * Ekmeklik hamurun fırına sürülmek üzere hazırlandığıve üzerine konulduğu uzun tahta.
ekmek tatlısı * Ekmekten yapılan tatlı.
ekmek ufağı * Ekmek kırıntısı.
ekmekçi * Ekmek yapan veya satan kimse.
* Ekmek satılan dükkân.
ekmekçilik * Ekmek yapma veya satma işi.
ekmeklik * Ekmek yapmaya yarayan veya ayrılan.
* İçine ekmek konulan kap.
* Oyunda hep yenilerek kendisinden para kazanılan kimse.
ekmeksiz * Ekmeği olmayan.
* Yiyeceği olmayan.
* Ekmek olmadan.
ekol * Okul.
ekolâli * Bkz. yankıca.
ekoloji * Çevre bilimi.
ekolojik * Çevre bilimsel.
ekolojik ortam * Canlıların aralarındaki bağlantıların, ilişkilerin kurulduğu yer, çevre.
ekolojist * Çevre bilimci.
ekonometri * Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişkeni göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak,
teorik çalışmaların deneylerle doğrulanmasınısağlayan matematiksel yöntem.
ekonomi * İnsanların yaşayabilmek için üretme ve ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu faaliyetlerden doğan
ilişkilerin bütünü, iktisat.
* Bu ilişkileri inceleyen bilim dalı, iktisat.
* Aşırıharcamalardan sakınma, iktisat.
ekonomi coğrafya * Ekonomik olayların yeryüzünde, bir ülkede veya bir bölgede dağılışını inceleyen coğrafya kolu.
ekonomi politik * İnsan toplumlarında maddî refahın dağıtımınıve insanlar arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişimini konu
alan bilim dalı.
ekonomi yapmak * tutumlu davranmak.
ekonomik * Ekonomi ile ilgili olan, iktisadî.
* Az masraflı, kazançlı, hesaplı, iktisadî.
ekonomik ambargo * Bir ülkeyi cezalandırmak amacıyla ekonomik alanda yaptırım uygulama.
ekonomik davranmak * tutumlu davranmak.
ekonomist * Ekonomi uzmanı, iktisatçı.
ekonomizm * Her şeyin ekonomik sebeplerle belirlendiği ve işçi sınıfımücadelesinin yalnızca ekonomik bir mücadele
olduğunu ileri süren düşünce akımı.
ekopraksi * Başkasının yaptığı hareket ve davranışlarıanlamsız olarak tekrarlama, yansıca.
ekose * Çeşitli renklerde kareli olan (kumaş).
ekran * Üzerine bir cismin ışık yoluyla görüntüsü düşürülen, saydam olmayan düz yüzey, görüntülük.
* Beyaz perde, görüntülük.
* Televizyon camı, görüntülük.
eksantrik * Dışmerkezli, merkez dışı(olan).
* Ayrıksı.
eksantrik mili * Makine parçalarının çalışmasınıyöneten bir tür yuvarlak mil.
ekselâns * Bakan ve elçiden başlayarak cumhurbaşkanlığına kadar yükselen, yüksek makam sahibi yabancılara verilen
şeref unvanı.
* Bu unvanıtaşıyan kimse.
eksen * Bir cismi iki eşit parçaya bölen çizgi, mihver.
* Üzerinde bir pozitif yön var sayılan sonsuz doğru.
* Araba dingili.
eksen oyuncu * Oyun kurucu.
eksen ülke * (bir topluluğu veya paktı) Kurucu veya yönlendirici ülke.
ekser * Büyük çivi, enser.

Bir yanıt yazın