ekmek | * Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek. * Toprağıekip biçmek için kullanmak. * Serpmek. * Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri hazırlamak. * Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak. * (para için) Boşuna harcamak, ziyan etmek. * Yarışta geçmek. |
ekmek | * Çeşitli tahıl unundan yapılmışhamurun fırında, saçta veya tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek. * İnsanı geçindirecek iş, kazanç. * Yemek, aş. |
ekmek ağacı | * Dutgillerden, sıcak ülkelerde yetişen, meyvesi beyaz etli ve biraz unlu, besleyici bir bitki (Artocarpus incisa). |
ekmek aslanın ağzında | * geçim sağlayacak bir iş bulmak ve para kazanmak kolay değildir. |
ekmek ayvası | * Gevrek ve sulu bir tür ayva. |
ekmek çarpsın | * karşısındakini inandırmak için edilen yemin. |
ekmek dolması | * Soğan, maydanoz ve baharat karışımının içi boşaltılmışsomun ekmeğe doldurulmasıve pişirilmesi yoluyla hazırlanan bir yemek türü. |
ekmek düşmanı | * Bir ailede geçimin sağlanmasına katılmayan tüketici durumdaki kişiler. |
ekmek elden, su gölden | * kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme durumu. |
ekmek kadayıfı | * Yuvarlak küçük pide biçiminde yapılıp kurutulduktan sonra yumurtaya bulanıp yağda kızartılan bir tür kadayıfa, ateşüzerinde koyu şeker şerbeti içirilerek hazırlanan tatlı. |
ekmek kapısı | * Geçim sağlayan işyeri. |
ekmek kavgası | * Geçim sağlamak için çalışıp uğraşma, geçim savaşı. |
ekmek kaygısı | * Geçim sağlamak çabası. |
ekmek küfü | * Doğal olarak ekmek, peynir ve benzeri besinler üzerinde gelişen asklımantar (Penicillium crustaceum). |
ekmek mayası | * Ekmek yapımında hamurun mayalanmasınısağlayan madde. |
ekmek öpmek | * yeminin gücünü artırmak için ekmeği öpüp başa götürmek. |
ekmek parası | * Geçimi sağlayan para veya kazanç. |
ekmek tahtası | * Ekmeklik hamurun fırına sürülmek üzere hazırlandığıve üzerine konulduğu uzun tahta. |
ekmek tatlısı | * Ekmekten yapılan tatlı. |
ekmek ufağı | * Ekmek kırıntısı. |
ekmekçi | * Ekmek yapan veya satan kimse. * Ekmek satılan dükkân. |
ekmekçilik | * Ekmek yapma veya satma işi. |
ekmeklik | * Ekmek yapmaya yarayan veya ayrılan. * İçine ekmek konulan kap. * Oyunda hep yenilerek kendisinden para kazanılan kimse. |
ekmeksiz | * Ekmeği olmayan. * Yiyeceği olmayan. * Ekmek olmadan. |
ekol | * Okul. |
ekolâli | * Bkz. yankıca. |
ekoloji | * Çevre bilimi. |
ekolojik | * Çevre bilimsel. |
ekolojik ortam | * Canlıların aralarındaki bağlantıların, ilişkilerin kurulduğu yer, çevre. |
ekolojist | * Çevre bilimci. |
ekonometri | * Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişkeni göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak, teorik çalışmaların deneylerle doğrulanmasınısağlayan matematiksel yöntem. |
ekonomi | * İnsanların yaşayabilmek için üretme ve ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu faaliyetlerden doğan ilişkilerin bütünü, iktisat. * Bu ilişkileri inceleyen bilim dalı, iktisat. * Aşırıharcamalardan sakınma, iktisat. |
ekonomi coğrafya | * Ekonomik olayların yeryüzünde, bir ülkede veya bir bölgede dağılışını inceleyen coğrafya kolu. |
ekonomi politik | * İnsan toplumlarında maddî refahın dağıtımınıve insanlar arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişimini konu alan bilim dalı. |
ekonomi yapmak | * tutumlu davranmak. |
ekonomik | * Ekonomi ile ilgili olan, iktisadî. * Az masraflı, kazançlı, hesaplı, iktisadî. |
ekonomik ambargo | * Bir ülkeyi cezalandırmak amacıyla ekonomik alanda yaptırım uygulama. |
ekonomik davranmak | * tutumlu davranmak. |
ekonomist | * Ekonomi uzmanı, iktisatçı. |
ekonomizm | * Her şeyin ekonomik sebeplerle belirlendiği ve işçi sınıfımücadelesinin yalnızca ekonomik bir mücadele olduğunu ileri süren düşünce akımı. |
ekopraksi | * Başkasının yaptığı hareket ve davranışlarıanlamsız olarak tekrarlama, yansıca. |
ekose | * Çeşitli renklerde kareli olan (kumaş). |
ekran | * Üzerine bir cismin ışık yoluyla görüntüsü düşürülen, saydam olmayan düz yüzey, görüntülük. * Beyaz perde, görüntülük. * Televizyon camı, görüntülük. |
eksantrik | * Dışmerkezli, merkez dışı(olan). * Ayrıksı. |
eksantrik mili | * Makine parçalarının çalışmasınıyöneten bir tür yuvarlak mil. |
ekselâns | * Bakan ve elçiden başlayarak cumhurbaşkanlığına kadar yükselen, yüksek makam sahibi yabancılara verilen şeref unvanı. * Bu unvanıtaşıyan kimse. |
eksen | * Bir cismi iki eşit parçaya bölen çizgi, mihver. * Üzerinde bir pozitif yön var sayılan sonsuz doğru. * Araba dingili. |
eksen oyuncu | * Oyun kurucu. |
eksen ülke | * (bir topluluğu veya paktı) Kurucu veya yönlendirici ülke. |
ekser | * Büyük çivi, enser. |
Kategoriler