elektronik müzik | * Elektronik çalgıve cihazlarla yaratılan müzik. |
elektronik saat | * Elektrik enerjisi ile çalışan saat. |
elektronikçi | * Elektronik işi ile uğraşan kimse. |
elektropozitif | * Elektrolizde eksi (negatif) kutupta toplanma niteliği olan (cisimler). |
elektroradyoloji | * Hastalıkların teşhis ve tedavi edilmesinde elektrik ışınlarının uygulanmasınıöngören tıp dalı. |
elektrosaz | * Bkz. elektronik çalgı. |
elektroskop | * Bir cismin elektriklenmesini ve bu elektriklenmenin derecesini gösteren araç. |
elektrostatik | * Elektrikle ilgili. * Elektriklenmiş cisimler üzerinde elektriği denge durumunda inceleyen fizik dalı. |
elektrostatik serpme | * Yüksek gerilimli bir elektrostatik alandan yararlanılarak zımpara taneciklerinin kâğıt veya beze yapıştırılırken düzenli dağılımısağlayan yöntem. |
elektroşok | * Ruh hastalıklarında, beyinden çok kısa süreli yüksek elektrik akımı geçirerek, hastayı iyileştirmeye çalışma yöntemi. |
elektrot | * Bir elektrolitin içine daldırılan iki iletken çubuktan her biri, bunların artısına (pozitifine) anot, eksisine (negatifine) katot denir. |
elektroteknik | * Elektrik tekniğine ait, elektrik tekniği ile ilgili. |
elem | * Acı, üzüntü, dert, keder. |
eleman | * Öge, unsur. * Bir toplulukta çalışan insanların her biri. * Kümeye ait varlıklardan her biri. |
eleman sayısı | * Bir kümedeki varlıkların sayısı. |
eleme | * Elemek işi. * Elenmiş, seçilmişolan. * Çeyrek sona katılacak sporcu ve takımlarıayırmak için düzenlenen seçme yarışı. |
eleme sınavı | * Herhangi bir eğitim kurumuna başvuran istekliler arasından belli düzeyde başarı gösterenleri seçmek için düzenlenen iki aşamalısınavdan ilki. |
elemek | * Elek yardımıyla ayıklamak veya incesini kabasından ayırmak, elekten geçirmek. * Gözden geçirmek, ayıklamak, iyisini kötüsünden ayırmak. * Sınav veya yarışma yoluyla en iyileri seçmek. * İpliği elemgeden geçirip yumak yapmak. * Bir yarışmacıyıyarışma dışı bırakmak. |
element | * Kimyasal çözümlemeyle ayrıştırılmayan veya bireşim yoluyla elde edilemeyen madde. |
elemge | * Çile durumundaki ipliği yumak yapmak veya masuraya sarmak için, üzerine geçirilen kafes dolap biçimindeki hafif ve bir eksen üzerinde dönen araç. |
elemli | * Üzüntülü, kederli. |
elemsiz | * Elemi, üzüntüsü, kederi olmayan. |
elenme | * Elenmek işi. * Yenilen oyuncu veya takımın yarışmalardan çıkarılması. |
elenmek | * Elemek işine konu olmak veya elemek işi yapılmak. * Sınavdan geçirilmek, seçilmek. * Turnuva dışıkalmak, yarışmadan çıkarılmak. * Süzülmek. |
elenti | * Arpa, buğday ve benzerlerinin kalburdan geçirilmiş bölümü. |
eleştirel | * Eleştiri niteliği taşıyan, tenkidî. |
eleştiri | * Bir insanı, bir eseri, bir konuyu, doğru ve yanlışyanlarını bulup göstermek maksadıyla inceleme işi, tenkit. * Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle sağlamak ve değerlendirmek amacıyla yazılan yazıtürü, tenkit, kritik. * Özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama. |
eleştirici | * Eleştirmeci, eleştirmen. * Eleştirme niteliği olan, tenkitçi. |
eleştiricilik | * Eleştiricinin işi, eleştirmenlik, tenkitçilik, münekkitlik. * İnsan bilgisinin sınırıüzerine felsefe bilinci ve bu bilincin uyanık tutulması, eleştirimcilik, kritisizm. * Kant’ın akıl ve bilginin sınırınıve imkânlarınıtespit etmek için, özellikle dogmacılığın veşüpheciliğin karşısına koyduğu felsefe yöntemi, kritisizm. |
eleştirilme | * Eleştirilmek işi. |
eleştirilmek | * Eleştirmek işi yapılmak. |
eleştirim | * Eleştirmek işi. |
eleştirimci | * Eleştirimcilikle ilgili olan. |
eleştirimcilik | * Eleştiricilik. |
eleştirme | * Eleştirmek işi, tenkit. |
eleştirmeci | * Eleştirme yapan kimse, eleştirmen, tenkitçi, münekkit. |
eleştirmecilik | * Eleştirmecinin yaptığı iştenkitçilik, münekkitlik. |
eleştirmek | * Bir düşüncenin, bir eserin, bir yargının doğruluk veya yanlışlığını ortaya çıkarmak ve gerçek değerini belirtmek için onu incelemek, tenkit etmek. |
eleştirmeli | * Eleştirme ile ilgili, eleştirme üzerine olan, eleştirel, tenkidî. |
eleştirmen | * Eleştiri yazan kimse, eleştirmeci, tenkitçi, münekkit. |
eleştirmenlik | * Eleştirmenin işi, eleştiricilik, münekkitlik. |
elezer | * Sadist. |
elezerlik | * Sadizm. |
elgin | * Yabancı, gurbette yaşayan, garip. |
elhak | * Gerçekten, hiç şüphesiz, doğrusu. |
elhamdülillah | * Allah’a şükür. |
elhasıl | * Sözün kısası, kısacası, işin sonu, velhasıl. |
eli açık | * Parasınıve malınıesirgemeyen, cömert, bonkör. |
eli ağır | * Yavaşişgören. * Vurunca çok acıtan (kimse). |
eli alışmak | * bir işte uzluk, ustalık kazanmak. * herhangi bir davranışıâdet edinmek. |
Kategoriler