Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 22

eline su dökemez * değerce ondan çok geride.
eline tutuşturmak * karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek.
eline yüzüne bulaştırmak * gerektiği gibi bir işi yapamamak, başarısız olmak, becerememek.
elini ayağınıkesmek (veya çekmek) * uğramaz olmak.
* uğraşmamak, ilgilenmemek.
elini ayağınıöpeyim * “çok yalvarırım” anlamında kullanılır.
elini belli etmek (veya göstermek) * (kâğıt veya okey vb. oyunlarda) elindeki kâğıdıveya taşı, oynayanlara belli edecek biçimde sözle veya
işaretle açıklayıp oynamak.
elini çabuk tutmak * gerekli tedbiri zamanında almak .
elini eteğini çekmek (veya kesmek) * o şeyle ilgisini kesmek.
elini kalbine (veya vicdanına) koyarak (söylemek, düşünmek veya hüküm vermek) * doğru, yansız, hakça.
elini kana bulamak (veya bulaştırmak) * öldürmek.
elini kolunu bağlamak * bir şey yapamayacak duruma getirmek.
elini kolunu sallaya sallaya gelmek * gelirken hiçbir armağan getirmemek veya bitirmeye gittiği işten sonuç almaksızın dönmek.
elini kolunu sallaya sallaya gezmek * (ortada görünmemesi gereken kimse) pervasızca, kimseden çekinmeden dolaşmak.
elini kulağına atmak * gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak.
elini oynatmak * parayıesirgememek.
elini sallasa ellisi (başınısallasa tellisi) * birinin karşıcinsten birçok insanıkolaylıkla elde edebileceğini anlatır.
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak * evde hiçbir işyapmamak, çok nazlı olmak.
elini sürmemek * eliyle dokunmamak.
* bir işi kendine yakıştırmayarak, tenezzül etmemek.
elini uzatmak * yardım etmek.
elini veren kolunu alamaz * kendisine iyilik yapıldığında, devamınıfazlasıyla isteyen kimseler için kullanılır.
elinin altında * her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta.
elinin hamuruyla erkek işine karışmak * (kadınlar için) beceremeyeceği işleri yapmaya kalkışmak.
elinin körü * bıktırıcı, usandırıcıdurum karşısında azarlama yollu verilen karşılık.
* kötü, anlaşılmaz.
elinle ver, ayağınla ara * ödünç aldığışeyi geri vermeyi geciktirenler için yakınma olarak söylenir.
elips * Bütün noktalarının odak denilen belirli iki ayrınoktaya olan uzaklıklarının toplamı birbirine denk olan
kapalıeğri.
elipsoidal * Elipsoitle ilgili, elipsoit biçiminde olan.
elipsoit * Elipse benzeyen.
* Bir elipsin kendi ekseni etrafında döndürülmesiyle oluşan cismin biçimi.
eliptik * Elips ile ilgili, elips biçiminde olan.
elit * Seçkin.
eliyle * aracılığıyla, marifetiyle.
eliyle koymuşgibi (bulmak) * hiç aramadan, kolayca.
elle tutulacak tarafı(yanı) kalmamak * sağlam bir yanıkalmamak.
* güvenilecek veya kayırılacak bir yönü olmamak; hiçbir değerli yanı olmamak.
elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır) * çok belirgin, çok açık.
elleme * Ellemek işi.
* Seçilmiş, iyi.
ellemek * Elle dokunmak, elle karıştırmak.
ellenme * Ellenmek işi.
ellenmek * (bir şeye) Elle dokunulmak.
ellenmişdillenmiş * iffetsizliği yayılmış(kadın).
eller yukarı! * “ellerini kaldırarak teslim ol” anlamında kullanılır.
ellerde gezmek * elden ele dolaşmak, el üstünde tutulmak, saygıve sevgi görmek.
ellerim yanıma gelsin * “Allah canımıalsın ki doğru söylüyorum” anlamında kullanılır.
ellerin dert görmesin * “Allah senden razı olsun” anlamında iyi dilek sözü.
elleşme * Elleşmek işi.
elleşmek * Elle dokunmak.
* Elle itişerek şakalaşmak.
* Alışverişte, alanla satan birbirlerinin ellerini tutup sıkarak uzlaşmak.
* Birine dokunacak söz söylemek.
* Birbirinin elini sıkarak güç denemesi yapmak.
* El sıkarak selâmlaşmak.
* Ağır bir yükü kaldırmak için birkaç kişi birden tutmak.
* Yardımlaşmak.
elli * Kırk dokuzdan sonra gelen sayının adı, 50, L.
* Beşkere on; kırk dokuzdan bir artık.
elli * Eli olan.
ellik * Eldiven.
* Ekin biçerken sol elin parmaklarına geçirilen, eldiven biçiminde, tahtadan yapılan bir araç.
* Yelken dikenlerin kullandığı, madenî yüksüğü olan meşin eldiven.
ellilik * İçinde elli tane bulunan.
* Elli yaşında olan.
* Elli kuruşveya elli lira değerinde para.
ellinci * Ellinin sıra sıfatı; sırada kırk dokuzuncudan sonra gelen.
ellişer * Elli sıfatının üleştirme biçimi; her birine elli, her defasında ellisi bir arada olan.

Bir yanıt yazın