eline su dökemez | * değerce ondan çok geride. |
eline tutuşturmak | * karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek. |
eline yüzüne bulaştırmak | * gerektiği gibi bir işi yapamamak, başarısız olmak, becerememek. |
elini ayağınıkesmek (veya çekmek) | * uğramaz olmak. * uğraşmamak, ilgilenmemek. |
elini ayağınıöpeyim | * “çok yalvarırım” anlamında kullanılır. |
elini belli etmek (veya göstermek) | * (kâğıt veya okey vb. oyunlarda) elindeki kâğıdıveya taşı, oynayanlara belli edecek biçimde sözle veya işaretle açıklayıp oynamak. |
elini çabuk tutmak | * gerekli tedbiri zamanında almak . |
elini eteğini çekmek (veya kesmek) | * o şeyle ilgisini kesmek. |
elini kalbine (veya vicdanına) koyarak (söylemek, düşünmek veya hüküm vermek) | * doğru, yansız, hakça. |
elini kana bulamak (veya bulaştırmak) | * öldürmek. |
elini kolunu bağlamak | * bir şey yapamayacak duruma getirmek. |
elini kolunu sallaya sallaya gelmek | * gelirken hiçbir armağan getirmemek veya bitirmeye gittiği işten sonuç almaksızın dönmek. |
elini kolunu sallaya sallaya gezmek | * (ortada görünmemesi gereken kimse) pervasızca, kimseden çekinmeden dolaşmak. |
elini kulağına atmak | * gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak. |
elini oynatmak | * parayıesirgememek. |
elini sallasa ellisi (başınısallasa tellisi) | * birinin karşıcinsten birçok insanıkolaylıkla elde edebileceğini anlatır. |
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak | * evde hiçbir işyapmamak, çok nazlı olmak. |
elini sürmemek | * eliyle dokunmamak. * bir işi kendine yakıştırmayarak, tenezzül etmemek. |
elini uzatmak | * yardım etmek. |
elini veren kolunu alamaz | * kendisine iyilik yapıldığında, devamınıfazlasıyla isteyen kimseler için kullanılır. |
elinin altında | * her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta. |
elinin hamuruyla erkek işine karışmak | * (kadınlar için) beceremeyeceği işleri yapmaya kalkışmak. |
elinin körü | * bıktırıcı, usandırıcıdurum karşısında azarlama yollu verilen karşılık. * kötü, anlaşılmaz. |
elinle ver, ayağınla ara | * ödünç aldığışeyi geri vermeyi geciktirenler için yakınma olarak söylenir. |
elips | * Bütün noktalarının odak denilen belirli iki ayrınoktaya olan uzaklıklarının toplamı birbirine denk olan kapalıeğri. |
elipsoidal | * Elipsoitle ilgili, elipsoit biçiminde olan. |
elipsoit | * Elipse benzeyen. * Bir elipsin kendi ekseni etrafında döndürülmesiyle oluşan cismin biçimi. |
eliptik | * Elips ile ilgili, elips biçiminde olan. |
elit | * Seçkin. |
eliyle | * aracılığıyla, marifetiyle. |
eliyle koymuşgibi (bulmak) | * hiç aramadan, kolayca. |
elle tutulacak tarafı(yanı) kalmamak | * sağlam bir yanıkalmamak. * güvenilecek veya kayırılacak bir yönü olmamak; hiçbir değerli yanı olmamak. |
elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır) | * çok belirgin, çok açık. |
elleme | * Ellemek işi. * Seçilmiş, iyi. |
ellemek | * Elle dokunmak, elle karıştırmak. |
ellenme | * Ellenmek işi. |
ellenmek | * (bir şeye) Elle dokunulmak. |
ellenmişdillenmiş | * iffetsizliği yayılmış(kadın). |
eller yukarı! | * “ellerini kaldırarak teslim ol” anlamında kullanılır. |
ellerde gezmek | * elden ele dolaşmak, el üstünde tutulmak, saygıve sevgi görmek. |
ellerim yanıma gelsin | * “Allah canımıalsın ki doğru söylüyorum” anlamında kullanılır. |
ellerin dert görmesin | * “Allah senden razı olsun” anlamında iyi dilek sözü. |
elleşme | * Elleşmek işi. |
elleşmek | * Elle dokunmak. * Elle itişerek şakalaşmak. * Alışverişte, alanla satan birbirlerinin ellerini tutup sıkarak uzlaşmak. * Birine dokunacak söz söylemek. * Birbirinin elini sıkarak güç denemesi yapmak. * El sıkarak selâmlaşmak. * Ağır bir yükü kaldırmak için birkaç kişi birden tutmak. * Yardımlaşmak. |
elli | * Kırk dokuzdan sonra gelen sayının adı, 50, L. * Beşkere on; kırk dokuzdan bir artık. |
elli | * Eli olan. |
ellik | * Eldiven. * Ekin biçerken sol elin parmaklarına geçirilen, eldiven biçiminde, tahtadan yapılan bir araç. * Yelken dikenlerin kullandığı, madenî yüksüğü olan meşin eldiven. |
ellilik | * İçinde elli tane bulunan. * Elli yaşında olan. * Elli kuruşveya elli lira değerinde para. |
ellinci | * Ellinin sıra sıfatı; sırada kırk dokuzuncudan sonra gelen. |
ellişer | * Elli sıfatının üleştirme biçimi; her birine elli, her defasında ellisi bir arada olan. |
Kategoriler