erginleşme | * Erginleşmek işi. |
erginleşmek | * Ergin bir duruma gelmek, reşit olmak. |
erginlik | * Ergin olma durumu, kemal, rüşt. |
ergitme | * Ergitmek işi. |
ergitmek | * Ergimesini sağlamak, ergimesine yol açmak. |
ergonomi | * İnsanın, makinenin ve çevrenin bir arada uyumlu ve verimli bir biçimde çalışmasını inceleyen bilim dalı, iş bilimi. |
erguvan | * Baklagillerden, eflâtunla kırmızıarasırenkte çiçek açan, güzel bir süs ağacı(Cercis siliquastrum). |
erguvangiller | * Almaşık yapraklıağaç familyası. |
erguvanî | * Eflâtunla kırmızıarasırenk. * Bu renkte olan. |
ergürmek | * Ulaştırmak, eriştirmek. |
-eri | * Bkz. -arı/ -eri. |
erigen | * Çabuk eriyip dağılan. |
erik | * Gülgillerden, beyaz çiçekli bir ağaç (Ğrunus domestica). * Bu ağacın kabuğu ince, sarıdan kırmızıya, mora kadar türlü renkte, mayhoşveya tatlı, eti sulu, tek ve sert çekirdekli yemişi. |
erik hoşafı | * Eriğin şekerli suda kaynatılması ile hazırlanan ve soğuk içilen hoşafı. |
erik kompostosu | * Eriğin şekerli suda kaynatılması ile hazırlanan tatlı. |
erik marmelâdı | * Şeker karıştırılarak pişirilmişerik ezmesi. |
erik pestili | * Eriğin kaynatılmasıve yufka biçiminde kurutulması ile hazırlanan pestil. |
erik rakısı | * Erik suyunun damıtılmasıyla elde edilen bir tür rakı. |
erik reçeli | * Eriğin şeker ile kaynatılmasısonucu yapılan reçeli. |
erika | * Süpürge otu. |
eriklik | * Erik ağaçlarıçok olan yer, erik bahçesi. |
eril | * Bazıdillerde erkek cinsten sayılan (kelime), müzekker. |
erillik | * Bazıdillerde, kelimelerin eril olmasıdurumu. |
erim | * Bir şeyin erebileceği uzaklık, menzil. |
erim | * İyi bir şeye işaret olan durum, beşaret. |
erim erim | * Erimek işinin anlamınıpekiştirir. |
erime | * Erimek işi. |
erimek | * Katıcisim sıvı içine karışarak sıvıdurumuna geçmek. * Katıcisim ısıetkisiyle sıvıduruma gelmek. * (dokumalar için) Aşınıp incelerek dağılmak. * Çok zayıflamak. * Utancından çok sıkılmak. * Yok olmak, bitmek, tükenmek. |
erimez | * Erime özelliğini yitirmişolan ve bu özelliği olmayan. |
erin | * Döl verme yetkinliğine eren, baliğ. |
erincek | * Tembel, üşenen. |
erinç | * Hiçbir eksiği, hiçbir üzüntüsü ve acısı olmama durumu, dirlik, rahat, huzur. |
erinçli | * Erinci olan, huzurlu, rahat. |
erinçsiz | * Erinci olmayan, tasalı, huzursuz, rahatsız. |
erinlik | * Erin olma durumu, bulûğ. |
erinme | * Erinmek işi veya durumu. |
erinmek | * Üşenmek. |
erinsiz | * Erinci olmayan, huzursuz, rahatsız. |
erirlik | * Eriyebilme niteliği veya derecesi. |
eristik | * Didişim. |
eriş | * Ermek işi ve durumu. |
erişilme | * Erişilmek işi. |
erişilmek | * Erişmek işi yapılmak, ulaşmak, yetişilmek. |
erişim | * Erişmek işi. * Belli iki yer arasında gidip gelebilme, ulaşım, muvasala. |
erişkin | * Vücudunun gelişimi tamamlanmışolan, kâhil. |
erişkinlik | * Erişkin olma durumu, olgunluk, kâhillik. |
erişme | * Erişmek işi. |
erişmek | * Varılmasızamana, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulaşmak. * Bir yere ulaşmak, varmak. * Belirli bir olgunluk durumuna varmak. * (zaman için) Gelip çatmak. |
erişte | * Kesilip kurutulmuşhamur, ev makarnası. * Deniz yosunu. |
eriştirme | * Eriştirmek işi. |
Kategoriler