Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 37

esenleşmek * Birbirine selâm vermek, selâmlaşmak.
* Vedalaşmak.
esenlik * Esen olma durumu, sağlık, afiyet, sıhhat, selâmet.
esenlikli * Esenliği olan.
eser * Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt.
* İz, işaret, im.
* (soyut kavramlar için) Belirti.
eser kalmamak * hiçbir belirti, iz olmamak.
esericedit * “Büyük boy yazıkâğıdı” anlamında kullanılan esericedit kâğıdıdeyiminde geçer.
esericedit kâğıdı * Eskiden kullanılan bir tür kâğıt.
eserme * Esermek işi veya durumu.
esermek * Bakmak, beslemek, yetiştirmek.
esermek besermek * Emek vererek ortaya çıkarmak.
esham * Paylar, hisseler.
* Borç alınan bir paranın belirli zamanda ödeneceğini gösteren senetler.
-esi * Bkz. -ası/-esi.
esik * Çukur yer.
esim * Yelin esişi.
esin * Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcıduygu, düşünce, ilham.
* Sabah yeli.
esindirme * Esindirmek işi.
esindirmek * Birinde esin uyandırmak, ilham etmek.
esinleme * Esinlemek işi veya durumu.
esinlemek * (birine) Esin duymasını sağlamak, ilham vermek.
esinlenme * Esinlenmek işi.
esinlenmek * Bir şeyden ilham almak, içine doğmak, mülhem olmak.
esinti * Belli belirsiz hissedilen hafif yel, nefha.
esintili * Esintisi olan.
esintisiz * Esintisi olmayan.
esir * Tutsak.
* Köle.
* Bir düşünceye veya bir kimseye körü körüne bağlı olan kimse.
esir * Atomlar arasındaki boşluğu ve bütün evreni doldurduğu var sayılan, ağırlığı olmayan, ısıve ışığı ileten töz
(cevher).
* Hava.
esir almak * tutsak etmek.
esir düşmek * tutsak olmak.
esir etmek * tutsak durumuna getirmek.
esir olmak * tutsak olmak.
esir yatmak * savaşta düşman eline düşüp uzun süre tutsak kalmak, esarette kalmak.
esirci * Köle ve cariye alışverişi yapan kimse.
esircilik * Köle ve cariye alışverişi yapma.
esire * Dişi tutsak.
* Cariye, dişi köle.
esirgeme * Esirgemek işi, himaye, vikaye.
esirgemek * Korumak, himaye etmek, vikaye etmek.
* Bir şeyi yapmaktan veya vermekten kaçınmak.
* (olumsuz biçimde) Feda etmekten çekinmek, diriğetmek.
esirgemezlik * Özveride bulunma.
esirgenme * Esirgenmek işi.
esirgenmek * Esirgemek işi yapılmak.
esirgeyici * Koruyan, koruyucu.
esirgeyiş * Esirgemek işi veya biçimi.
esirifiraş * Çok hasta olma, ayağa kalkamayacak biçimde yatma.
esirlik * Esir olma durumu veya süresi, tutsaklık, kölelik.
esirme * Esirmek işi.
esirmek * Sarhoşolmak; aklınıyitirmek, delirmek; kendinden geçmek.
* Çok kızmak, sertleşmek.
esiş * Esmek işi veya biçimi.
eskatologya * İnsanın ve dünyanın sonunu, öbür dünyayıanlatmaya çalışan tanrı bilimi kolu.
eski * Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan.
* Çok kullanmaktan yıpranmış, harap olmuş.
* Bir önceki, sabık.
* Geçerli olmayan.
* Herhangi bir meslekte uzun süreden beri çalışmışolan.
* Geçmişçağlardaki.
* (tamlanan olarak kullanılınca alaylı olarak) Herhangi bir görevden düştüğü veya durumunu yitirdiği için bir
kimsenin eski saygınlığının kalmadığını bildirir.
* Mesleğinde uzmanlaşmış, tecrübesi olan.
* Geçmişdönemlerde yaşayan (kimse).
eski ağıza yeni taam * turfanda bir şey yenilirken söylenen söz.
Eski Çağ * Yazının bulunuşuna kadar geçen süre.

Bir yanıt yazın