Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 38

eski çamlar bardak oldu * devir değişti, eski tutumların değeri kalmadı.
eski defterleri karıştırmak (veya yoklamak) * eski olayları, bir yarar umarak veya başka bir amaçla yeniden ele almak.
Eski Dünya * Avrupa, Asya ve Afrika’ya topluca verilen ad.
eski eserler * Eski toplulukların bilim, edebiyat, din ve güzel sanatına ilişkin her türlü ürünü veya kalıntısı, asarıatika.
eski göz ağrısı * eski sevgili, ilk göz ağrısı.
eski hamam eski tas * hiçbir şeyi değişmemiş, eski durumunda kalmış.
eski hayratıda berbat etmek * bir işi daha iyi bir duruma sokmaya çalışırken büsbütün bozmak.
eski kafalı * Günün düşünce ve yaşayışına ayak uyduramayan (kimse).
eski kafalılık * Eski kafalı olma durumu.
eski köye yeni âdet * yadırganan bir yenilik yapmaya kalkışanlar için söylenir.
eski kurt * Mesleğinde uzmanlaşmışolan kimse.
* Bir işin hileli yanlarını bilen ve kolay aldatılmayan kimse.
eski püskü * Çok eski; iyice eski (şeyler).
eski toprak * Yaşlandığıhâlde dinç (kimse).
eski tüfek * Herhangi bir işte eski ve tecrübeli olan (kimse).
eski yazı * Türklerin İslâmiyeti kabulünden sonra kullanmaya başladığıve 1928 yılında Lâtin alfabesine dayalıyeni
Türk harflerinin kabulüne kadar geçen dönemde yazıhayatında benimsenmişolan Arap alfabesini esas alan yazı
sistemi.
eskice * Biraz eski, çok yeni olmayan.
eskici * Her türlü eski eşya alım satımıyla uğraşan kimse.
* Eskimişayakkabıları onaran kimse.
eskicilik * Eskicinin işi.
eskiden * Geçmişzamanlarda, geçmişçağlarda, geçmişte, mukaddema.
eskiler * eski çağinsanları, eski kuşaklar, bizden önce yaşayanlar.
* eski eşya.
eskileşme * Eskileşmek işi.
eskileşmek * Eskimek.
eskilik * Eski olma durumu.
eskime * Eskimek işi.
eskimek * Eski duruma gelmek.
* Yıpranmış.
* Yaşlanmak.
Eskimo * Kuzey Kutbu’nda yaşayan toplulukların adı.
* Bu topluluktan olan kimse.
* Bu topluluğa özgü, bu toplulukla ilgili (olan).
Eskimoca * Eskimo dili.
eskimsi * Biraz eski; eskiye benzer, eskiyi andıran, eski gibi.
eskisi gibi * önceden olduğu gibi.
eskisi kadar (veya gibi) * eskiden olduğu gibi, eskiden olduğu ölçüde.
eskisi olmayanın acarı olmaz * yeni bir şey edinince eskisini hemen elden çıkarmamalıdır.
Eskişehir taşı * Lüle taşı.
eskitilme * Eskitilmek işi.
eskitilmek * Eskitilmek işi yapılmak, eski duruma getirilmek.
eskitme * Eskitmek işi.
eskitmek * Çok kullanarak eskimişduruma getirmek, yıpratmak.
* Yaşlandırmak.
* Etkisini sürdürememek, yıpratmak.
eskiyiş * Eskimek işi veya biçimi.
eskiz * Taslak.
eskort * Koruma, muhafız takımı.
eskrim * Dürtücü kılıç, kesici kılıç ve delici kılıç adıverilen silâhlarla yapılan spor, kılıç oyunu.
eskrimci * Eskrim yapan kimse, kılıç oyuncusu.
eskülâbî * Kargacık, burgacık, özensiz.
eslâf * Bizden öncekiler, geçmişler, öncel, ahlâf karşıtı.
eslek * Başkasının buyruk ve dileklerini yerine getiren, söz tutan, yumuşak başlı, itaatli, muti.
esleme * Eslemek işi veya durumu.
eslemek * Önem vermek, aldırışetmek.
esma * Adlar, isimler.
esmayıüstüne sıçratmak * davranışlarıyla belâyıüstüne çekmek.
esmayıhüsnâ * Allah’ın adları.
esmayışerife * Esmayıhüsnâ.

Bir yanıt yazın