esme | * Esmek işi. |
esmek | * (hava için) Hava bir yönden bir yöne akmak, rüzgâr olmak. * Yapılmasıönce düşünülmüşolmayan veya beklenmeyen bir şeyi yapmaya birdenbire karar vermek. |
esmer | * Siyaha çalan buğday rengi. * Teni ve saçlarıkaraya çalan, koyu buğday rengi olan (kimse), yağız. * (hava) Kurşunî renk. |
esmer amber | * Amber balığının bağırsaklarından çıkarılan amber. |
esmer küf | * Esmer küfler familyasının asalak hayata uyabilen örnek türü, özellikle arılarda öldürücü gelişmeler doğuran ilkel mantar (Mucor mucedo). |
esmer küfler | * Asalak yaşayışa uymuştürleri de bulunan yosunumsu mantarlar familyası. |
esmer su yosunları | * Şeritleri bölmeli, renkleri esmer su yosunları. |
esmer şeker | * Kristal şeker yapımısırasında kristallerin santrifüjleme ile ayrılmasından sonra kalan şurubun kristallendirilmesi sonucu elde edilen daha çok kraker ve bisküvilerde kullanılan çok ince kristalli, koyu renkli, kokulu bir şeker. |
esmerce | * Esmere yakın, biraz esmer olan. |
esmerimsi | * Esmere çalan. |
esmerleşme | * Esmerleşmek işi. |
esmerleşmek | * Esmer duruma gelmek. * Siyaha yakın bir koyu renk almak. |
esmerleştirme | * Esmerleştirmek işi. |
esmerleştirmek | * Esmer duruma getirmek. |
esmerlik | * Esmer olma durumu. |
esna | * Bir işin yapıldığı an, sıra. |
esnaf | * Küçük sermaye ve sanat sahibi. * Kötü yola sapmışolan kadın. * Başlıca düşüncesi, mesleğinin bütün inceliklerinden yararlanıp bunlarıkarşısındakinin zararına kullanarak ve meslekte kötü örnek oluşturarak çok para kazanmak olan kimse. |
esnaf ağzı | * Çarşıve pazarda satıcıların müşteri çekmek için kullandıklarıdil. |
esnaf loncası | * Herhangi bir meslek dalında esnafların kurduğu dernek. |
esnaflık | * Esnaf olma durumu. * Esnafın yaptığı iş. |
esnasında | * Sırasında, olduğu anda. |
esnek | * Bir dışgücün etkisi altında uzamak, kısalmak, eğrilmek gibi biçim değişikliklerine uğradıktan sonra, etkinin kalkmasıyla eski biçimini alabilme özelliğinde olan, elâstikî. * Değişik yorumlara elverişli. |
esnekleşme | * Esnekleşmek işi veya durumu. |
esnekleşmek | * Esnek bir durum almak. |
esnekleştirme | * Esnekleştirmek işi. |
esnekleştirmek | * Esnek duruma getirmek. |
esneklik | * Esnek olma durumu, elâstikiyet. |
esneme | * Esnemek işi. |
esnemek | * Uykulu, sıkıntılıveya yorgunluk duyulan bir anda ağzı genişçe açarak soluk alıp vermek. * Bir cisim bir etki ile biçim değiştirmek. * Bollaşıp genişlemek. |
esnetme | * Esnetmek işi. * Türlü sebeplerle kısalan kaslarıaçmak ve uzatmak için bağlı bulunduklarıeklemlerde yapılan esnek, yaylıve zorlu germe hareketi. |
esnetmek | * Esnemesine sebep olmak. |
esneye esneye | * Sürekli esneyerek. |
esneye gerine | * Esneyerek. |
esneyiş | * Esnemek işi veya biçimi. |
espas | * Bir kelimenin harflerini ayırmak için kullanılan harflerden daha kısa ve küçük metal çubuk. * Aralık. |
espaslı | * (basımcılıkta) Espası olan. * Aralıklı. |
Esperanto | * Polonyalıdoktor L. Zamenhof tarafından bütün milletlerce kullanılmak için 1887’de hazırlanmış, grameri on altıkurala dayanan, kolay bir yapma dil. |
Esperantocu | * Esperanto yanlısı. |
esperi | * Ava alıştırılamayan bir tür doğan. |
espiyon | * Birinin kusur veya suçlarını gizlice bildirmesi için o kimsenin üstleri tarafından tutulmuşolan ve bundan çıkar sağlayan kişi. |
espressivo | * Duygulu, içten. |
espri | * İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalısöz, nükte. * Yazıda, resimde, sözde ve davranışta ince, derin anlam, nükte. |
espri patlatmak | * konuşma sırasında, beklenilmedik anda, ortama uygun hoş, nükteli veya ilginç söz söylemek. |
espri yapmak | * nükteli, şakalısöz söylemek. |
esprili | * Esprisi olan. * Espiri yapma niteliğini taşıyan (kimse). |
espritüel | * Yerinde ve zamanında, güzel ve hoşkarşılanan, ince anlamlı, düşündürücü söz söyleyen, nükte yapan (kimse). |
esrar | * Gizler, sırlar. |
esrar | * Hint kenevirinden çıkarılan ve kullanılacak miktara göre uyarıcı, sarhoşedici veya uyuşturucu etkileri olan bir madde. |
esrar çekmek | * esrar içmek. |
esrar kumkuması | * Kim olduğu ve neler yaptığı bilinmeyen kimse. |
Kategoriler