Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 43

eşitleşmek * Eşit duruma gelmek.
eşitleştirme * Eşitleştirmek işi.
eşitleştirmek * Eşit duruma getirmek.
eşitlik * İki veya daha çok şeyin eşit olmasıdurumu, denklik, müsavat, muadelet.
* Kanunlar yönünden insanlar arasında ayrım bulunmamasıdurumu.
* Bedenî, ruhî, başkalıklarıne olursa olsun, insanlar arasında toplumsal ve siyasî haklar yönünden ayrım
bulunmamasıdurumu.
eşitlik derecesi * Gibi veya kadar edatları ile kavramların karşılaştırılıp eşit ölçüde gösterilmesi.
eşitlik eki * Kelimeye “gibi, göre” anlamıkatan ek. Türkçede bu kavramları-ce, -si ekleri verir.
eşitsiz * Eşit olmayan, gayrimüsavi.
eşitsizlik * İki veya daha çok şeyin eşit olmamasıdurumu, müsavatsızlık.
eşkâl * Biçimler, şekiller, kılık.
eşkenar * Kenarlarıeşit olan.
eşkenar dörtgen * Dört kenarıda bir birine eşit olan dörtgen, main.
eşkenar üçgen * Üç kenarıda birbirine eşit olan üçgen.
eşkıya * Dağda, kırda yol kesen hırsızlar, haydutlar.
* Haydut, kır hırsızı.
eşkıya gibi * yüzü, bakışlarıve kılığıkorkunç olan.
eşkıyalık * Eşkıya olma durumu veya eşkıyaca davranış.
eşkin * Atın bir tür hızlıyürüyüşü.
* Böyle yürüyen (at).
* Böyle bir yürüyüşile.
eşkin * Sürgün, filiz.
eşkinci * Savaşa giden eyalet askeri.
eşkinli * Hızlıve düzenli giden (at).
eşkinsiz * Hızlıve düzenli gitmeyen (at).
eşlek * Ekvator.
eşleksel * Ekvatoral.
eşlem * Kopya.
eşleme * Eşlemek işi.
* Görüntü ve ses kuşaklarıarasındaki bağ, senkronizasyon.
eşlemek * Benzer iki şeyi bir araya getirmek.
* Ses ile görüntü arasında gerekli bağı sağlamak.
eşlemeli * Eşlemesi yapılmış(film).
eşlemesiz * Görüntü ve ses kuşaklarıveya ses kuşaklarıarasında eşleme bulunmayan (film).
* Eşlemesi bozulmuşolan (film).
eşlenik * Herhangi bir biçimde birbiriyle oranlı bulunan (nokta, çizgi, sayı).
eşlenme * Eşlenmek işi.
eşlenmek * Eşlemek işine konu olmak.
eşleşme * Eşleşmek işi.
eşleşmek * Birbiriyle eşolmak, eştutmak.
* Çiftleşmek.
eşleştirme * Eşleştirmek işi.
eşleştirmek * Eşleşmesini sağlamak.
eşli * Eşi olan, eşi ile birlikte.
eşlik * Eşolma durumu.
* Belirli bir modeli ile armoni oluşturan ve bir veya birkaç partiye bölüştürülen sesler bütünü.
eşlik etmek * bir solist, bir çalgıveya orkestra ile birlikte müzik icra etmek, refakat etmek.
* beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, refakat etmek.
* beraberinde bulunmak.
eşme * Eşmek işi.
* Kaynak, pınar.
eşmek * Toprağıveya toprak gibi yumuşak bir şeyi biraz kazmak.
* Araştırmak, incelemek.
eşmek * (at için) Hızlı gitmek.
eşofman * Spor çalışmalarında giyilen, pamuklu veya sentetik kumaştan, iki parçalı giysi.
eşölçüm * İzometri.
eşraf * Bir yerin zenginleri, sözü geçenler, ileri gelenler.
eşraflık * Eşraf olma durumu.
eşref * Çok onurlu, çok şerefli.
eşref saati * Bir işin olumlu yola girmesi için en uygun zaman.
* İşgörecek kimsenin ters davranmayarak, güçlük çıkarmayarak uysallık gösterdiği zaman.
eşribegâh * Büfelerde içki ve benzeri şeylerin ikram edildiği yer.
eşsiz * Eşi benzeri olmayan veya eşi benzeri görülmemişolan.
* Eş bulmamış, eşinden ayrılmışveya yanında eşi olmayan.
eşsizlik * Eşsiz olma durumu.
eştirme * Eştirmek işi.

Bir yanıt yazın