eşitleşmek | * Eşit duruma gelmek. |
eşitleştirme | * Eşitleştirmek işi. |
eşitleştirmek | * Eşit duruma getirmek. |
eşitlik | * İki veya daha çok şeyin eşit olmasıdurumu, denklik, müsavat, muadelet. * Kanunlar yönünden insanlar arasında ayrım bulunmamasıdurumu. * Bedenî, ruhî, başkalıklarıne olursa olsun, insanlar arasında toplumsal ve siyasî haklar yönünden ayrım bulunmamasıdurumu. |
eşitlik derecesi | * Gibi veya kadar edatları ile kavramların karşılaştırılıp eşit ölçüde gösterilmesi. |
eşitlik eki | * Kelimeye “gibi, göre” anlamıkatan ek. Türkçede bu kavramları-ce, -si ekleri verir. |
eşitsiz | * Eşit olmayan, gayrimüsavi. |
eşitsizlik | * İki veya daha çok şeyin eşit olmamasıdurumu, müsavatsızlık. |
eşkâl | * Biçimler, şekiller, kılık. |
eşkenar | * Kenarlarıeşit olan. |
eşkenar dörtgen | * Dört kenarıda bir birine eşit olan dörtgen, main. |
eşkenar üçgen | * Üç kenarıda birbirine eşit olan üçgen. |
eşkıya | * Dağda, kırda yol kesen hırsızlar, haydutlar. * Haydut, kır hırsızı. |
eşkıya gibi | * yüzü, bakışlarıve kılığıkorkunç olan. |
eşkıyalık | * Eşkıya olma durumu veya eşkıyaca davranış. |
eşkin | * Atın bir tür hızlıyürüyüşü. * Böyle yürüyen (at). * Böyle bir yürüyüşile. |
eşkin | * Sürgün, filiz. |
eşkinci | * Savaşa giden eyalet askeri. |
eşkinli | * Hızlıve düzenli giden (at). |
eşkinsiz | * Hızlıve düzenli gitmeyen (at). |
eşlek | * Ekvator. |
eşleksel | * Ekvatoral. |
eşlem | * Kopya. |
eşleme | * Eşlemek işi. * Görüntü ve ses kuşaklarıarasındaki bağ, senkronizasyon. |
eşlemek | * Benzer iki şeyi bir araya getirmek. * Ses ile görüntü arasında gerekli bağı sağlamak. |
eşlemeli | * Eşlemesi yapılmış(film). |
eşlemesiz | * Görüntü ve ses kuşaklarıveya ses kuşaklarıarasında eşleme bulunmayan (film). * Eşlemesi bozulmuşolan (film). |
eşlenik | * Herhangi bir biçimde birbiriyle oranlı bulunan (nokta, çizgi, sayı). |
eşlenme | * Eşlenmek işi. |
eşlenmek | * Eşlemek işine konu olmak. |
eşleşme | * Eşleşmek işi. |
eşleşmek | * Birbiriyle eşolmak, eştutmak. * Çiftleşmek. |
eşleştirme | * Eşleştirmek işi. |
eşleştirmek | * Eşleşmesini sağlamak. |
eşli | * Eşi olan, eşi ile birlikte. |
eşlik | * Eşolma durumu. * Belirli bir modeli ile armoni oluşturan ve bir veya birkaç partiye bölüştürülen sesler bütünü. |
eşlik etmek | * bir solist, bir çalgıveya orkestra ile birlikte müzik icra etmek, refakat etmek. * beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, refakat etmek. * beraberinde bulunmak. |
eşme | * Eşmek işi. * Kaynak, pınar. |
eşmek | * Toprağıveya toprak gibi yumuşak bir şeyi biraz kazmak. * Araştırmak, incelemek. |
eşmek | * (at için) Hızlı gitmek. |
eşofman | * Spor çalışmalarında giyilen, pamuklu veya sentetik kumaştan, iki parçalı giysi. |
eşölçüm | * İzometri. |
eşraf | * Bir yerin zenginleri, sözü geçenler, ileri gelenler. |
eşraflık | * Eşraf olma durumu. |
eşref | * Çok onurlu, çok şerefli. |
eşref saati | * Bir işin olumlu yola girmesi için en uygun zaman. * İşgörecek kimsenin ters davranmayarak, güçlük çıkarmayarak uysallık gösterdiği zaman. |
eşribegâh | * Büfelerde içki ve benzeri şeylerin ikram edildiği yer. |
eşsiz | * Eşi benzeri olmayan veya eşi benzeri görülmemişolan. * Eş bulmamış, eşinden ayrılmışveya yanında eşi olmayan. |
eşsizlik | * Eşsiz olma durumu. |
eştirme | * Eştirmek işi. |
Kategoriler