Kategoriler
F SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük F Sayfa 9

fellik fellik * Telâşla, koşuşturmayla.
felsefe * Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması.
* Bir bilimin veya bilgi alanının temelini oluşturan ilkeler bütünü.
* Bir filozofun, bir felsefe okulunun, bir çağın öğretisi.
* Dünya görüşü.
* Bir konuda soyut düşünüş.
felsefe yapmak * olayların sebep ve sonuçlarıüzerine kendince soyut birtakım düşünceler ileri sürmek.
* bilgiçlik taslamak.
felsefeci * Felsefe incelemeleri yapan kimse.
* Felsefe öğretmeni.
felsefî * Felsefe ile ilgili olan, felsefeye ilişkin.
feminist * Feminizm yanlısı(kimse, görüş).
feminizm * Toplumda kadının kısıtlı olduğuna inanılan ve yararlanması gereken haklarıçoğaltıp ve erkeğinkiler
düzeyine çıkarmak, eşitlik sağlamak amacını güden düşünce akımı.
fen * Fizik, kimya, matematik ve biyolojiye verilen ad.
* Fizik, kimya, matematik ve biyolojiden elde edilen verileri işve yapım alanında uygulama, teknik.
* Bilim, bilgi.
* Hile, hilekârlık.
fen bilimi * Fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin ortak adı.
fena * İyi nitelikte olmayan, kötü.
* Üzücü.
* Çok.
* (kişiler için) İstenilen ve gereken nitelikte olmayan.
* Hoşa gitmeyen, rahatsız edici.
* Davranışlarıtoplumun ahlâk anlayışına uymayan.
* Çok, fazla, aşırı biçimde.
fena * Ölümlü olma durumu, ölümlülük.
fena bulmak * ölmek, yok olmak.
fena değil (veya fena sayılmaz) * oldukça iyi.
fena etmek * kötü davranmak.
* kötü bir duruma düşürmek.
fena gözle bakmak * kötü niyetini anlatır biçimde bakmak.
fena hâlde * fazlaca.
fena hâlde * Aşırıölçüde, son derece, pek çok, adamakıllı.
fena kalpli * Herkesin kötülüğünü isteyen, başkaları için kötülük düşünen.
fena olmak * hasta gibi olmak, fenalaşmak.
* çok üzülmek, bozulmak.
fena yapmak * kötü duruma düşürmek.
fena yerine vurmak * tehlike yaratabilecek bir organa veya başka bir yere darbe indirmek.
fenafillâh * Allah yolunda yok olma.
fenalaşma * Fenalaşmak işi.
fenalaşmak * Kötü bir duruma girmek.
* (hasta) Ağırlaşmak.
* Ansızın bayılacak gibi olmak.
fenalaştırma * Fenalaştırmak işi durumu.
fenalaştırmak * Fenalaşmasına sebep olmak, fena duruma getirmek.
fenalık * Kötülük, şer.
* Uygunsuz durum, rahatsızlık veren yapı.
fenalık etmek * kötülük etmek, kötülükte bulunmak.
fenalık geçirmek (veya gelmek) * kendini bilmeyecek veya bayılacak bir duruma gelmek.
fenasına gitmek * üzülmek, gücenmek, kırılmak, sinirlenmek.
fenaya çekmek * (söze) kötü anlam vermek.
fenaya sarmak * işveya durum kötüye gitmek.
fenci * Fenle uğraşan kimse.
* Fen konularında ders veren öğretmen.
fener * Saydam bir maddeden yapılmışveya böyle bir madde ile donatılmış, içinde ışık kaynağı bulunan aydınlatma
aracı.
* Gemilere yol gösteren ışık kulesi, deniz feneri.
* Tepesinden kulplu kahveci tepsisi, askı.
fener alayı * Bayram gecelerinde kalabalık halk topluluklarının, ellerinde fener veya meşalelerle şehri dolaşarak yaptıkları
gösteri.
fener balığı * Fener balığı gillerden, vücudunda pek çok ışık verme organı bulunan, tropik denizlerde yaşayan bir balık
(Lophius piscatorius).
fener balığı giller * Kemikli balıklar takımının, vücutları basık, derileri çıplak, ağızlarıçok büyük olan, derin denizlerde yaşayan
balıklar familyası.
fener çekmek * elinde fenerle önden gitmek.
* bir kalabalığa önderlik etmek.
fenerci * Fener yapan veya satan kimse.
* Deniz feneri bekçisi.
* Sokak fenerlerini yakan kimse.
fenercilik * Fener yapmak veya satmak işi.
feneri nerede söndürdün * geç kalanlara takılmak için söylenen bir söz.
fenerli * Feneri olan.
fenerli burgu * Ahşap bölümleri delmeye yarayan matkap.
fenersiz * Feneri olmayan.
fenersiz yakalanmak * beklenmedik bir zamanda istenmeyen bir durumla karşılaşmak.
fenik * Alman markının yüzde biri.
Fenike portakalı * Fenike ve yöresinde yetiştirilen sulu ve kokulu bir tür portakal.
Fenikeli * Fenike halkından olan (kimse).
fenlenme * Fenlenmek işi veya durumu.
fenlenmek * Yaşına göre bilmemesi gereken şeyleri öğrenmişolmak.

Bir yanıt yazın