Kategoriler
F SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük F Sayfa 16

fırtına çıkmak * sert rüzgâr esmeye başlamak.
fırtına gibi * hızla, birdenbire.
* telâşlı, aceleci.
fırtına kopmak (veya patlamak) * şiddetli fırtına çıkmak.
* bir yerde kavga ve gürültü çıkmak.
fırtına kuşu * Perde ayaklılardan, kıvrık gagalı, açık denizlerde yaşayan bir kuş, deniz ördeği (Thalassidroma pelagica).
fırtına kuşugiller * Omurgalıhayvanlardan kuşlar sınıfına giren bir familya.
fırtına uğrağı * Fırtınalıyer veya fırtınanın çok olduğu yer.
fırtınalı * Çok rüzgârlı.
* Çok tartışmalı, çekişmeli, gürültülü, karışık.
fırttırma * Fırttırmak işi veya durumu.
fırttırmak * Aklınıkaçırmak, delirmek, aklınıyitirmek, çıldırmak.
fıs fıs * Gizli ve yavaşkonuşulurken çıkan sesi anlatır.
fısfıs * Koku, ilâç vb. sıvılarıpüskürtmek için kullanılan araç.
fısfıslama * Fısfıslamak işi.
fısfıslamak * Koku, ilâç vb. sıvılarıpüskürtmek.
fısfıslanma * Fısfıslanmak işi veya durumu.
fısfıslanmak * Koku, ilâç vb. sıvılar püskürtülmek.
fısıl fısıl * Fısıltıhâlinde, fısıldayarak, alçak sesle.
fısıldama * Fısıldamak işi.
fısıldamak * Başkalarının duyamayacağıkadar alçak sesle konuşmak, fıslamak.
fısıldanma * Fısıldanmak işi.
fısıldanmak * Fısıltıhâlinde söylenmek.
fısıldaşma * Fısıldaşmak işi.
fısıldaşmak * Birbirine fısıldamak.
fısıltı * Fısıldarken çıkan, güçlükle duyulan ses.
fısıltı gazetesi * Toplumu ilgilendiren bir konu ile ilgili dedikodu.
fısır fısır * İnce bir şey yanarken veya dar bir delikten su geçerken çıkan sesi anlatır.
* Gizli olarak, alçak bir sesle.
fısırtı * Fısıltı.
fıskiye * Havuzda suyu yukarıya doğru, türlü biçimlerde fışkırtan ağızlık, fışkırık.
fıslama * Fıslamak işi.
fıslamak * Bkz. fısıldamak.
* Gizlice haber vermek.
fıslanma * Fıslanmak işi.
fıslanmak * Fıslamak işi yapılmak.
fıstık * Antep fıstığı, çam fıstığıveya yer fıstığıdenilen yemişlerin genel adı.
* Tombul, kısa boylu, tıknaz (kimse).
fıstık çamı * Bkz. çam fıstığı.
fıstık ezmesi * Fıstıkla yapılan bir şekerleme.
fıstık gibi * dolgun, besili ve canlı.
* çok güzel.
fıstıkçı * Fıstık yetiştiren veya satan kimse.
fıstıkçılık * Fıstık yetiştirme işi.
* Fıstık alıp satma işi.
fıstıkî * Sarıya çalan açık yeşil renk.
* Bu renkte olan, açık yeşil.
fıstıkî makam * Çok ağır, ağır ağır, yavaşyavaş.
fıstıklamak * Kışkırtma amacıyla araya nifak sokmak.
fıstıklık * Fıstık ağaçlarıdikilmişyer, fıstık bahçesi.
fışfış * Fışır fışır.
fışıldama * Fışır fışır ses çıkarma.
fışıldamak * Fışır fışır ses çıkarmak.
fışıltı * Fışırdama sesi.
fışır fışır * İpek kumaş bir yere sürtünürken veya su hafif hafif akarken çıkan ses.
fışırdama * Fışırdamak sesi.
fışırdamak * Fışır fışır ses çıkartmak.
fışırdatma * Fışırdatmak işi.
fışırdatmak * Fışır fışır ses çıkartmak.

Bir yanıt yazın