Kategoriler
F SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük F Sayfa 17

fışırtı * Fışırdama sesi.
fışkı * Atgillerin taze dışkısı, tersi.
fışkılama * Fışkılamak işi.
fışkılamak * Toprağıfışkı ile gübrelemek.
fışkılık * Fışkının biriktirildiği yer.
fışkın * Bir ağacın dibinden süren ince dal, sürgün, filiz, dal, piç.
* Asma kütüğünde hereğin üst yanında biten dal.
fışkırdak * Sıvılarıfışkırtmaya yarayan araç.
* Ağzındaki iki cam borudan biri üflenince ötekinden su fışkıran, lâboratuvarlarda yıkama işlerinde
kullanılan bir deney aracı.
fışkırık * Su fışkırtmaya yarayan araçların genel adı, fıskiye.
fışkırış * Fışkırmak işi veya biçimi.
fışkırma * Fışkırmak işi.
* Güneşyüzeyinden uzaya sıcak gaz kütlelerinin fırlaması.
fışkırmak * Gaz veya sıvılar bir yerden basınç etkisiyle yukarıya doğru birdenbire ve hızla çıkmak.
* (bitkiler için) Toplu hâlde, gür olarak yetişmek.
* Bir şey bir yerde bol bol görülmek.
fışkırtı * Fışkıran bir şeyin çıkardığıses.
fışkırtıcı * Belli hızla hareket eden bir akışkan yardımıyla, başka bir akışkanın boşalmasınısağlayan alet, ejektör.
fışkırtılma * Fışkırtılmak işi.
fışkırtılmak * Fışkırmasısağlanmak.
fışkırtma * Fışkırtmak işi.
fışkırtmak * Fışkırmasını sağlamak.
fışlama * Fışlamak işi.
fışlamak * Fıkramak.
fıtık * İç organlardan bir parçanın, daha çok bağırsak bölümünün karın çeperlerini geçip deri altında ur gibi bir
sişkinlik yapması, kavlıç, yarımlık.
fıtık olmak * büyük sıkıntıduymak, kahrolmak, çaresiz kalmak.
fıtıklı * Fıtığı olan, kavlıç.
fıtrat * Yaradılış, hilkat.
fıtraten * Doğuştan, yaradılışı gereğince.
fıtrî * Yaradılışla ilgili, yaradılıştan, doğuştan (olan).
fıtriye * Doğuştancılık.
fıttırmak * Bkz. fırttırmak.
fi * “-de, içinde” anlamlarında sözlerin başında kullanılan edat.
fi tarihinde * oldukça eski bir zamanda.
fiber * Sıkıştırılmış bitki tellerinden yapılmışmukavva veya tahta.
fiberglas * Plâstik maddelerden, özellikle polyesterden parçalar yapımında kullanılan sağlamlaştırma maddesi.
fibrin * Kan ve lenf serumunda bulunan albüminli bir madde.
fibrinojen * Pıhtılaşma sırasında fibrine dönüşen bir kan proteini.
fidan * Ağaç ve ağaççıkların yeni yetişeni.
* Başka bir yere dikilmek için bulunduğu yerden çıkarılan taze ağaç, dikme.
fidan biti * Yaprak biti.
fidan boylu * İnce uzun ve biçimli (kimse).
fidan gibi * ince ve uzun boylu.
fidancık * Küçük fidan.
fidanlık * Fidan yetiştirilen yer, dikmelik.
fide * Bahçıvanlıkta yastıklarda tohumdan yetiştirilip başka yerlere dikilmek için hazırlanan sebze veya körpe
çiçek.
fideci * Fide yetiştirip satan kimse.
fidecilik * Fide yetiştirip satma işi.
fideizm * İnancılık, imaniye.
fideleme * Fidelemek işi.
fidelemek * Fidan dikmek.
fidelik * Fide yetiştirilen yer.
* Fide olmaya uygun.
fidye * Tutsak edilen veya rehin alınan bir kimsenin serbest bırakılması için istenen para, kurtulmalık.
* Fidyeinecat.
fidyeinecat * Kurtulma bedeli, kurtulmalık.
fifre * Yanlamasına çalınan, altıdeliği olan, tahtadan bir tür flüt.
figan * Acı ile bağırma, inleme.

Bir yanıt yazın