gayrimezru | * Ekilmemiş, açılmamış(toprak). |
gayrimuayyen | * Belirsiz. |
gayrimuhtemel | * İhtimali bulunmayan, olacağısanılmayan. |
gayrimuntazam | * Düzensiz, dağınık, gelişigüzel. |
gayrimutabık | * Uyuşmayan; uymayan, uygun gelmeyen. |
gayrimümbit | * Çorak, verimsiz. |
gayrimümkün | * Olmaz, imkânsız. |
gayrimünasip | * Uygunsuz, yakışıksız. |
gayrimüsavî | * Eşitsiz, denk olmayan. |
gayrimüslim | * Müslüman olmayan. |
gayrimüsmir | * Yararsız, verimsiz, sonuçsuz. |
gayrimütecanis | * Ayrıcinsten, bağdaşmaz. * Karışmamış, bağdaşmamış. |
gayrinizamî | * Düzenli olmayan, düzensiz. |
gayrisafi | * Karışık, katışık. |
gayrisafi hasılât | * Net olmayan gelir. |
gayrisafi millî hâsıla | * Bir ülkede bir yıl süresince üretilen mal ve hizmetlerin piyasa fiatlarına göre hesaplanan değeri. |
gayrisıhhî | * Sağlıklı olmayan, sağlıksız. |
gayrişahsî | * Kişilik dışı. |
gayrişuurî | * Bilinç dışı olan veya bilinç dışı olarak, yaptığını bilmeyerek. |
gayritabiî | * Doğa dışı, doğaya aykırı. * Olağan dışı. * Acayip. |
gayrivaki | * Olmamış, olmadık. |
gayrivarit | * Hatıra gelmez. |
gayrivazıh | * Anlaşılmaz, kapalı, örtülü. |
gayur | * Gayreti olan, gayretli, çok çalışkan. |
Gayya | * Cehennemde bulunduğu var sayılan bir kuyunun veya derenin adı. |
gayya kuyusu | * Karmaşık işlerin döndüğü yer veya çok çapraşık durum. |
gayz | * Öfke, hınç. |
gayzer | * Volkan bölgelerinde, belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak, kaynaç. |
gayzerit | * Volkan bölgelerinde oluşan silisli çökelti, kaynaç taşı. |
gaz | * Tül. |
gaz | * Normal basınç ve sıcaklıkta olduğu gibi kalan, içinde bulunduğu kabın her yanına yayılmak ve bu kabın iç yüzeyinin her noktasına basınç yapmak özelliğinde olan akışkan madde. * Gaz yağı, petrol. * Sindirim borusunda, ağızdan yutulan hava ile mayalanma sonucu oluşan uçucu maddelerin karışması. * Gaz lâmbası. * (motorlu araçlarda) Benzin. |
gaz bezi | * Gaz bezi. |
gaz bombası | * İçinde canlılar için tehlikeli gazlar bulunan bomba. |
gaz boyaması | * En son işlem olarak gaz yağına sokularak boyalarısabitleştirilmişolan başlık, başörtüsü. |
gaz detektörü | * Boru hatlarıyla taşınan gazın kontrol edilen ortamda bulunup bulunmadığınıtespit edebilen ve konstrasyonu ölçebilen cihaz. |
gaz ibiği | * Gazın yandığı ağız. |
gaz lâmbası | * İçine konan gaz yağını bir fitil yardımıyla yakan, şişeli, türlü biçimlerde lâmba. |
gaz maskesi | * Zehirli gazlardan korunmak amacıyla özel olarak yapılmışgereç. |
gaz ocağı | * Gaz yağıyla yanan ocak. |
gaz ölçümü | * Gazların hacim, yoğunluk vb.nin ölçülmesi. |
gaz sayacı | * İçinden geçen gazın ne kadar olduğunu ölçen araç, hava gazısaati. |
gaz sobası | * İçine konan gaz yağının yanmasıyla ısınan soba. |
gaz taşı | * Bileme işinde kullanılan bir tür taş. |
gaz yağı | * Renksiz veya sarırenkte, ham petrolün 150-250 C° ler arasında eritilmesinden elde edilen akaryakıt. |
gaz yuvarı | * Yeri veya herhangi bir gök cismini saran gaz katmanı, atmosfer. |
gaza | * İslâm dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşıyapılan savaş, kutsal savaş. |
gaza basmak | * harekete geçirmek veya hızınıartırmak için motorlu taşıtın gaz pedalına basmak. |
gaza getirmek | * birini olmadık bir şey veya hayalî bilgilerle coşturmak, ileri sürmek. |
gazaba gelmek | * öfkelenmek, kızmak. |
gazaba uğramak | * güçlü bir kimsenin hışmına uğramak. |
Kategoriler