gelen geçen | * Gelip geçenler, gelenler, uğrayanlar. |
gelen giden | * Gelenler, uğrayanlar, ziyaret edenler, gelip geçenler. |
gelen gideni aratır | * bir işe veya göreve sonradan gelen orada daha önce çalışandan daha başarısız ve geçimsiz olabilir. |
gelen gideni aratır | * bir işe veya göreve sonradan gelenin, orada daha önce çalışandan daha başarısız, kötü olabileceğini anlatır. |
gelen paşam, giden ağam | * biri ötekinin yerine geçen büyüklerine hoşgörünmek yolunu tutanlar için söylenir. |
gelenek | * Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmışolmalarıdolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar, an’ane. |
gelenekçi | * Geleneklere bağlı(kimse). |
gelenekçilik | * Toplumsal kurumlarıve inançlarıdaha çok geçmişten süregeldikleri için benimseyen, saygın tutan, destekleyen, yeni kültür ögelerine daha az değer veren tutum veya öğreti. |
gelenekleşme | * Gelenekleşmek işi. |
gelenekleşmek | * Gelenek durumuna gelmek, gelenek değeri kazanmak. |
gelenekleştirme | * Gelenekleştirmek işi. |
gelenekleştirmek | * Bir şeyi gelenek durumuna getirmek. |
gelenekli | * Geleneği olan, geleneklere dayanan. |
geleneksel | * Geleneğe dayanan, gelenekle ilgili olan, an’anevî. |
gelenekselleşme | * Gelenekselleşmek durumu. |
gelenekselleşmek | * Gelenek durumunu almak. |
geleni | * Tarla faresi, büyük fare. |
gelgeç | * Yerli, temelli olmayan, geçici. * Bir işüzerinde sürekli olarak durmayan, sebatsız. |
gelgeççi | * Gelip geçici, sebatkâr olmayan (kimse). |
gelgel | * Albeni, alım, çekicilik. * Başa takılan elmas veya altın iğne. |
gelgelelim | * Ancak, ne var ki, fakat. |
gelgelli | * Gelgeli olan, alımlı. |
gelgit | * Boşuna gidip gelme. * Ay ve Güneş’in yer yuvarıüzerindeki çekim güçleri sebebiyle deniz yüzünde, özellikle ana denizlerde su düzeyinin alçalması, kabarması olayı, meddücezir. |
gelin | * Evlenmek için hazırlanmış, süslenmişkız veya yeni evlenmişkadın. * Bir kimsenin oğlunun karısı. * Aileye evlenme yoluyla girmişolan kadın. |
gelin abla | * Yenge. |
gelin alayı | * Gelini damat evine götürmek için gidenlerin hepsi. |
gelin alıcı | * Gelini götürmek için oğlan evinden gelen kimse. |
gelin almak | * erkeğe bir eş bulmak. * gelini baba evinden özel bir törenle alıp güvey evine götürmek. |
gelin böceği | * Hanım böceği. |
gelin çiçeği | * Zambakgillerden bir bitki (Fritillaria imperialis). |
gelin etmek | * kızıevlendirmek. |
gelin gitmek | * bir aileye, yere gelin olarak gitmek. |
gelin güvey olmak | * ilgilinin nasıl karşılayacağınıdüşünmeden bir işi olmuş bitmişsayarak sevinmek. |
gelin hamamı | * Düğünden birkaç gün önce evlenecek kız için hamamda yapılan tören. * Düğünün ertesi günü, gerdekten sonra, oğlan evinin kadınlarının gelini hamama götürüp topluca yaptıkları tören ve yıkanıp temizlenme. |
gelin havası | * Gelin alayının kız evinden ayrılıp oğlan evine gidinceye kadar, yol boyunca, davul ve zurnanın çaldığıözel ezgi. * Denizin hafif dalgalı, çırpıntılı olması. |
gelin kuşağı | * Gök kuşağı. |
gelin kuşu | * Tarla kuşugillerden bir kuş(Otocoris pencillatus). |
gelin olmak | * (kız) evlenmek. |
gelin otu | * Güveyfeneri. |
gelin teli | * Gelinlerin başlarına takılan, parlak, uzun, ince gümüştel. |
gelin yazmak | * gelinin yüzünü değişik süs gereçleriyle bezemek. |
gelinboğan | * Bir ahlat türü. |
gelincik | * Yazın kırlarda, özellikle ekin tarlalarında yetişen, kırmızıve otsu bitki (Papaver rhoeas). * Sansargillerden, ince uzun yapılı, sivri çeneli, küçük bir hayvan, gelin kadın (Mustela nivalis). * Mezgitgillerden, yılan balığına benzer, eti sevilen bir balık (Mustela tricirrata). * Yılancık, arpacık, çı ban vb. verilen ad. |
gelincikgiller | * Ayrıtaç yapraklı iki çeneklilerden, içine gelincik, haşhaş, kırlangıç otu gibi bitkileri alan familya. |
gelinfeneri | * Kuşkirazı. |
gelini ata bindirmişler “ya nasip” demiş | * kesin sonuç alınmadan hiçbir işe oldu bitti gözüyle bakılmaz. |
gelinlik | * Gelin olma durumu. * Gelin giysisi. * Gelin giysisi yapmaya uygun (kumaş). * Gelin olma çağına gelmiş(kız). * Gelin için hazırlanmış. |
gelinlik çağı | * Genç kızların evlenme dönemi. |
gelinlik etmek (veya tutmak) | * (gelin) kocasının yakınlarıyanında bir süre başınıörtmek. |
gelinlikçi | * Gelinlik diken veya satan kimse. |
Kategoriler