girişmek | * birbirine karışmak. * kavgaya tutuşmak. |
Girit kekiği | * Girit adasında yetişen, beyaz tüylü, pembe çiçekli ve çok yıllık bir bitki (Origanum dictamnus). |
Giritli | * Girit adasıhalkından olan kimse. |
girizgâh | * Girişlik, giriş. |
girme | * Girmek işi. |
girmek | * Dışarıdan içeriye geçmek. * Sığmak. * Yer almak, katılmak, iltihak etmek. * (ordu) Almak, fethetmek. * İncelemek, ayrıntılara inmek. * Girişmek, başlamak. * Bulaşmak. * (zaman anlamlıkavramlar için) Başlamak. * (ağrı, sancı) Başlamak, saplanmak. * Yeni bir duruma geçmek, dönüşmek. * (soyut şeyler için) İyice anlamak, iyice bilmek. * Kavgaya tutuşmak. * Başlamak. * Erişmek, ulaşmak. * Bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak. * Yazılmak, başlamak. * Yemek yemek. |
girmelik | * Bir yere girmek için verilen para, girişücreti. |
girmesiyle çıkması bir olmak | * işi çabucak bitirip çıkmak. |
gişe | * İstasyon, sinema, banka, mağaza ve bazı girişkapılarında bilet veya para alıp verilen, çoğu küçük pencere biçiminde olan yer. |
gitar | * Genellikle altıtelli, telleri iki parmak arasında çekilerek çalınan bir çalgı, kitara. |
gitarcı | * Gitar çalan kimse. |
gitarcılık | * Gitarcı olma durumu. |
gitarist | * Gitarcı. |
gitgide | * Zaman ilerledikçe, giderek, gittikçe, ileride. |
gitme | * Gitmek işi. |
gitmek | * Bir yere doğru yönelmek. * Bir yerden veya bir işten ayrılmak. * Çıkmak, ulaşmak. * Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak. * Bir duruma, bir sonuca ulaşmak, varmak. * Yakışmak, yaraşmak. * Tüketilmek, harcanmak. * Götürülmek, gönderilmek. * Yeter olmak, yetmek, yetişmek. * Yürümek, yol almak. * Dayanmak. * Geçmek. * Herhangi bir durumda olmak. * Yok olmak, elden çıkmak. * Ölmek. * Başvurmak, yapmak. * Bir şey zarar görmüşolmak. * (makine için) İşlemek, çalışmak. * (bir durum) Sürmek. * Satılmak. * değerlendirmek, saymak, karşılamak. |
gitsin! | * emir kiplerinden sonra gelerek buyurulan işin yapılmasından sorunun kapanması istendiğini anlatır. |
gitti | * geçmişzaman kipindeki fiillerden sonra gelerek, istenmeyen bir şeyin yapıldığını, yapılacağını, istenen bir şeyin olmadığınıveya olmayacağınıanlatır. * aynı biçimde, fiillerin sonuna gelerek yapılması ilk önce pek istenmeyen bir şeyin kabul edildiğini anlatır. |
gitti de geldi | * yaşayabileceğinden umut kesilecek kadar ağır hastalık geçirip de iyi olanlar için söylenir. |
gitti gider (dahi gider) | * söz konusu olan şeyin bir daha gelmeyeceğini, ele geçmeyeceğini anlatır. |
gittikçe | * Zaman ilerledikçe, gitgide, giderek. |
giydiği yakışırken eller bakışırken | * gençken, güzelken. |
giydirici | * Stüdyolarda başkadın oyuncuların giyimine yardım eden kimse, gardıropçu. * Oyuncuların giysilerini giydiren kimse, gardıropçu. |
giydirilme | * Giydirilmek işi. |
giydirilmek | * Giydirmek işi yapılmak. |
giydirip kuşatmak | * temiz, yeni üst başyapmak. |
giydiriş | * Giydirmek işi veya biçimi. |
giydirme | * Giydirmek işi. |
giydirmek | * Giymek işini yaptırmak. * Ağır sözler söylemek, hakaret etmek. |
giyecek | * Giymek için kullanılan her şey, giyim, giysi. |
giyiliş | * Giyilmek işi veya biçimi. |
giyilme | * Giyilmek işi. |
giyilmek | * Giymek işi yapılmak. |
giyim | * Giymek işi. * Giyme biçimi. * Giyilen şeylerin tümü, giysi, giyecek. |
giyim evi | * Her türlü giysi satan dükkân veya mağaza, konfeksiyon mağazası. |
giyim kuşam | * Üst baş. |
giyimi kuşamıyerinde | * temiz ve özenli giyinmiş. |
giyimli | * Giyinmiş, giyinik. |
giyimli kuşamlı | * Temiz ve özenle giyinmiş(kimse). |
giyinik | * Giyinmişolan. |
giyinip kuşanmak | * özenle giyinmek. |
giyiniş | * Giyinmek işi veya biçimi. |
giyinme | * Giyinmek işi. |
giyinmek | * Kendi üzerine giymek. * (giysiyi) Belli bir yerden almak veya belli bir yerde diktirmek. * (ağır bir söze veya davranışa) Sesini çıkarmadan içerlemek. |
giyiş | * Giymek işi veya biçimi. |
giyit | * Giysi. |
giyme | * Giymek işi. |
giymek | * Örtünüp korunmak için bir şeyi vücuduna geçirmek. * Ağır söz veya hakareti, küçültücü davranışıses çıkarmadan dinlemek. |
giyotin | * Fransa’da ölüm cezasına çarptırılanların başınıkesmek için kullanılan araç. |
giysi | * Her türlü giyim eşyası, giyecek, elbise, libas, çamaşır. |
Kategoriler