göl olmak | * gereksiz olarak bir yerde su toplanmak, göllenmek. |
gölalası | * Avrupa ve Anadolu göllerinde yaşayan bir tür alabalık (Salmo lacus tris). |
gölcük | * Küçük göl. |
gölcül | * Göllerde, göl kıyılarında yetişen veya yaşayan. |
gölek | * Küçük su birikintisi, gölcük. |
gölerme | * Gölermek işi veya durumu. |
gölermek | * Göl durumuna gelmek. * Hayvanın ipi ayağına ve boynuna dolaşarak kalkamayacak biçimde yere yıkılmak. |
gölet | * Gölek. * İçinde ham deri ıslatılan taşhavuz. |
gölge | * Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklıyerde oluşan karanlık. * Güneş ışınlarından korunacak yer. * Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, siluet. * Resimde bir şekli cisimlendirmek için, onun ışık almaması gereken yerlerine vurulan az çok koyu renk. * Birinin yanından hiç ayrılmayan kimse. * Koruma, kayırma himaye. |
gölge balığı | * Alabalıkgillerden, uzunluğu 20-50 cm, sırt yüzgeci büyük, tatlısu balığı(Thymallus thymallus). * Gölge balığı gillerden, büyük, eti lezzetli, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Karadeniz’de yaşayan bir balık, taşlevreği, minakop (Umbrina cirhosa). |
gölge balığı giller | * Örnek hayvanı gölge balığı olan kemikli balıklar takımı. |
gölge düşmek | * bir şey üzerine karaltı inmek, üzerine gölge gelmek. |
gölge düşürmek | * bir şeyin değerini veya ününü azaltacak işler yapmak. |
gölge etmek | * ışığa engel olmak. * engel olmak. |
gölge gibi | * varlığını belli etmeyen, gizlice. |
gölge olay | * Bir olaya katılan, fakat ona hiçbir etki yapmayan veya başka bir olay tarafından var edilerek ona bağlıkalan olay. |
gölge olaycılık | * Ruh etkinliğinin bilinçli olmadan da var olabileceğini ileri sürerek bilinci, bir gölge olay sayan felsefe öğretisi. |
gölge oyunu | * Geriden ışıkla aydınlatılmış bir perde arkasında hareket ettirilen resimlerin gölgelerinden yararlanılarak oynatılan oyun. |
gölge tiyatrosu | * Saydam bir perde üzerinde, arkadan kuvvetli bir ışıkla aydınlatılan oyuncuların gölgeleriyle yaptıkları gösteri. |
gölgecil | * Gölgede yetişen veya gölgeyi seven. |
gölgede bırakmak | * ondan daha üstün bir düzeye yükselmek, ondan çok daha başarılı olmak. |
gölgede kalmak | * adısanıpek duyulmamak, ön plâna çıkamamak, daha az ünlü olmak. |
gölgeleme | * Gölgelemek işi. |
gölgelemek | * Gölgeli duruma getirmek. * Resimde gölge oluşturmak. * Bir kimsenin veya bir şeyin değerini azaltmak, sönüklük getirmek. |
gölgelendirme | * Gölgelendirmek işi. |
gölgelendirmek | * Gölge etmek, gölgeli yapmak. * Bulandırmak, bozmak. * Dinlendirmek. |
gölgelenme | * Gölgelenmek işi. |
gölgelenmek | * Gölgeli duruma girmek. |
gölgeleyici | * Gölge veren, gölgeleme işini yapan. |
gölgeleyiş | * Gölgelemek işi veya biçimi. |
gölgeli | * Gölge altında olan. * Nitelik ve ayrıntıları iyice bilinmeyen. |
gölgeli resim | * Gölge ile hacim etkisinin verildiği resim. |
gölgelik | * Gölge altında bulunan yer. * Gölgesinde oturulan tente, çardak gibi herhangi bir şey. |
gölgesinden korkmak | * çok korkak olmak, bir sakınca söz konusu olmayan işlere girişmekten bile korkmak. |
gölgesine sığınmak | * birinin emri altına girmek. |
gölgesiz | * Gölgesi olmayan. |
gölgeye yatmak | * daha önce elde edilen para, makam, ün vb. sığınarak zaman geçirmek veya bundan yararlanmak. |
gölleme | * Göllemek işi. |
göllemek | * Göl durumuna getirmek. |
göllenme | * Göllenmek işi. |
göllenmek | * Akarsu, çukurlarda birikmek, gölcük olmak. |
gölleşme | * Gölleşmek durumu. |
gölleşmek | * Göl hâline gelmek. |
göllük | * Gölü olan yer. |
gölük | * At, eşek, beygir, katır vb. yük taşıyan ve binilen hayvan. |
gömeç | * Bkz. gümeç. |
gömgök | * Her yanımavi, masmavi. |
gömleğinden (veya gömlekten) geçirmek | * evlât olarak kabul etmek, evlât edinmek. |
gömlek | * Vücudun üst kısmına giyilen ince kollu veya yarım kollu, yakalı giysi. * Kadınların giydikleri ince kumaştan yapılmışkolsuz, yakasız iç çamaşırı, kombinezon. * Vücudun üst kısmına giyilen iç çamaşırı. * Kitap kapağına geçirilen kap, kılıf. * Göbek, batın. * Beyaz ışık sağlamak için lâmbanın üzerine geçirilen amyanttan kılıf. * Basamak, kat, derece. * Dosya kartonu. * Memeli hayvanlarda bağırsaklarıdıştan saran yağlızar. |
gömlek değiştirmek | * (yılan) üst derisini değiştirmek. * huy veya düşünce değiştirmek. |
Kategoriler