Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 39

gönyelemek * Gönye ile ölçmek.
gör (veya görürsün) * (tehdit yollu) anla, gör.
gör bak * “görürsün, göreceksin” anlamında kullanılır.
gördek * Acı balık.
gördürme * Gördürmek işi veya durumu.
gördürmek * Görmek işini yaptırmak.
* Bir işi başkasına yaptırmak.
göre * (bir şeye) Uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince.
* Bakılırsa, hesaba katılırsa, göz önünde tutulunca, nazaran.
* Sorulursa.
göre * uygun, elverişli, için.
görece * (bir şeye) Göre olan, varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı olan, kesin olmayıp kişiden kişiye, zamandan
zamana, yerden yere değişebilen, bağıl, izaf.
görececilik * Görecilik.
göreceği gelmek (veya göresi gelmek) * görmek isteğini duymak, özlemle görmek istemek, özlemek.
göreceli * İzafî, bağıntılı, bağlı.
görecelik * Görece olma durumu.
görecilik * Bağıntıcılık, izafiye, rölâtivizm.
göreli * Bağıntılı, izaf, nisp, rölâtif.
görelik * Bağıntı, izafet.
görelilik * Bağıntılık, bağlılık, izafiyet, rölâtivite.
görenek * Bir şeyi eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı.
görenekçi * Göreneklere bağlı(kimse).
görenekçilik * Göreneklere bağlılık.
görenekli * Göreneklerine bağlı göreneği olan.
göreneksel * Görenekle ilgili.
göreneksiz * Göreneği olmayan.
göreneksizlik * Göreneksiz olma durumu.
göresime * Göresimek işi.
göresimek * Göreceği gelmek, görmek isteği duymak, özlemek.
görev * Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş; işgörme yetisi, fonksiyon.
* Resmî iş, vazife.
* Bir organ veya hücrenin yaptığı iş.
* Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş.
* Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi.
görev almak * bir görevde bulunmak, bir görevi üstlenmek.
görevcilik * İşlevcilik.
görevdaş * Birlikte görev yapan; aynı görevi yapan.
görevdaşlık * Bir görevin yerine getirilmesi için birkaç organın birlikte çalışmasıdurumu, sinerji.
görevden alınmak * bulunduğu görevden çıkarılmak, işine son verilmek, azlolunmak.
* bulunduğu makamdan daha az yetkisi olan bir başka makama atanmak.
görevden almak * bir görevliyi işinden ayırıp açıkta bırakmak, çıkarmak, azletmek.
görevden ayrılmak * yapmakta olduğu işi bırakmak.
görevden uzaklaştırmak * yapmakta olduğu görevi üzerinden almak.
görevlendirilme * Görevlendirilmek işi.
görevlendirilmek * Görev verilmek, tavzif edilmek.
görevlendirme * Görevlendirmek işi.
görevlendirmek * Birine bir görev vermek, vazifelendirmek, tavzif etmek.
görevlenme * Görevlenmek işi veya durumu.
görevlenmek * Görev almak.
görevli * Görevi olan, vazifeli.
* Resmî görevi olan kimse, memur.
görevlilik * Görevli olma durumu, memurluk.
* Resmî iş.
görevsel * Göreve ilişkin, görevle ilgili.
görevsel dil bilimi * Kelimeleri cümle içinde yüklendikleri görev bakımından inceleyen dil bilimi.
görevselcilik * İşlevcilik.
görevsiz * Bir görevi bulunmayan.
görevsizlik * Bir görevi bulunmama durumu.
göreyim seni * senden başarılısonuçlar bekliyorum.
* (tehdit yollu) sen bunu yaparsan karşılığınıda görürsün!.
görgü * Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygıve incelik kuralları, terbiye.
* Bir kimsenin, karşılaştığıve kişiliği üzerinde olumlu etki yapan deneysel bilgi, deneyim.
* Görmüşolma durumu.

Bir yanıt yazın