gönyelemek | * Gönye ile ölçmek. |
gör (veya görürsün) | * (tehdit yollu) anla, gör. |
gör bak | * “görürsün, göreceksin” anlamında kullanılır. |
gördek | * Acı balık. |
gördürme | * Gördürmek işi veya durumu. |
gördürmek | * Görmek işini yaptırmak. * Bir işi başkasına yaptırmak. |
göre | * (bir şeye) Uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince. * Bakılırsa, hesaba katılırsa, göz önünde tutulunca, nazaran. * Sorulursa. |
göre | * uygun, elverişli, için. |
görece | * (bir şeye) Göre olan, varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı olan, kesin olmayıp kişiden kişiye, zamandan zamana, yerden yere değişebilen, bağıl, izaf. |
görececilik | * Görecilik. |
göreceği gelmek (veya göresi gelmek) | * görmek isteğini duymak, özlemle görmek istemek, özlemek. |
göreceli | * İzafî, bağıntılı, bağlı. |
görecelik | * Görece olma durumu. |
görecilik | * Bağıntıcılık, izafiye, rölâtivizm. |
göreli | * Bağıntılı, izaf, nisp, rölâtif. |
görelik | * Bağıntı, izafet. |
görelilik | * Bağıntılık, bağlılık, izafiyet, rölâtivite. |
görenek | * Bir şeyi eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı. |
görenekçi | * Göreneklere bağlı(kimse). |
görenekçilik | * Göreneklere bağlılık. |
görenekli | * Göreneklerine bağlı göreneği olan. |
göreneksel | * Görenekle ilgili. |
göreneksiz | * Göreneği olmayan. |
göreneksizlik | * Göreneksiz olma durumu. |
göresime | * Göresimek işi. |
göresimek | * Göreceği gelmek, görmek isteği duymak, özlemek. |
görev | * Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş; işgörme yetisi, fonksiyon. * Resmî iş, vazife. * Bir organ veya hücrenin yaptığı iş. * Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş. * Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi. |
görev almak | * bir görevde bulunmak, bir görevi üstlenmek. |
görevcilik | * İşlevcilik. |
görevdaş | * Birlikte görev yapan; aynı görevi yapan. |
görevdaşlık | * Bir görevin yerine getirilmesi için birkaç organın birlikte çalışmasıdurumu, sinerji. |
görevden alınmak | * bulunduğu görevden çıkarılmak, işine son verilmek, azlolunmak. * bulunduğu makamdan daha az yetkisi olan bir başka makama atanmak. |
görevden almak | * bir görevliyi işinden ayırıp açıkta bırakmak, çıkarmak, azletmek. |
görevden ayrılmak | * yapmakta olduğu işi bırakmak. |
görevden uzaklaştırmak | * yapmakta olduğu görevi üzerinden almak. |
görevlendirilme | * Görevlendirilmek işi. |
görevlendirilmek | * Görev verilmek, tavzif edilmek. |
görevlendirme | * Görevlendirmek işi. |
görevlendirmek | * Birine bir görev vermek, vazifelendirmek, tavzif etmek. |
görevlenme | * Görevlenmek işi veya durumu. |
görevlenmek | * Görev almak. |
görevli | * Görevi olan, vazifeli. * Resmî görevi olan kimse, memur. |
görevlilik | * Görevli olma durumu, memurluk. * Resmî iş. |
görevsel | * Göreve ilişkin, görevle ilgili. |
görevsel dil bilimi | * Kelimeleri cümle içinde yüklendikleri görev bakımından inceleyen dil bilimi. |
görevselcilik | * İşlevcilik. |
görevsiz | * Bir görevi bulunmayan. |
görevsizlik | * Bir görevi bulunmama durumu. |
göreyim seni | * senden başarılısonuçlar bekliyorum. * (tehdit yollu) sen bunu yaparsan karşılığınıda görürsün!. |
görgü | * Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygıve incelik kuralları, terbiye. * Bir kimsenin, karşılaştığıve kişiliği üzerinde olumlu etki yapan deneysel bilgi, deneyim. * Görmüşolma durumu. |
Kategoriler