Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 46

göze görünmemek * ortaya çıkmamak, ortalıkta dolaşmamak, saklanmak.
* kendisi var olduğu hâlde göz onu görememek.
göze göz * Aynı biçimde acısınıçıkarma, misilleme.
göze yasak olmaz * bir kimseye veya nesneye bakılmasınıkimse önleyemez.
göze yutarlığı * Vücuda giren mikropların yutar hücreler tarafından yutulup yok edilmesi, hücre yutarlığı, fagositoz.
göze zarı * Hücre zarı.
gözeler arası * Dokularda gözelerin arasında yer alan, hücreler arası.
gözeme * Gözemek işi.
gözemek * Kumaştaki deliği örerek kapatmak.
* Dikilen bitkilerin seyrek yerlerini sıklaştırmak.
gözene * Kovandan bal alırken arılardan korunmak için başa giyilen, ön tarafıtelden başlık.
gözenek * Delikli bir nesnenin deliklerinden her biri.
* Bitkilerde solunum ve fotosentez için gerekli okjisen ve karbondioksit alışverişine, suyun buhar olarak
dışarıatılmasına yarayan, yaprakların alt yüzeyinde çok sayıda bulunan, hücreler arasındaki mikroskobik deliklerden
her biri, mesame.
* Canlıdokularda dışderi üzerindeki küçük, basit açıklık, mesame.
* Güneşyüzeyinde görülen küçük yuvarlak, kara lekelerden her biri.
* Bir malzemenin içinde irili ufaklı boşlukların bulunmasıhâli süngerimsi görünüş.
* Pencere.
* Bir işlemede, örgüde, ipliklerin kesilmesi, ayrıtutulmasıyoluyla oluşturulan boşluk, ajur.
gözenekli * Gözenekleri olan.
gözeneklilik * Gözenekli bir cismin niteliği.
gözeneksiz * Gözenekleri olmayan.
gözeneksizlik * Gözeneksiz olma durumu.
gözer * Buğday, toprak gibi şeylerin elendiği iri gözlü kalbur.
gözetici * Gözetme yapan, koruyucu, bakıcı, kollayıcı.
* Yarışçılarıaralarındaki açıklığa göre derecelendiren yarışlık şartlarında, ellişer metre aralıkla dönemeçlere
dizilen en az dört gözlemciden her biri.
gözetilme * Gözetilmek işi.
gözetilmek * Gözetmek işi yapılmak veya gözetmek işine konu olmak.
gözetim * Gözetme işi, nezaret.
* Himaye.
* Gözaltı.
gözetime almak * Bkz. gözaltına almak.
gözetiş * Gözetmek işi veya biçimi.
gözetleme * Gözetlemek işi.
gözetleme deliği * Kapının dışındakileri görmeye yarayan ve kapı ortasında açılmışmercekli delik.
gözetlemek * Birine veya bir şeye gizlice bakmak.
* Birinin yaptıklarını belli etmeden izlemek.
gözetleniş * Gözetlenmek işi veya biçimi.
gözetlenme * Gözetlenmek işi.
gözetlenmek * Gözetlemek işi yapılmak.
gözetletme * Gözetletmek işi veya durumu.
gözetletmek * Gözetlemek işini birine yaptırmak.
gözetleyici * Gözetlemek işini yapan (kimse).
gözetleyiş * Gözetlemek işi veya biçimi.
gözetme * Gözetmek işi.
gözetmek * Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek.
* Önem vermek, göz önünde bulundurmak, ayrıtutmak.
* Kollamak, kayırmak, beklemek.
* Bir sonuca giderken bütün ayrıntıve etkenleri dikkate almak.
gözetmen * Okullarda öğrenciler arasında düzeni sağlamakla görevli kimse, mubassır.
* Film çalışmalarında yapımcıadına filmin sanat, teknik ve para yönünü düzenleyen kimse.
gözetmenlik * Gözetmenin yaptığı iş.
gözettirme * Gözettirmek işi.
gözettirmek * Gözetmek işini yaptırmak, gözetmesini sağlamak.
gözgü * Ayna.
gözle görülür, elle tutulur hâle gelmek * çok açık bir biçimde görülmek, herkes tarafından bilinmek.
gözle yemek * bir şeye çok istekle ve dik dik bakmak.
* göz değdirmek.
gözleği * Gözetleme yeri.
* Dağların yüksek yerlerinde nişan almak için ağaç veya taştan yapılan belli yer.
gözlem * Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerini bilmek amacıyla, dikkatli ve plânlı olarak ele alınıp
incelenmesi, müşahede.
* İnceleme sonucu elde edilen değer, müşahede.
* Çeşitli araç ve gereçlerin yardımıyla olayların sebeplerini bilmek için uygulanan bilimsel yöntem.
* Bir yazıveya eseri yazmaya başlamadan önce konusuyla ilgili gerekli bilgi, deney, inceleme ve araştırma
yapma işi.
* Bir gök cismini veya olayınıçıplak gözle veya bir araç yardımıyla izleyerek, görülen değerleri tespit etme
işlemi, rasat.
gözlem evi * Gök gözlemleri yapan, gök cisimlerini ve olaylarını inceleyen yer, rasathane, observatuvar.
gözlemci * Dikkatle, eleştirici bir gözle gözlem yapan kimse, müşahit.
* Bir konferans, kongre vb. ne katılan, genellikle söz alma ve önerge verme hakkı olmayan, toplantılarıkendi
veya başkasıadına izleyen kimse, müşahit.
gözlemcilik * Gözlemcinin yaptığı iş.
gözleme * Gözlemek işi, tarassut.
* Gök bilimi veya meteorolojide özel araçlarla inceleme.
gözleme * Sacda veya yağda kızartılan, tatlıveya tuzlu bir hamur işi.
gözleme * Meralarda yağışın toprakla tutulmasıve yem üretiminin artırılmasıamacıyla, 40-50 cm aralıklarla 15-20 cm
çapında ve 7-8 cm derinliğinde çukurlar açılması.
gözlemeci * Gözleme yapan veya satan kimse.
gözlemecilik * Gözlemecinin işi veya mesleği.

Bir yanıt yazın