gözyaşı bezleri | * Gözyaşıve göz kapağı bezlerine verilen ad. gözyaşıetçiği |
gözyaşımemesi | * Gözün iç açısındaki kırmızıçıkıntı. |
graben | * 343 çöküntü hendeği. |
grado | * Bir sıvının içindeki alkol derecesi. * Derece. |
gradosu düşmek | * itibarıazalmak; derecesi düşmek. |
grafik | * Bir olayın, niceliğin çeşitli durumlarını göstermeye veya birkaç şey arasında karşılaştırma yapmaya yarayan çizgilerden oluşmuşşekil, çizge. * Biçim, desen veya çizgilerle gösterme. |
grafit | * Kurşun kalemi ve bazıaraç parçalarının yapımında kullanılan, yumuşak, kolay toz durumuna gelebilen, gri siyah renkli, yapay olarak billûrlaşabilen bir çeşit doğal karbon. |
grafolog | * Yazıuzmanı. |
grafoloji | * Yazı bilgisi. |
grafometre | * Plânların yapımında, arazi üzerindeki açılarıölçmekte kullanılan araç. |
gram | * C. G. S (santimetre, gram, saniye) sisteminde kilogramın binde biri değerindeki kütle birimi. Kısaltması gr. |
gramağırlık | * Bkz. gramkuvvet. |
gramaj | * Ağırlık ölçüsü, gram. |
gramatikal | * Gramere, gramer kurallarına uygun. |
gramer | * Dil bilgisi. * Dil bilgisi kitabı. |
gramerci | * Dil bilgisi uzmanı olan (kimse). |
gramkuvvet | * Bir gram kütleye 45° enlemindeki deniz yüzeyinde Yer’in uyguladığıkuvvet, gramağırlık. |
gramofon | * Sesyazar, fonograf. |
gramsantimetre | * Bir gram ağırlığında bir cismin bir santimetre yer değiştirmesini sağlayan enerji birimi, kilogram metrenin yüz binde biri. |
granat | * Grena. |
grandi | * Geminin baştan ikinci direği. |
grandük | * Büyük bir düklüğün egemenine verilen ad. * Çarlık Rusyasında prenslere verilen unvan. |
granit | * Kuvars, feldspat, ortoklâz ve mika minerallerinden birleşmiştürlü renkte, billûrsu, çok sert bir tür kayaç. |
granit gibi | * güçlü, dayanıklı, sert. |
granitleşme | * İç kuvvetlerin etkisiyle yer yuvarlağı içindeki kayanın granite dönüşmesi. |
granül | * Bir maddenin en küçük tanesi. * Stoplâzmada bulunan küçük tanecikler. |
granülin | * Opalin türü. |
granülit | * Kuvars, feldspat, granit, Moskof camı gibi maddelerden birleşmiş billûr kayağan taşkütlesi. |
gravür | * Ağaç, metal veya taş bir yüzeye ayrıkatlar hâlinde değişik renkli boyalar sürüldükten sonra üstteki katları yer yer kazıyarak alttaki renklerden yararlanma tekniği, kazıma resim. * Bu teknikle yapılmışresim. |
gravürcü | * Gravür yapan sanatçı. |
gravürcülük | * Gravürcünün işi veya mesleği. |
gravyer | * İsviçre’de yapılan bir çeşit sarı, yağlıpeynir. |
Grejuva | * Rum ateşi. |
Grek | * Eski Yunanlı. * Eski Yunanlılarla ilgili, eski Yunanlılara özgü olan şey. |
Grekçe | * Eski Yunan dili. |
grekoromen | * Belden aşağısınıtutmamak ve ayaklarla oyun yapmamak gibi kuralları olan güreştürü. |
gren | * Kâğıdın yüzeyinin pürüzlülük derece ve tipinin bir izlenimi. |
grena | * Nar çiçeği renginde bir süs taşı. * Alüminyum silikat ile kalsiyum, magnezyum, demir veya manganez gibi madenlerden birinin birleşmesinden oluşmuşçeşitli renkteki mineral. |
gres | * Rafine edilmiş bir yağlama yağı ile bir sabunun, istenen kıvama göre değişen oranlarda iyice karıştırılmasından elde edilen yarıkoyu yağlama yağı, makine yağı. |
gres pompası | * Makine aksamını gresle yağlamak için kullanılan pompa. |
gres yağı | * Bkz. gres. |
grev | * İş bırakımı. |
grev gözcüsü | * Grevin seyrini kollayan kimse. |
grev kırıcı | * Grevi kırma girişiminde bulunan kimse. |
grev kırıcılığı | * Grevin etkisini azaltmak veya tamamıyla yok etmek amacıyla greve uğrayan işverenin veya ona yardımcı olan bir başkasının yasal olarak yasaklanmışhareketlerde bulunması. |
grev sözcüsü | * Grev boyunca grevle ilgili beyanlarda bulunmakla görevli kimse. |
grev yapmak | * işi bırakmak. |
grevci | * İş bırakımıyapan kimse, iş bırakımcı. |
greyder | * Altında bulunan ve değişik açılarda çalışabilen bıçağı ile toprağıkesen veya yayan yol makinesi. |
greyderci | * Greyder kullanan, yapan veya satan kimse. |
Kategoriler