gurbetçilik | * Gurbetçi olma durumu. |
gurbete (veya gurbet ellere) düşmek | * aile ocağından uzak bir yere gitmek. |
gurbete çıkmak | * doğup yaşanılan yerden uzaklaşmak. |
gurbetlik | * Gurbet. |
gurbetzede | * Gurbete düşmüş. |
gurk | * Kuluçka. * Erkek hindi. |
gurk etmek | * tavuk kuluçkuya yatmak isterken veya yavrularınıçağırırken gurk gurk diye ses çıkarmak. |
gurk olmak | * kuluçkaya yatmak üzere bulunmak. |
gurka yatmak | * tavuk civciv çıkarmak için yumurta üzerine oturmak. |
gurklamak | * Kuluçka olmak. * Erkek hindi kabarmak. |
gurlama | * Gurlamak işi. |
gurlamak | * Guruldamak. |
gurme | * Damak zevki olan ve yiyeceklerini titizlikle seçen kimse. |
guruldama | * Guruldamak işi. |
guruldamak | * (sindirim yollarından bir sıvı geçerken) Gur gur diye ses çıkarmak. |
gurultu | * Guruldama sesi. |
gurup | * Bir gök cisminin (Ay, Güneş, yıldız) ufkun altına inmesi. * Özellikle Güneş’in batması, batış. |
gurup etmek | * (Güneşiçin) batmak. |
gurup rengi | * Turuncuya çalan kırmızı. * Bu renkte olan. |
gurur | * Kendini beğenme, büyüklenme, kibir. * Övünme, kurum, çalım. * Onur, şeref. |
gurur duymak | * gururlanmak. |
gurur gelmek | * kurumlanmak. |
gururlanma | * Gururlanmak işi. |
gururlanmak | * Övünmek, büyüklenmek, kurumlanmak. |
gururlu | * Kendi kişiliğine önem veren, onurlu, mağrur. * Kurumlu, çalımlı. |
gururluca | * Gururlu bir biçimde (olan). |
gururuna ağır gelmek | * kişiliğine zor gelmek, büyüklüğünün zedelendiğini düşünmek. |
gururuna dokunmak | * kişiliği zedelenmek, onuru kırılmak. |
gururunu ayak altına almak | * her türlü fedakârlığı göze alıp, taviz vermek, ilkelerden vazgeçmek. |
gururunu okşamak | * yüzüne karşıdeğerlerini belirterek bir kimseyi duygulandırmak. |
gusletme | * Gusletmek işi veya biçimi. |
gusletmek | * Gusül abdesti almak. |
gusto | * Beğeni, zevk. |
gusül | * İslâm dininin gerekli gördüğü durumlarda ve biçimde yıkanıp abdest alma, boy abdesti. |
gusülhane | * Eski evlerde, içinde yıkanılabilir biçimde yapılmışçinko kaplıküçük bölme. |
guşa | * Guatr, cedre. |
gut | * Organizmadaki ürik asidin atılmayarak vücudun bazıyerlerinde, özellikle ayak başparmağında, topuk ve eklem yerlerinde birikmesinden ileri gelen, ağrıve şişlerle ortaya çıkan hastalık, damla hastalığı, nıkris. |
guttasyon | * Kök basıncı ile yapraktan damlalar hâlinde dışarısu atılması. |
guvernör | * Bir kamu kuruluşunu yöneten kimse. |
-gü | * Bkz. -gı/ -gi, -gu / -gü. |
gübre | * Verimini artırmak için toprağa dökülen her türlü hayvan dışkısı, kimyasal veya bitkisel madde, kemre. |
gübre böceği | * Kın kanatlılardan, gübre ile beslenen bir böcek cinsi (Onitis). |
gübre gazı | * Gübreden elde edilen yanıcı gaz, biyogaz. |
gübreleme | * Toprağa gübre dökme, gübre karıştırma. |
gübrelemek | * Verimini artırmak için toprağa gübre dökmek. |
gübrelenme | * Gübre dökülme. * Gelişmesi, yetişmesi için her türlü imkânı sağlama. |
gübrelenmek | * Gübre dökülmek. |
gübreli | * Gübrelenmişolan. |
gübrelik | * Gübre konulan yer. |
gübresiz | * Gübrelenmemişolan. |
Kategoriler