Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 58

gümrük kanunu * Gümrük işlerini ve işlemlerini yasal bir düzen içinde toplayan kanun.
gümrük koymak * engel olmak, kısıtlamak.
gümrükçü * Gümrük görevlisi.
* Başkalarıyla ilgili eşyayı bir ücret karşılığında gümrükten çıkarma işini üzerine alan komisyoncu.
gümrükçülük * Gümrük memurluğu.
* Gümrükten eşya çıkarma komisyonculuğu.
gümrükleme * Gümrüklemek işi.
gümrüklemek * (bir malın) Gümrükte girişişlemini yapmak.
gümrüklendirme * Gümrüklendirmek işi.
gümrüklendirmek * (bir malın) Gümrük işlemlerini yaptırmak.
gümrüklenme * Gümrüklenmek işi veya durumu.
gümrüklenmek * Gümrüklemek işlemi yapılmak.
gümrüklü * Gümrük vergisi ödenmesi gerekli olan.
* Gümrük vergisi ödenmişolan.
gümrüksüz * Gümrük vergisi ödenmesi gerekmeyen.
* Gümrük vergisi ödenmemiş, kaçak.
gümrükten mal kaçırır gibi * bir işte gereksiz telâşve ivedilik göstererek; herkesten saklamaya çalışarak.
gümül * Susam ve ekin demeti veya yığını.
gümüş * Atom sayısı47, atom ağırlığı107.88, yoğunluğu 10.5 olan, 9600 C ye doğru sıvıdurumuna geçen, parlak
beyaz renkte, kolay işlenir ve tel durumuna gelebilen element. KısaltmasıAg.
* Bu elementten yapılmış.
gümüş balığı * Gümüş balığı gillerden, beyaza yakın gümüşrenginde bir deniz balığı(Atherina presbyter).
gümüş balığı giller * Kemikli balıklar takımının, örnek hayvanı gümüş balığı olan bir familyası.
gümüşgrisi * Gümüşrenginde olan.
gümüşrengi * Gümüşparlaklığında, gümüşü andıran renk, gümüşî.
* Bu renkte olan.
gümüş sağolsun, altın gidekosun * eldeki şey, elde edilmesi güç olan daha değerli bir şeyden üstün tutulmalı.
gümüşservi * Ayın suya yansımasıyla oluşan parıltılı görünüm.
gümüşyağmurcun * Kuzey yarım kürenin en uç noktalarında yaşayan yağmur kuşu (Squatarola squatarola).
gümüşçü * Gümüşü işleyen sanatçıveya gümüşten yapılmışeşya satıcısı.
gümüşçün * Püskül kuyruklulardan, eski kitap sayfalarında, döşeme aralıklarında, şekerli maddeler ve tahta kırıntıları
yiyerek yaşayan, vücutlarıküçük pullarla örtülü, kanatsız böcek (Lepisma saccharina).
gümüşgöz * Para canlısı, açgözlü, cimri.
gümüşî * Gümüşrenginde olan.
gümüşîleşme * Gümüşrengini alma.
gümüşîleşmek * Gümüşrengini almak.
gümüşleme * Gümüşlemek işi.
gümüşlemek * Gümüşle kaplamak veya süslemek.
* Gümüşün rengini andıran bir renk vermek.
gümüşlenme * Gümüşlenmek işi.
gümüşlenmek * Gümüşle kaplanmak.
* Gümüşgibi parıldamak.
gümüşletme * Gümüşletmek işi.
gümüşletmek * Gümüşle kaplatmak veya süsletmek.
gümüşlü * Gümüşü olan, gümüşle kaplanmışveya süslenmişolan.
gümüşsü * Gümüşe benzer.
gümüşsüz * Gümüşü olmayan.
gümüşü * Bkz. gümüşî.
gümüşüleşmek * Bkz. gümüşîleşmek.
gün * Güneş.
* Güneş ışığı.
* Gündüz.
* Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre.
* İçinde bulunulan zaman.
* Zaman, sıra.
* Çağ, devir.
* İyi yaşanmışzaman.
* Bayram niteliğinde özel gün.
* Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıklarıtoplantı.
* Tarih.
-gün * Bkz. -gın / -gin, -gun / -gün.
gün ağarmak * tan yeri aydınlanmak.
gün almak * bir işgörmek için ilgili kişiden bir gün ayırmasını istemek, randevu almak.
* yaşını, günü gününe bitirmişolmak.
gün atmak * davayı ileri bir tarihe bırakmak.
* güneşdoğmak.
gün balı * Güneşte bal koyuluğuna getirilmişüzüm şırası.
gün balığı * Lâpinagillerden, kırmızırenkli, siyah benekli bir balık (Julis turcica).
gün batımı * Güneşin ufukta kaybolması, gurup.
gün batısı * Batı.
gün batmak * Bkz. güneş batmak.
gün bugün * içinde bulunduğun günü iyi değerlendir; bugün ne yapabilirsen kazancın odur.

Bir yanıt yazın