gümrük kanunu | * Gümrük işlerini ve işlemlerini yasal bir düzen içinde toplayan kanun. |
gümrük koymak | * engel olmak, kısıtlamak. |
gümrükçü | * Gümrük görevlisi. * Başkalarıyla ilgili eşyayı bir ücret karşılığında gümrükten çıkarma işini üzerine alan komisyoncu. |
gümrükçülük | * Gümrük memurluğu. * Gümrükten eşya çıkarma komisyonculuğu. |
gümrükleme | * Gümrüklemek işi. |
gümrüklemek | * (bir malın) Gümrükte girişişlemini yapmak. |
gümrüklendirme | * Gümrüklendirmek işi. |
gümrüklendirmek | * (bir malın) Gümrük işlemlerini yaptırmak. |
gümrüklenme | * Gümrüklenmek işi veya durumu. |
gümrüklenmek | * Gümrüklemek işlemi yapılmak. |
gümrüklü | * Gümrük vergisi ödenmesi gerekli olan. * Gümrük vergisi ödenmişolan. |
gümrüksüz | * Gümrük vergisi ödenmesi gerekmeyen. * Gümrük vergisi ödenmemiş, kaçak. |
gümrükten mal kaçırır gibi | * bir işte gereksiz telâşve ivedilik göstererek; herkesten saklamaya çalışarak. |
gümül | * Susam ve ekin demeti veya yığını. |
gümüş | * Atom sayısı47, atom ağırlığı107.88, yoğunluğu 10.5 olan, 9600 C ye doğru sıvıdurumuna geçen, parlak beyaz renkte, kolay işlenir ve tel durumuna gelebilen element. KısaltmasıAg. * Bu elementten yapılmış. |
gümüş balığı | * Gümüş balığı gillerden, beyaza yakın gümüşrenginde bir deniz balığı(Atherina presbyter). |
gümüş balığı giller | * Kemikli balıklar takımının, örnek hayvanı gümüş balığı olan bir familyası. |
gümüşgrisi | * Gümüşrenginde olan. |
gümüşrengi | * Gümüşparlaklığında, gümüşü andıran renk, gümüşî. * Bu renkte olan. |
gümüş sağolsun, altın gidekosun | * eldeki şey, elde edilmesi güç olan daha değerli bir şeyden üstün tutulmalı. |
gümüşservi | * Ayın suya yansımasıyla oluşan parıltılı görünüm. |
gümüşyağmurcun | * Kuzey yarım kürenin en uç noktalarında yaşayan yağmur kuşu (Squatarola squatarola). |
gümüşçü | * Gümüşü işleyen sanatçıveya gümüşten yapılmışeşya satıcısı. |
gümüşçün | * Püskül kuyruklulardan, eski kitap sayfalarında, döşeme aralıklarında, şekerli maddeler ve tahta kırıntıları yiyerek yaşayan, vücutlarıküçük pullarla örtülü, kanatsız böcek (Lepisma saccharina). |
gümüşgöz | * Para canlısı, açgözlü, cimri. |
gümüşî | * Gümüşrenginde olan. |
gümüşîleşme | * Gümüşrengini alma. |
gümüşîleşmek | * Gümüşrengini almak. |
gümüşleme | * Gümüşlemek işi. |
gümüşlemek | * Gümüşle kaplamak veya süslemek. * Gümüşün rengini andıran bir renk vermek. |
gümüşlenme | * Gümüşlenmek işi. |
gümüşlenmek | * Gümüşle kaplanmak. * Gümüşgibi parıldamak. |
gümüşletme | * Gümüşletmek işi. |
gümüşletmek | * Gümüşle kaplatmak veya süsletmek. |
gümüşlü | * Gümüşü olan, gümüşle kaplanmışveya süslenmişolan. |
gümüşsü | * Gümüşe benzer. |
gümüşsüz | * Gümüşü olmayan. |
gümüşü | * Bkz. gümüşî. |
gümüşüleşmek | * Bkz. gümüşîleşmek. |
gün | * Güneş. * Güneş ışığı. * Gündüz. * Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre. * İçinde bulunulan zaman. * Zaman, sıra. * Çağ, devir. * İyi yaşanmışzaman. * Bayram niteliğinde özel gün. * Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıklarıtoplantı. * Tarih. |
-gün | * Bkz. -gın / -gin, -gun / -gün. |
gün ağarmak | * tan yeri aydınlanmak. |
gün almak | * bir işgörmek için ilgili kişiden bir gün ayırmasını istemek, randevu almak. * yaşını, günü gününe bitirmişolmak. |
gün atmak | * davayı ileri bir tarihe bırakmak. * güneşdoğmak. |
gün balı | * Güneşte bal koyuluğuna getirilmişüzüm şırası. |
gün balığı | * Lâpinagillerden, kırmızırenkli, siyah benekli bir balık (Julis turcica). |
gün batımı | * Güneşin ufukta kaybolması, gurup. |
gün batısı | * Batı. |
gün batmak | * Bkz. güneş batmak. |
gün bugün | * içinde bulunduğun günü iyi değerlendir; bugün ne yapabilirsen kazancın odur. |
Kategoriler