günleri gece olmak | * çok kederlenecek bir duruma uğramak. |
günleri sayılı olmak | * ölümü yakın olmak. * bir yerde kalmak için ancak birkaç günü bulunmak. |
günlü | * Tarihli. * Belli bir zamanla sınırlı. |
günlük | * O günkü, o günle ilgili. * Üzerinden gün geçmişveya geçecek. * Her gün yapılan, her gün yayımlanan, her gün çıkan. * Günü gününe tutulan hatıra, günce, muhtıra. * Günü gününe tutulan anıyazısıveya bu yazıları içine alan eser, günce. |
günlük | * Tütsü için kullanılan bir çeşit ağaç sakızı. |
günlük ağacı | * Asya’nın sıcak bölgelerinde (Styrax) ve Afrika’da yetişen (Boswelia) türlerinden günlük çıkarılan değişik cinste ağaçlara verilen ortak ad. |
günlük defter | * Bir işletmenin yaptığı işleri günü gününe geçirdiği defter, yevmiye defteri. |
günlük güneşlik | * sıcak, yağışsız ve güzel hava. |
günlük güneşlik | * Açık ve bol ışıklı(yer veya hava). |
günlük güneşlik görünmek | * sıkıntısız, sorunsuz, huzur ortamında bulunmak. |
günlükçü | * Günlük yazarı, günlük tutmuşve yayımlamışolan kimse. |
günöte | * Yer yörüngesinin Güneş’e en uzak bulunduğu nokta, evç. |
günsüler | * Bkz. güneşhayvancıkları. |
güntün eşitliği | * Gece ile gündüzün eşit uzunlukta olması, ekinoks. |
günü | * Kıskançlık, çekememezlik, haset. * Zamanından önce doğan yavru . |
günü birliğine | * Günü birlik. |
günü birlik | * Bütün bir gün boyunca, gece kalmadan, sabah gidip akşamdan önce dönmek üzere. |
günü dolmak | * önceden belirlenmiş bir süreyi tamamlamak. * ömrünü tamamlamak, eceli gelmek. * hamilelikte çocuğun olması gereken süreyi tamamlamak, doldurmak. |
günü geçmiş | * eski tarihli. * son kullanma tarihi dolmuşolan yiyecek, bayat. |
günü gününe | * Tam vaktinde, her gün, gününde, tam gününde. |
günü gününe uymaz | * her zaman aynıdurumda bulunmaz, kararsız. |
günü yetmek | * ölüm zamanı gelmek. * (gebe için) doğum vakti gelmek. |
günücü | * Kıskanç, hasetçi, hasut. |
günücülük | * Kıskançlık, hasetlik. |
günüleme | * Günülemek işi. |
günülemek | * Kıskanmak, çekememek, haset etmek. |
günün adamı | * O günlerde çok sözü edilen kişi. * Zamanın gereğine göre yön ve tutum değiştiren kimse. * Kendisinde zamanın gerektirdiği değerler bulunan kimse. |
günün birinde | * belli olmayan bir günde. |
gününü (veya günlerini) saymak | * (kurtulamayacak hasta) son günlerini yaşamak. |
gününü beklemek | * Bkz. gününü (veya günlerini) saymak. |
gününü doldurmak | * bir işin sona ermesi için gereken süreyi tamamlamak. |
gününü görmek | * kötü bir sonla karşılaşmak, cezaya çarptırılmak. * çocuklarının iyi, mutlu günlerini görmek. * ay başı görmek. |
gününü göstermek | * (tehdit yollu) cezalandırmak. |
gününü gün etmek | * hiçbir şeyi dert edinmeyip gününü hoşgeçirmek. |
güpegündüz | * Ortalık iyice aydınlıkken, iyice gündüz iken. |
güpgüzel | * Çok güzel. |
gür | * Bol ve güçlü olarak çıkan veya fışkıran. * Bol, verimli, feyyaz. |
gür gür | * Bkz. gürül gürül. |
gürbüz | * Sağlam, güçlü ve iyi gelişmiş, iri. |
gürbüzleşme | * Gürbüzleşmek işi. |
gürbüzleşmek | * Gelişmek, gürbüz duruma gelmek. |
gürbüzlük | * Gürbüz olma durumu. |
Gürcü | * Gürcistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse. |
Gürcüce | * Gürcü dili. |
güre | * Çiftleşmek isteyen kısrak veya dişi eşek. * Bir yaşından üç yaşına kadar olan tay. * Kuvvetli, dinç. * Çekingen, korkak, ürkek. |
gürecilik | * Bkz. devimselcilik. |
güreş | * Belli kurallar içinde, güç kullanarak, iki kişinin türlü oyunlarla birbirinin sırtınıyere getirmeye çalışması. |
güreşetmek (veya tutmak) | * güreşmek. |
güreşmayosu | * Güreşirken, güreşçilerin giydiği özel mayo. |
güreşminderi | * Kapalıspor salonlarında güreşçilerin üzerinde güreştikleri, üstü yekpare kaplı olan kauçuk minder. |
Kategoriler