Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 8

Halaçça * Halaç Türkçesi.
halaoğlu * (birine göre) Halanın oğlu veya çocuğu, halazade.
halâs * Bir yerden, bir şeyden kurtulma, kurtuluş.
halâs olmak * kurtulmak.
halâskâr * Kurtarıcı.
halat * Kenevirden yapılmışçok kalın ip.
halat çekme * Bir halatı birer ucundan tutan iki tarafın birbirini çekmesiyle yapılan yarışma.
halâvet * Sevimlilik, şirinlik, tatlılık.
halay * Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu.
halay çekmek (veya tepmek) * halay oyunu oynamak.
halayık * Kadın köle, cariye.
halayıklı * Halayığı olan.
halayıklık * Halayık olma durumu.
halaza * Ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin.
halazade * Halaoğlu veya halakızı.
hâlbuki * Oysa, oysaki.
hâlden anlamak (veya bilmek) * bir kimsenin içinde bulunduğu güç durumu anlayarak, sezerek, anlayışgöstermek.
haldır haldır * Hızla ve ses çıkararak.
hale * Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ağıl, ayla.
* Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başlarıçevresinde çizilen daire.
hâle yola koymak * iyi bir düzen vermek, tertiplemek.
Halebî * Halep halkından olan kimse.
Halebî ordaysa arşın burada * bir iddiayıveya sözü abartılmış bularak kanıtını istemek için kullanılır.
halef * Birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, ardıl, selef karşıtı.
halef selef * Biri ötekinin yerini alma.
halef selef olmak * biri ötekinin yerini almak, yerine geçmek.
halel * Bozma, bozukluk.
halel gelmek * bozulmak, zarara uğramak.
halel getirmek (veya getirmemek) * zarar vermek, engel olmak, ket vurmak.
halel vermek * bozmak, sarsmak.
haleldar * Bozukluğu olan.
haleldar olmak * bozulmak, sarsılmak.
halelenme * Halelenmek işi.
halelenmek * (Ay) Çevresinde ışık halkası oluşmak, ağıllanmak.
haleli * Halesi olan.
hâlen * Şimdi, şu anda, bugünkü günde.
Halep çı banı * Şark çı banı.
halet * Durum.
haletiruhiye * Ruhî durum, ruh durumu.
hal’etme * Hal’ etmek işi veya biçimi.
hal’etmek * Tahttan indirmek.
halfa * Buğdaygillerden, lifleri ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki (Sitipa tenacissima).
half-time * Bkz. haftaym.
halhal * Kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik.
halı * Yere veya mobilya üstüne serilmek, duvara gerilmek için, çoğu yünden dokunan, kısa ve sık tüylü, nakışlı,
kalın yaygı.
halıcı * Halıdokuyan veya satan kimse.
halıcılık * Halıdokuma sanatıveya sanayii.
* Halıalıp satma işi.
hali * Boş, ıssız, tenha.
hâli (veya hâlleri) duman olmak * kötü duruma düşmek.
hâli harap olmak * bitkin, perişan olmak, kötü duruma düşmek.
hâli kalmamak * gücü takatı, eski durumu olmamak.

Bir yanıt yazın