Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 13

hamt etmek * Tanrı’ya şükretmek.
hamt olsun * “Tanrı’ya şükürler olsun” anlamında hoşnutluk anlatır.
hamule * Yük.
* Kâğıt dolgu maddesi.
hamur * Unun su veya başka sıvılarla yoğrulmuşdurumu.
* (kâğıt için), Nitelik, tür.
* (ekmek ve hamur işleri için) İyi pişmemiş.
* Öz, asıl, maya.
hamur açmak * yoğrulmuşhamuru inceltip yufka durumuna getirmek.
hamur boya * Ressamın boya tablasıüzerinde, resmine sürmek için hazırladığıhamur kıvamındaki yağlı boya.
hamur çorbası * Hamur ile yapılan çorba.
hamur gibi * yorgunluktan eli ayağıtutmaz.
* yiyeceklerin çok pişip bulamaç durumuna gelmesi.
hamur işi * Hamurdan yapılan yiyeceklerin genel adı.
hamur tahtası * Üzerinde hamur açılan tekerlek biçiminde ve kısa ayaklımasa, yastağaç.
hamur tatlısı * Hamurla yapılan tatlıların genel adı.
hamur teknesi * İçinde hamur yoğurmaya yarayan özel kap.
hamur tutmak * hamur hazırlamak.
hamurcu * Fırında hamur yoğuran (işçi), hamurkâr.
hamurculuk * Hamurcunun işi veya mesleği.
hamurkâr * Hamurcu.
hamurlama * Hamurlamak işi.
hamurlamak * Hamur sürmek.
* (kapalıtencerenin kenarını buğu çıkmasın diye) Hamurla sıvamak.
hamurlanma * Hamurlanmak işi.
hamurlanmak * Hamura bulanmak.
hamurlaşma * Hamurlaşmak işi.
hamurlaşmak * Hamur kıvamıalmak, gevşemek.
hamursu * İyi pişmemiş, hamur gibi, hamurumsu.
hamursuz * Yahudilerin, Hamursuz Bayramıdolayısıyla yapıp yedikleri bir çeşit mayasız çörek.
Hamursuz Bayramı * Yahudilerin Mısır’dan çıkışlarınıanmak amacıyla her yıl kutladıkları bayram.
hamurumsu * Hamur kıvamında olan, iyi pişmemiş, hamursu.
hamut * Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmişçember.
han * Osmanlıpadişahlarının adlarının sonuna getirilen unvan.
* Doğu ülkelerinde yerli beyler ve Kırım girayları için kullanılan unvan.
han * Yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların konaklamalarına yarayan yapı.
* Büyük şehirlerde serbest mesleklerde çalışanların oda veya daire tutup çalıştıkları birkaç katlıyapı.
han gibi * gereğinden çok genişolan yer.
han hamam sahibi * mülkü çok, varlıklıkimse.
han kapısından teğelti atmak * defetmek, kovmak.
hanay * İki ve daha çok katlıev.
* Sofa, hol.
* Avlu.
Hanbelî * İslâmlıkta sünnet ehli denilen dört mezhepten biri.
* Bu mezhepten olan kimse.
hancı * Han işleten kimse.
hancısarhoşyolcu şarhoş * kimin ne yaptığı, ne ettiği belli değil.
hancılık * Hancı olma durumu veya hancının yaptığı iş.
hançer * Ucu eğri ve sivri, kamaya benzer, silâh olarak kullanılan bir tür bıçak.
hançer çiçeği * Çiçekleri hançer sapınıandırdığı için Lâtin çiçeğine verilen bir ad.
hançere * Gırtlak.
hançerleme * Hançerlemek işi.
hançerlemek * Hançerle yaralamak veya öldürmek.
hançerlenme * Hançerlenmek işi.
hançerlenmek * Hançerle yaralanmak veya öldürülmek.
handan * Şen, neşeli.
hande * Gülme, gülüş.
handikap * At yarışlarında binicilerle eyerin toplam ağırlığının, atların koşuyu kazanma şansınıetkileyecek biçimde
ayarlanması.
* Elverişsiz durum, engel.
handiyse * Yakın zamanda, neredeyse, hemen hemen.
hane * Ev, konut.
* Ev halkı.
* Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz.
* Ondalık sayısisteminde bir sayının sağdan sola doğru rakamlarının derecelerine göre her birinin
bulunduğu yer, basamak.
* Klâsik Türk müziğinde, peşrev gibi saz parçalarının bölümlerinden her biri.
* Birleşik kelimelerde ikinci kelime olarak bulunur, bina, yapı, yer, makam anlamlarınıkarşılar.
hanedan * Hükûmdar veya devlet büyüğü gibi bir kişiye dayanan soy, büyük aile.
* Belli ve büyük soydan gelen.
* Eli açık ve konuksever.

Bir yanıt yazın