hasırlamak | * Hasırla döşemek, üstünü hasırla örtmek. |
hasırlanma | * Hasırlanmak durumu. |
hasırlanmak | * Hasırla döşenmek, üstü hasırla örtülmek. |
hasırlı | * Hasırı olan, hasırla kaplanmışolan. * Hasırla kaplanmışşişe. |
hasis | * Cimri, pinti, kısmık. * Bayağı, insanıküçülten, alçak. |
hasislik | * Hasis olma durumu. * Hasis davranış. |
hasislik etmek | * cimrice davranmak. |
hasiyet | * Özgülük, hassa. * (yiyecek ve içecek için) Yarar, etki. |
hasiyetli | * (yiyecek ve içecek için) Yararlı, etkili. |
haslet | * İnsanın yaradılışından gelen özellik, huy. |
haspa | * Kız veya kadınlara şaka veya alay yollu söylenen söz. |
hasret | * Özlem. |
hasret çekmek | * özlem duymak. |
hasret gitmek | * özlemini çektiği, sevdiği bir yere veya kimseye kavuşamadan ölmek. |
hasret kalmak | * özlemek. |
hasretini çekmek | * çok özlemek. * ihtiyaç duyduğu hâlde o şeyi elde edememenin üzüntüsü içinde bulunmak. |
hasretli | * Hasreti olan, özlemli. |
hasretlik | * Sevilen bir şey veya kimseden ayrıkalma durumu, ayrılık. |
hasretme | * Hasretmek işi. |
hasretmek | * Bir şeyin bütününü birine, bir şeye ayırmak, vermek. |
hasrolunma | * Hasrolunmak durumu. |
hasrolunmak | * Bir şey bütünüyle birine verilmek, ayrılmak. |
hassa | * Özgülük, özellik, hasiyet. |
hassa askeri | * Hükümdarıkorumakla görevli askerî sınıf. |
hassas | * Duyum ve duygularıalgılayan. * Çabuk duygulanan, duygun, duyar, duyarlı, içli, alıngan. * Çabuk etkilenen. * Yapımıve bakımıözen isteyen, aksamadan çok doğru çalışan, kesin ölçüler gerektiren işlerde kullanılan (alet). |
hassas olmak | * duyarlı bulunmak, çabuk duygulanmak. |
hassasiyet | * Hassaslık, duygunluk, duyarlık. |
hassaslık | * Hassas olma durumu, hassasiyet. |
hassaten | * Ayrıca, özellikle, bilhassa. |
hasse | * Bir çeşit pamuklu kumaş, patiska. |
hasta | * Sağlığı bozuk olan, esenliği yerinde olmayan (kimse, hayvan). * Zihinsel yetenekleri bozulmuşolan. * Parasız, züğürt. |
hasta bakıcı | * Tedavi ile ilgili hekimin buyruklarınıyerine getirip hastaya bakan hemşirelere yardım eden kimse. |
hasta bakıcılık | * Hasta bakıcı olma durumu. * Hasta bakıcının işi. |
hasta etmek | * hasta olmasına yol açmak. |
hasta ol benim için, öleyim senin için | * kişi kendisi için bir fedakârlıkta bulunan kimseye karşısırası gelince daha büyük fedakârlıkta bulunur. |
hasta olmak (veya düşmek) | * hastalanmak. |
hastahane | * Hastaların yatırılarak tedavi edildikleri sağlık kurumu. |
hastahanelik | * Hastahaneye kaldırılacak durumda olan. |
hastahanelik etmek | * birini aşırıderecede dövmek. |
hastahanelik olmak | * hastahaneye yatmayı gerektirecek kadar hastalanmak. * çok dayak yemek. |
hastahaneye kaldırmak (veya yatırmak) | * tedavi amacıyla hastahaneye götürmek. |
hastalandırma | * Hastalandırmak işi veya biçimi. |
hastalandırmak | * Hasta etmek, hastalanmasına sebep olmak. |
hastalanış | * Hastalanmak işi veya biçimi. |
hastalanma | * Hastalanmak işi. |
hastalanmak | * Sağlığı bozulmak, esenliği yerinde olmamak, hasta olmak. |
hastalık | * Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla fizyoloji görevlerinin bozulmasıdurumu, sayrılık, maraz, esenlik karşıtı. * Ruh sağlığının bozulmasıdurumu. * Bitkilerin yapılarında görülen bozukluk. * Aşırıdüşkünlük, tutku. |
hastalık almak (hastalık kapmak veya hastalığa tutulmak) | * bulaşıcı bir hastalığa yakalanmak. |
hastalık tablosu | * Hastanın yatağının başında bulunan ve hastalığın seyrini gösteren levha. |
hastalıklı | * Vücut direnci az olan, çabuk hastalanan, mariz. |
Kategoriler