hava hoş | * “bir şeyin olmasıyla olmamasıarasında fark yok” anlamında kullanılır. |
hava hukuku | * Havada ulaşımı düzenlemek için konulmuşhukuk kurallarının bütünü. |
hava indirme | * Hava kuvvetlerine ait birliklerin hava yoluyla gerçekleştirdiği harekât. |
hava iyi (veya fena) esmek | * ortamla ilgili her türlü şart uygun (veya kötü) durumda olmak. |
hava kaçırmak | * (nesneler için) içindeki havayıtutamayıp dışarıya vermek. |
hava kanalı | * Havayı bir yerden başka bir yere iletmekte kullanılan kanal (boru). |
hava kapağı | * Bir kanaldan geçen havanın niceliğini ayarlayan kapak. |
hava kapanmak | * gökyüzü bulutlarla örtülmek. |
hava kararmak | * güneşin batmasıyla ortalık yarıkararmak. * gökyüzü iyice bulutlanmak. |
hava kesesi | * Balıkların aşağıve yukarı inip çıkmalarınısağlayan, hava ile dolup boşalan kese. * Kuşlarda vücudun çeşitli yerlerinde bulunan ve akciğere bağlı olan boşluklar. * Birçok böceklerde trake borularıüzerinde yer almışolan hava dolu şişkinlikler. |
hava köprüsü | * Zorunlu durumlarda iki şehir veya ülke arasında hava yoluyla sağlanan sürekli ulaşım. |
hava kuvvetleri | * Ülkenin havadan savunulmasını sağlamak için uçak, helikopter, balon gibi araçlardan ve bunlarla ilgili yer hizmetlerinden, kuruluşlarından oluşan teşkilât. |
hava küre | * Hava yuvarı. |
hava limanı | * Şehirler veya ülkeler arasıhava yolu ulaşımı için gerekli teknik ve ticarî kuruluşların bütünü. * Bu alt yapının yerleştirilmesini, işletilmesini ve geliştirilmesini sağlayan kuruluş. |
hava meydanı | * Hava limanı. |
hava musluğu | * Radyatörlerde oluşan soğuk havanın dışarıatılmasınısağlayan musluk. |
hava oyunu | * Bir mal fiyatının yükseleceği umuduyla o maldan, sözde ileride teslim alınmak üzere, bir parti satın almak ve vakit gelince bu malın pahalanıp ucuzladığına göre fiyat farkınısatıcıdan almak veya ödemek şeklinde girişilen bir çeşit talih oyunu. |
hava parası | * Bir yeri kira ile tutabilmek için sahibine veya içindeki kiracıya açıktan verilen para. |
hava patlamak | * fırtına çıkmak. |
hava raporu | * Hava durumu. |
hava sahası | * Bir devletin yalnız kendisinin kullanma hakkı olduğu, başka devletlerin ancak ilgili devletten izin alarak yararlanabileceği gökyüzü parçası. |
hava süzgeci | * Otomobillerde motora ve hava kompresörüne giden havayısüzmeye yarayan alet. |
hava şartları | * Hava durumu. |
hava tahmini | * Kısa bir süre için havanın nasıl olacağını bulma. |
hava taşı | * Gök taşı. |
hava tebdili | * Hava değişimi. |
hava ulaşımı | * Hava yolu ulaşımı. |
hava üssü | * Askerî havacılıkla ilgili plân ve programları düzenleyen merkez. |
hava vermek | * tekerlek vb. cisimleri hava ile şişirmek; şişkinliğini artırmak, hava basmak. * akciğerlere basınç altında hava veya oksijen doldurmak. |
hava yastığı | * Taşıtlarda kaza riskini azaltmaya yönelik hava basınçlıyastık. |
hava yastıklı | * Hava yastığı olan. |
hava yolu | * Hava taşıtlarının uçuşsırasında izlemeye zorunlu olduklarıyol. |
hava yolu ile | * uçakla. |
hava yolu ulaşımı | * Hava taşıtlarıyla yolcu, yük vb. eşyalarıtaşıma işi. |
hava yuvarı | * Yer yuvarınıkuşatan çeşitli gaz katmanlarından oluşan örtü, atmosfer. |
havacı | * Hava taşıtlarında görevli kimse. * Hava kuvvetlerine bağlıasker. |
havacılık | * Havacı olma durumu. * Havacının yaptığı iş, havada uçma tekniği. * Hava seferlerini ve bu konu ile ilgili teknikleri inceleyen bilim dalı. |
havacıva | * Sığırdiligillerden, Akdeniz bölgesinde yetişen ve köklerinden kırmızı boya elde edilen çok yıllık otsu bir bitki (Alkanna tinctoria). * Değer ve önemi olmayan, boş. |
havada kalmak | * yerden yüksekte bulunmak. * sonuca ulaşmamak. * bir iddia dayanaksız olduğundan kanıtlanmamak. |
havadan | * Emeksiz, açıktan. * Boş, değersiz. |
havadan sudan (konuşmak) | * gelişigüzel, dereden tepeden (konuşmak). |
havadan sudan konuşmak | * önemsiz konular üzerine konuşmak. |
havadar | * Havası bol, temiz olan (yer), yeleken, yeleç. |
havadis | * İlgi ile karşılanabilecek haber. |
havaî | * Hava ile ilgili, havada bulunan. * Açık mavi renginde olan. * Dilediği gibi davranan, uçarı, hoppa. * Değersiz, boş. |
havaî fişek | * Törenlerde, geceleri yakılarak havaya uçurulan, renkli ışıklar saçan fişek. * Geceleyin düşman bölgelerini aydınlatmak amacıyla kullanılan fişek. |
havaî mavi | * Göğün rengi, açık mavi. * Bu renkte olan. |
havaîlik | * Havaî olma durumu, uçarılık, hoppalık. |
havaiyat | * Boş, değersiz işve sözler. |
havalandırıcı | * Kapalı bir yerin sürekli ve doğal olarak havalandırılmasınısağlayan alet veya düzen. |
Kategoriler