Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 39

hesaplamak * Hesap işlemini yapmak, hesap etmek.
* Bir şeyi, bir durumu ayrıntılı bir biçimde düşünmek, hesap etmek.
hesaplamak kitaplamak * ayrıntılarıyla hesap edip düşünmek.
hesaplanış * Hesaplanmak işi veya biçimi.
hesaplanma * Hesaplanmak işi.
hesaplanmak * Hesap edilmek.
hesaplaşma * Hesaplaşmak işi.
hesaplaşmak * Birbirindeki alacakla vereceğin hesabınıyapmak.
* Karşılıklı olarak kozlarınıpaylaşmak.
* Bir şeyin olumlu veya olumsuz yönlerini düşünürek, tartışarak bir yargıya varmak.
hesaplatma * Hesaplatmak işi.
hesaplatmak * Hesap ettirmek.
hesaplayış * Hesaplamak işi veya biçimi.
hesaplı * Satın alınabilen, bütçeye uygun, ekonomik.
* Parasınıölçülü harcayan, tutumlu.
* Ayrıntılarıyla düşünülüp tasarlanmış, plânlı, rasyonel.
* Ölçülü davranan, ölçülü.
hesaplı hareket etmek * ölçülü davranmak.
hesaplı orun * Ekonomik mevki.
hesaplıca * Hesaplı(bir biçimde).
hesapsız * Hesabıtutulmayan.
* Sayılamayacak kadar çok olan.
* Önceden iyi düşünülmemiş, sonu belli olmayan.
* Ölçüsüz, tutumsuz, savruk, müsrif.
hesapsız kitapsız * Deftere geçirmeden veya belgeye bağlamadan.
* Sorumsuz, ölçüsüz.
hesapsızca * Hesapsız (bir biçimde).
hesapsızlık * Hesapsız olma durumu veya hesapsızca davranış.
hesapta olmamak * daha önce düşünülen şeylerin dışında olmak.
hesaptan düşmek * hesaptan, borçtan, alacaktan indirmek, çıkarmak.
heterogen * Bkz. heterojen.
heterojen * Ayrıcinsten.
heterotrof * Dış beslenen.
heterotrofi * Dış beslenme.
hevenk * Bir ipe geçirilmişveya birbirine bağlanmışyaşyemişveya sebze bağı.
hevenkleşme * Hevenkleşmek biçimi veya durumu.
hevenkleşmek * Hevenk durumuna gelmek.
heves * İstek, eğilim, arzu, şevk.
* Gelip geçici istek.
heves etmek * bir şeye karşı istek duymak, eğilimli olmak.
hevesi kalmamak * şevki kırılmak, isteği kalmamak.
hevesi kursağında (veya içinde) kalmak * istediği, imrendiği şeyi elde edememek.
hevesine düşmek * kuvvetle istemek.
hevesini almak * istediği, imrendiği şeyi elde ederek ona doymak.
hevesini kırmak * isteklerini, düşüncelerini engellemek.
* zevki kaçmak, hevesi kalmamak, şevki kırılmak.
heveskâr * Hevesli, amatör.
heveskârlık * Hevesli olma durumu.
hevesleniş * Heveslenmek işi veya biçimi.
heveslenme * Heveslenmek işi.
heveslenmek * İsteklenmek, heves etmek, çok istemek, eğilim duymak.
hevesli * Bir şeye veya bir işe istek duyan veya merak sarmışolan, istekli.
* Bir sanatımeslek edinmeksizin yalnız zevk için yapan kimse, özengen, amatör.
heveslisi * çok isteklisi.
hevessiz * Hevesi olmayan, istek duymayan.
hey * Seslenmek veya ilgi ve dikkat çekmek için söylenir.
* Sitem, yakınma, azar, beğenme gibi çeşitli duygular anlatan cümlelerde de kullanılır.
hey gidi (hey) * çeşitli duygularıpekiştirir veya özlem ve acınma bildirir.
heyamola * Gemicilerin veya işçilerin birlikte bir şey çekerken “haydi çek, gayret” anlamında bir ağızdan yüksek sesle
ve makamla söyledikleri söz.
heyamola ile * bir işin ancak büyük güçlüklere katlanılarak ve birçok kişinin yardımıyla yapılabileceğini anlatır.
heybe * Binek hayvanının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya
halıdan yapılmışiki gözlü torba.
* Sapı omuza geçirilebilen tek gözlü bir tür çanta.
heybeci * Heybe yapan veya satan (kimse).
heybet * Korku ve saygıuyandıran görünüş, mehabet.
* Büyüklük, ululuk, azamet.
heybetli * Görünüşü korku ve saygıuyandıran.
* Büyük, ulu, azametli.

Bir yanıt yazın