hırsıza yol göstermek | * birine bilmeyerek, anlamadan kötü bir işte yardımcı olmak. |
hırsızlama | * Gizlice alınan başkasına ait (şey). * Gizlice, kimseye sezdirmeden. |
hırsızlık | * Çalma. * Çalma suçu, sirkat. |
hırsızlık etmek (veya yapmak) | * başkalarının parasınıveya malınıçalmak. |
hırslandırma | * Hırslandırmak işi. |
hırslandırmak | * Öfkelendirmek, kızdırmak. |
hırslanış | * Hırslanmak işi veya biçimi. |
hırslanma | * Hırslanmak işi. |
hırslanmak | * Çok kızmak, öfkelenmek. |
hırslı | * Doymak bilmeyen, aşırı istekli, tutkulu, haris. * Öfkeli, kızgın. |
hırssız | * Hırsı olmayan. |
hırt | * Sersem, budala, ahmak. |
hırtapoz | * Sersem, aptal, şaşkın. |
hırtapozluk | * Hırtapoz olma durumu. |
hırtıpırtı | * Eski püskü veya işe yaramaz, değersiz eşya. |
hırtlamba | * Perişan, derbeder kılıklı. |
hırtlamba gibi giyinmek | * gereksiz yere üst üste ve gelişigüzel giyinmek. |
hırtlambasıçıkmak | * perişan bir biçimde giyinmişolmak. * (eşya için) çok eskiyip dökülür durumda olmak. |
hırtlık | * Sersemlik, budalalık, ahmaklık. |
Hırvat | * Hırvatistan Cumhuriyeti’nde yaşayan bir halk ve bu halkın soyundan olan kimse. * Hırvatlarla ilgili, Hırvatlara özgü olan şey. |
Hırvatça | * Hırvatların kullandığıSlav dili. |
hısım | * Soyca veya evlilik sonucu aralarında bağbulunanlardan her biri, akraba. * Dede ve nineleri bir olanlardan her biri. |
hısım akraba | * Yakın ve uzak bütün akrabalar. |
hısımlık | * Hısım olma durumu, karabet. |
hışıl hışıl | * Hışıltısesi çıkararak, hışıldayarak. |
hışıldama | * Hışıldamak işi. |
hışıldamak | * Hışıltılıses çıkarmak. |
hışıldatma | * Hışıldatmak işi. |
hışıldatmak | * Hışıldamasına sebep olmak. |
hışıltı | * Sert ve sürekli çıkan ses. |
hışıltılı | * (ses için) Hışıltısı olan. |
hışıltısız | * Hışıltısı olmayan. |
hışım | * Öfke, kızgınlık. |
hışımına uğramak | * (birinden) zulüm görmek. |
hışımlanma | * Hışımlanmak işi. |
hışımlanmak | * Öfkelenmek, kızgın duruma gelmek. |
hışımlı | * Öfkeli, kızgın, sinirli. |
hışır | * Olmamışmeyve (daha çok kavun, karpuz için kullanılır.). * Coşkunluk gösteren, yaramaz (kimse). * Aptal, sersem. |
hışır hışır | * Hışırtıçıkararak. |
hışırdama | * Hışırdamak işi. |
hışırdamak | * Kâğıt, meşin, kumaşgibi nesneler birbirlerine sürtünürken, buruşturulurken ses çıkarmak. |
hışırdatma | * Hışırdatmak işi. |
hışırdatmak | * Hışırtıçıkartmak. |
hışırdayış | * Hışırdamak işi veya biçimi. |
hışırıçıkmak | * (eşya) çok hırpalanıp örselenmek. * insan ağır işlerle uğraşıp çok yorulmak. |
hışırlık | * Hışır olma durumu. |
hışırtı | * İnce cisimler hışırdarken çıkan ses, hışırdama sesi. |
hışırtılı | * Hışırtısı olan. |
hışırtısız | * Hışırtısı olmayan. |
hışlama | * Hışlamak biçimi veya işi. |
Kategoriler