Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 47

hikmet * Bilgelik.
* Felsefe.
* Sebep, gizli sebep.
* Tanrı’nın insanlarca anlaşılamayan amacı.
* Özlü söz, vecize.
* Fizik.
hikmetinden sual olunmaz * sonucunun sebebi sorulmaz, araştırılmaz; Tanrı’nın yaratıcı gücü karşısında sebep aranmaz.
hikmetli * Bilgece.
hilâf * Aykırı, karşıt, ters.
* Yalan.
hilâf olmasın * yanılmıyorsam.
hilâf yok * yalan değil, yalan yok.
hilâfet * Halifelik.
hilâfetçi * Halifeliğin sürdürülmesinden yana olan kimse.
hilâfetçilik * Hilâfetçi olma durumu.
hilâfıhakikat * Gerçek dışı.
hilâfsız * Yalansız, inanılmaz ama gerçek.
hilâl * Ayça, yeni ay.
* Çocukların okuma öğrenmeye başladıklarında satır ve sözleri şaşırmamak için söz üzerinde gezdirdikleri
ucu sivri, uzunca bir gösterme aracı.
hilâl gibi * ince ve düzgün (kaş).
hilâlî * Hilâl biçiminde.
hilâllemek * Hilâl durumuna getirmek.
hil’at * Padişahların, gönül almak, ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kumaşveya kürkten yapılmış
kaftan.
hile * Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika.
* Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma.
hile hurda bilmez * kimseyi aldatmaz, doğru.
hile yapmak * aldatmak.
* çıkar sağlamak amacıyla bir şeyin saflığını bozmak, değersiz bir şey karıştırmak.
hilebaz * Hileci.
hileci * Hile yapan, hile karıştıran, hilebaz, hilekâr.
hilecilik * Hileci olma durumu, hilekârlık.
hileişeriye * Çözümü güç bir hukukî sorunu hukuk kurallarınızedelemeden halletme.
hilekâr * Hileci.
hilekârlık * Hilecilik, dolandırıcılık.
hileli * Hilesi olan, içine hile karışmış, hile ile yapılmış.
hileli iflâs * Alacaklılarızarara sokmak amacıyla hileli işlemler yaparak gerçekleştirilen iflâs yolu.
hilesi, hurdasıyok * yalanı, dolanıyok.
hilesiz * Hile yapmayan, düzen bilmeyen.
* Hilesi olmayan, içine hile karışmamış.
hilkat * Yaradılış, fıtrat.
hilkaten * Yaradılıştan.
hilozoizm * Canlıözdekçilik.
hilye * Hz. Muhammed’in şekil ve şemaili yazılılevha.
himaye * Koruma, gözetme, esirgeme, koruyuculuk.
* Kayırma, elinden tutma.
himaye etmek * korumak, kayırmak, gözetmek.
himaye görmek * (biri tarafından) korunmak, kayrılmak, gözetilmek.
himayeci * Korumacı.
himayecilik * Korumacılık.
himayesine almak * koruyucusu olmak, korumak.
himayesiz * Korumasız.
himen * Kızlık zarı.
himmet * Yardım, kayırma.
* Çalışma, emek, gayret.
* Lütuf.
himmet etmek * yardım etmek, emek vermek.
himmetin var olsun * teşekkür için söylenir.
hin * Kurnaz, cin fikirli (kimse).
* Zaman, zamane.
hindi * Tavukgillerden, XV. yüzyılda evcilleştirilerek Amerika’dan bütün dünyaya yayılan kümes hayvanlarının en
büyüğü (Meleagris gallopavo).
* Aptal, şaşkın.
hindi gibi kabarmak * gururlanmak, kurumlanmak, büyüklük taslamak.
hindiba * Birleşikgillerden, yapraklarıhaşlanarak salata gibi yenebilen birkaç yıllık otsu bir bitki, güneğik (Cichorium
endivia).
hindici * Hindi yetiştiren ve satan kimse.
hindigiller * AnavatanıAmerika olan tavuksu kuşlar takımı.

Bir yanıt yazın