Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 5

içerlek * Yanındakilerden daha içeride, daha geride bulunan.
* İçine çökmüş, derinde olan.
içerleme * İçerlemek işi.
içerlemek * İçin için öfkelenmek; kırılmak.
içerleyiş * İçerlemek işi veya biçimi.
içerme * İçermek işi, tazammun, ihtiva.
içermek * İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek.
* Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek.
içgüdü * Bir canlıtürünün bütün bireylerinde akıl ve düşünceden bağımsız olarak, doğuştan gelen bilinçsiz her türlü
hareket ve davranış, insiyak, sevkıtabiî.
* Organizmayı o türe özgü olan bir amaca ulaşmaya sürükleyen davranışeğilimi.
içgüdülü * İçgüdüsü olan, insiyakî.
içgüdüsel * İçgüdü ile ilgili, insiyakî.
içi (veya midesi) kazınmak (veya kıyılmak) * açlıktan midesinde eziklik duymak.
içi açılmak * güzel bir şey karşısında sıkıntısıdağılmak, ferahlamak.
içi alaylı, dışıkalaylı * dışgörünüşü iyi, ancak içi bozuk (kimse).
içi almamak * midesi kabul etmemek.
* sakıncalı gördüğünden veya beğenmediğinden, bir işi yapmak istememek.
içi bayılmak * çok acıkmak.
* çok şekerli veya yağlıyiyecek ağır gelmek.
içi beni yakar, dışıeli (veya seni) yakar * dışgörünüşü ile başkalarının hoşuna giden bir şey veya durumun gerçekten kötü yönleri olduğunu
belirtmek için kullanılır.
içi bulanmak * kusacak gibi olmak.
içi burkulmak (veya içi sızlanmak) * bir şeye çok üzülmek.
içi cız etmek * ansızın içi sızlamak.
içi çekmek * istek duymak.
içi çıfıt çarşısı * her işte aklından türlü kötülükler geçiren.
içi dar * Beklemeye dayanamayan, tez canlı, sabırsız.
içi daralmak * sıkılmak, bunalmak.
içi dayanmamak * Bkz. içi götürmemek.
içi dışı bir * düşündüğünü açıkça söyleyen, gizli bir düşüncesi olmayan, iki yüzlü olmayan, özü sözü bir.
içi dışına çıkmak * kusmaktan çok rahatsız olmak.
* bir taşıtta, kötü yol sebebiyle çok sarsılıp kusmak.
içi erimek * kaygıduymak, çok üzülmek.
içi ezilmek * üzülmek, yüreği burkulmak.
* sıkıntıve heyecan içine düşmek.
içi geçmek * istemeden kısa bir süre uyuyuvermek.
* bir işe yaramaz duruma gelmek.
* yaşlılıktan, güçsüzlükten isteksiz olmak, hiçbir şeye ilgi duymamak.
* kavun, karpuz vb. yenmeyecek biçimde içi bozulmuşolmak.
içi geniş * Sabırlı, rahat, huzurlu, gamsız, tasasız.
içi gitmek * içi sürmek.
* bir şeyi yapmayıveya elde etmeyi çok istemek.
içi götürmemek * (acıklı bir durum karşısında) dayanamamak.
* kıskanmak, çekememek.
* vicdanına sığdıramamak.
içi hop etmek * birdenbire heyecanlanmak.
içi ısınmak * hoşlanmak, sevmek.
içi içine geçmek * tedirgin olmak.
içi içine sığmamak * telâş, sabırsızlık, coşkunluk göstermekten kendini alamamak.
içi içini yemek * istediğini yapamamak yüzünden üzülmek; dert etmek.
içi kabul etmemek * (bir şeyden) midesi bulanmak.
içi kalkmak (veya kabarmak) * iğrenerek bulantıduymak.
* taşkın bir ağlama duygusu içinde bulunmak.
* duygulanmak, heyecanlanmak.
içi kan ağlamak * çok üzüntü duymak.
içi kapanmak * sıkılmak, bunalmak.
içi kararmak * sıkılmak, bunalmak; hiçbir şeyden tat alamaz olmak.
* umutsuzluğa düşmek.
içi paralanmak (veya parçalanmak) * birine acıyarak çok üzülmek.
içi pır pır etmek * Bkz. içi vık vık etmek.
içi rahat etmek * kaygıduyulacak bir konu bulamadığınıöğrenerek ferahlamak.
içi sıkılmak * bunalmak.
içi sızlamak * bir şey veya kişi için çok üzülmek.
içi sürmek * ishal olmak.
içi tez * Aceleci, sabırsız, yavaşyapılan işten sıkılan.
içi titremek (veya titrememek) * özen göstermek.
* çok üşümek.
* duygulanmak.
içi vık vık (fık fık veya pır pır) etmek * sabırsızca, tedirgin davranmak.

Bir yanıt yazın