içerlek | * Yanındakilerden daha içeride, daha geride bulunan. * İçine çökmüş, derinde olan. |
içerleme | * İçerlemek işi. |
içerlemek | * İçin için öfkelenmek; kırılmak. |
içerleyiş | * İçerlemek işi veya biçimi. |
içerme | * İçermek işi, tazammun, ihtiva. |
içermek | * İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek. * Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek. |
içgüdü | * Bir canlıtürünün bütün bireylerinde akıl ve düşünceden bağımsız olarak, doğuştan gelen bilinçsiz her türlü hareket ve davranış, insiyak, sevkıtabiî. * Organizmayı o türe özgü olan bir amaca ulaşmaya sürükleyen davranışeğilimi. |
içgüdülü | * İçgüdüsü olan, insiyakî. |
içgüdüsel | * İçgüdü ile ilgili, insiyakî. |
içi (veya midesi) kazınmak (veya kıyılmak) | * açlıktan midesinde eziklik duymak. |
içi açılmak | * güzel bir şey karşısında sıkıntısıdağılmak, ferahlamak. |
içi alaylı, dışıkalaylı | * dışgörünüşü iyi, ancak içi bozuk (kimse). |
içi almamak | * midesi kabul etmemek. * sakıncalı gördüğünden veya beğenmediğinden, bir işi yapmak istememek. |
içi bayılmak | * çok acıkmak. * çok şekerli veya yağlıyiyecek ağır gelmek. |
içi beni yakar, dışıeli (veya seni) yakar | * dışgörünüşü ile başkalarının hoşuna giden bir şey veya durumun gerçekten kötü yönleri olduğunu belirtmek için kullanılır. |
içi bulanmak | * kusacak gibi olmak. |
içi burkulmak (veya içi sızlanmak) | * bir şeye çok üzülmek. |
içi cız etmek | * ansızın içi sızlamak. |
içi çekmek | * istek duymak. |
içi çıfıt çarşısı | * her işte aklından türlü kötülükler geçiren. |
içi dar | * Beklemeye dayanamayan, tez canlı, sabırsız. |
içi daralmak | * sıkılmak, bunalmak. |
içi dayanmamak | * Bkz. içi götürmemek. |
içi dışı bir | * düşündüğünü açıkça söyleyen, gizli bir düşüncesi olmayan, iki yüzlü olmayan, özü sözü bir. |
içi dışına çıkmak | * kusmaktan çok rahatsız olmak. * bir taşıtta, kötü yol sebebiyle çok sarsılıp kusmak. |
içi erimek | * kaygıduymak, çok üzülmek. |
içi ezilmek | * üzülmek, yüreği burkulmak. * sıkıntıve heyecan içine düşmek. |
içi geçmek | * istemeden kısa bir süre uyuyuvermek. * bir işe yaramaz duruma gelmek. * yaşlılıktan, güçsüzlükten isteksiz olmak, hiçbir şeye ilgi duymamak. * kavun, karpuz vb. yenmeyecek biçimde içi bozulmuşolmak. |
içi geniş | * Sabırlı, rahat, huzurlu, gamsız, tasasız. |
içi gitmek | * içi sürmek. * bir şeyi yapmayıveya elde etmeyi çok istemek. |
içi götürmemek | * (acıklı bir durum karşısında) dayanamamak. * kıskanmak, çekememek. * vicdanına sığdıramamak. |
içi hop etmek | * birdenbire heyecanlanmak. |
içi ısınmak | * hoşlanmak, sevmek. |
içi içine geçmek | * tedirgin olmak. |
içi içine sığmamak | * telâş, sabırsızlık, coşkunluk göstermekten kendini alamamak. |
içi içini yemek | * istediğini yapamamak yüzünden üzülmek; dert etmek. |
içi kabul etmemek | * (bir şeyden) midesi bulanmak. |
içi kalkmak (veya kabarmak) | * iğrenerek bulantıduymak. * taşkın bir ağlama duygusu içinde bulunmak. * duygulanmak, heyecanlanmak. |
içi kan ağlamak | * çok üzüntü duymak. |
içi kapanmak | * sıkılmak, bunalmak. |
içi kararmak | * sıkılmak, bunalmak; hiçbir şeyden tat alamaz olmak. * umutsuzluğa düşmek. |
içi paralanmak (veya parçalanmak) | * birine acıyarak çok üzülmek. |
içi pır pır etmek | * Bkz. içi vık vık etmek. |
içi rahat etmek | * kaygıduyulacak bir konu bulamadığınıöğrenerek ferahlamak. |
içi sıkılmak | * bunalmak. |
içi sızlamak | * bir şey veya kişi için çok üzülmek. |
içi sürmek | * ishal olmak. |
içi tez | * Aceleci, sabırsız, yavaşyapılan işten sıkılan. |
içi titremek (veya titrememek) | * özen göstermek. * çok üşümek. * duygulanmak. |
içi vık vık (fık fık veya pır pır) etmek | * sabırsızca, tedirgin davranmak. |
Kategoriler