ifraz | * Bir arazinin bölünmesi, parsellere ayrılması. * Salgı. |
ifraz etmek | * bir araziyi bölmek, parsellere ayırmak. * salgılamak. |
ifrazat | * Vücuttan çıkan kan, irin, ter gibi şeyler, salgılar. |
ifrit | * Doğu masal ve efsanelerinde, kötü ve korkunç cin. * Öfkeli, ortalığı birbirine katan kimse. |
ifrit kesilmek (veya olmak) | * çok öfkelenmek, çok kızmak. |
ifritleşme | * İfritleşmek işi veya durumu. |
ifritleşmek | * İfrit olmak. |
ifsat | * Düzeni bozma, karışıklık çıkarma. * Kargaşalık. |
ifşa | * Herhangi gizli bir şeyi, açığa çıkarma, yayma. |
ifşa etmek | * gizli bir şeyi ortaya dökmek, açığa vurmak, yaymak, ilân etmek, afişe etmek, reklâm etmek. |
ifşaat | * Gizli bir şeyi ortaya çıkarmak için yapılan açıklamalar. |
ifta | * Herhangi bir işlemin veya eylemin din kurallarına uygun olup olmadığıkonusunda ilmiye mensuplarının fikir beyan etme yetkisi, fetva verme. |
iftar | * Oruç açma, oruç bozma. * Oruç açma zamanı. * Ramazanda akşam yemeği. |
iftar etmek | * oruç bozmak. |
iftar sofrası | * Ramazanda akşam ezanı okununca oruç açmak için hazırlanmışsofra. |
iftar tabağı | * Ramazanda genellikle lokantalarda yemek öncesi iftar açmak için genişçe bir tabağa dizilmişyiyecekler. |
iftar topu | * İftar zamanını bildirmek amacıyla patlatılan top. |
iftar vakti | * Ramazanda oruç açma zamanı. |
iftar yemeği | * Ramazanda oruç açmak için hazırlanan yiyecek ve içeceklerin tümü, iftar sofrası. |
iftar zamanı | * İftar zamanı. |
iftariye | * İftar için hazırlanmışçerez ve yiyecek. |
iftariyelik | * Ramazanda iftar açmak için ilk ağızda yenilecek ve içileceklerin tümü. |
iftarlık | * Oruç açmak için hazırlanan yiyecek. * İftarda yenmeye elverişli. |
iftihar | * Övünme, kıvanma, kıvanç, övünç. |
iftihar etmek | * kıvanç duymak, övünmek. |
iftihar listesi | * Övünç çizelgesi. |
iftihara geçmek | * okuldaki başarısıve iyi davranışlarısebebiyle üstün öğrenci seçilmek, övünç çizelgesinde yer almak. |
iftira | * Kasıtlıve asılsız suç yükleme, kara çalma, bühtan. |
iftira etmek (veya atmak) | * bir suçu birinin üzerine atmak, kara çalmak, kara sürmek. |
iftiracı | * Kara çalan, iftira eden (kimse), müfteri. |
iftiracılık | * İftiracı olma durumu. |
iftiraya uğramak | * kasıtlıve asılsız suç yüklenmek. |
iguana | * İguanagillerden, 1-2 m boyunda, Amerika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan, sırtında dikenli çıkıntılar bulunan, pullu, büyük sürüngen, Hint kertenkelesi (Iguana tuberculara). |
iguanagiller | * Sürüngenler sınıfından, örnek hayvanı iguana olan bir familya. |
iğ | * Pamuk, yün gibi şeyleri eğirmekte kullanılan, ortasışişkin, iki ucu sivri ve bunlardan biri çoğu kez çengelli ağaç araç, eğirmen, kirmen. * Araba okunun ekseni. * Değirmen taşının ortasında bulunan ve yukarıdaki üst taşa geçen demir eksen. * Bkz. iğiplik. |
iğağacı | * Ana yurdu Asya’nın dağlık bölgeleri olan, bazıtürlerinde yapraklarıkışın dökülen, odunu tornacılık ve kaplamacılıkta kullanılan, kömürü ile kara kalem resim yapılan küçük bir ağaç (Evonymus). |
iğiplik | * Mitoz bölünme sırasında oluşan iğbiçimindeki uzantı. |
iğyağı | * Yüksek hızlıve az yüklü parçaların yağlanmasında kullanılan, düşük viskoziteli bir yağ. |
iğbirar | * Gücenme, güceniklik, kırgınlık. |
iğci | * İğkullanan, yapan veya satan (kimse). |
iğde | * İğdegillerin örnek bitkisi olan bir ağaç (Elaeagnus). * Bu ağacın zeytin biçiminde, kabuğu kırmızıya çalan sarırenkte, beyaz unlu, tadımayhoşyemişi. |
iğdegiller | * İki çeneklilerden, örneği iğde olan bitki familyası. |
iğdemir | * Marangozlukta ağaç delmek için kullanılan çelik araç. |
İğdir | * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. |
iğdiş | * Erkeklik bezleri çıkarılarak veya burularak erkeklik görevini yapamayacak duruma getirilmişolan (hayvan ve özellikle at). |
iğdişetmek | * hayvanlarda erkeklik bezlerini çıkarmak veya körletmek, burmak, enemek. |
iğfal | * Aldatma, ayartma, kandırma, baştan çıkarma. * Bir kadınıaldatma, baştan çıkarma. |
iğfal etmek | * aldatmak, kandırmak, baştan çıkarmak. * bir kadınıaldatmak, baştan çıkarmak. |
iğlik | * İçinde herhangi bir sayıda iğbulunan. |
iğmek | * Bkz. eğmek. |
Kategoriler