Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 17

iki eli şakaklarında düşünmek * derin derin düşünmek.
iki eli yanına gelmek * ölerek Tanrıkatına çıkacağı için yalan söylemek.
iki eşeyli * Erkek ve dişi eşey organları bir arada bulunan, iki cinslikli.
iki evcikli * Erkek ve dişi çiçekleri ayrıayrı bitkilerde bulunan (bitki).
iki fazlı * Aralarında devrenin dörtte biri kadar faz farkı olan (aynıfrekans ve genlikte iki alternatif akım veya
gerilim).
iki geçeli * Karşılıklı iki sıra olarak, iki yanlı.
iki gönül bir olunca samanlık seyran olur * birbirini sevenler için zenginlik önemli değildir.
iki gözü iki çeşme ağlamak * sürekli veya çok ağlamak.
iki gözüm (iki gözümün nuru) * okşayıcı bir seslenişolarak kullanılır.
iki hırtı, bir pırtı * aşırıyoksulluğu anlatır.
iki kanatlılar * Çift kanatlılar.
iki kaptan bir gemiyi batırır * bir iş, iki taraftan gelen buyruklarla yürütülemez.
iki karpuzu bir koltuğa sığdırmak * aynıanda iki işi veya görevi yapmak.
iki kat olmak * iki büklüm olmak.
iki katlı * Üst üste iki katı olan.
iki kere iki dört eder * gerçekliğinden şüphe edilmeyecek kadar açık.
iki kulak bir dil için * çok dinleyip az söylemeli.
iki lâfı bir araya getirememek * düşündüğünü doğru dürüst ifade edememek.
iki lâkırdıetmek * iki çift lâf etmek.
iki lâkırdıyı bir araya getirmek * Bkz. iki lâfı bir araya getirememek.
iki nokta * Üst üste konmuşiki nokta biçimindeki noktalama işareti (:).
iki paralık * Değersiz, önemsiz.
iki paralık etmek * değerini, onurunu düşürmek.
iki paralık etmek * değerini, onurunu düşürmek.
iki paralık olmak * değerini, onurunu yitirmek.
iki paralık olmak * değerini, onurunu yitirmek.
iki parmaklı * İki parmağı olan (hayvan).
iki rahmetten (veya iyilikten) biri * (çok acıçeken ağır hastalar için) iyileşme veya ölüm.
iki satır lâf etmek (veya konuşmak) * dostça biraz söyleşmek.
iki seksen uzanmak * bir çarpma, vurma sonucu boylu boyunca serilmek.
iki söz bir pazar * uzun boylu pazarlık etmeden.
iki sözü (veya lâkırdıyı) bir araya getirememek * düşündüğünü düzgün bir biçimde anlatamamak, iki lâfı bir araya getirememek.
iki şekilli * Birbirinden farklı iki biçimde billûrlaşan.
iki şıktan biri * iki seçenekten, iki çözüm yolundan biri.
iki tek * Kürek yarışlarında sancak ve iskelesinde ayrıayrı oturaklarda ve sadece birer küreği olan tekne.
iki tek atmak * iki kadeh içki içmek.
iki telli * İki teli olan bir çeşit saz.
iki terimli * Toplama (+) veya çıkarma (-) işaretiyle birbirine bağlanan iki terimden oluşan cebirsel anlatım.
iki terimli * Bkz. iki terimli.
iki ucu boklu değnek * ne yönden bakılırsa bakılsın çözülmesi çok güç işveya durum.
iki ucunu bir araya getirememek * gelirle gideri denkleştirememek, işleri düzene koyamamak.
iki yakası bir araya gelmemek * geçim sıkıntısından bir türlü kurtulamamak, borçtan kurtulamamak.
iki yakasını bir araya getirmek * maddî sıkıntıdan kurtulup rahata ermek.
iki yaşayışlı * Hem suyun içinde, hem karada yaşayabilen, amfibi.
iki yüzlü * İki tarafı olan veya iki taraflıkullanılan.
ikici * İkicilik felsefesini kabul eden, düalist.
ikicilik * Birbirinden ayrı, birbirinden bağımsız, birbirine geri götürülemeyen, birbirinin yanında veya karşısında
bulunan iki ilkenin varlığınıkabul eden görüş, düalizm.
ikide bir (veya ikide birde) * ara sıra, sık sık.
ikilem * İki önermesi bulunan ve her iki önermenin vargısı olan tasım, kıyasımukassim, dilemma: Fatih’in, babası
II. Murat’a yolladığı bir haber güzel bir ikilem örneğidir.
* İnsanı istenmeyen seçeneklerden birini, çoğunlukla iki seçenekten birini izlemeye zorlayan tartışma, sorun
veya usa vurma durumu.
ikileme * İkilemek işi.
* Anlamı güçlendirmek için aynıkelimenin tekrarlanması, anlamları birbirine yakın, karşıt olan veya sesleri
birbirini andıran kelimelerin yan yana kullanılması: Yavaşyavaş, irili ufaklı, aşağıyukarı gibi.

Bir yanıt yazın