iki eli şakaklarında düşünmek | * derin derin düşünmek. |
iki eli yanına gelmek | * ölerek Tanrıkatına çıkacağı için yalan söylemek. |
iki eşeyli | * Erkek ve dişi eşey organları bir arada bulunan, iki cinslikli. |
iki evcikli | * Erkek ve dişi çiçekleri ayrıayrı bitkilerde bulunan (bitki). |
iki fazlı | * Aralarında devrenin dörtte biri kadar faz farkı olan (aynıfrekans ve genlikte iki alternatif akım veya gerilim). |
iki geçeli | * Karşılıklı iki sıra olarak, iki yanlı. |
iki gönül bir olunca samanlık seyran olur | * birbirini sevenler için zenginlik önemli değildir. |
iki gözü iki çeşme ağlamak | * sürekli veya çok ağlamak. |
iki gözüm (iki gözümün nuru) | * okşayıcı bir seslenişolarak kullanılır. |
iki hırtı, bir pırtı | * aşırıyoksulluğu anlatır. |
iki kanatlılar | * Çift kanatlılar. |
iki kaptan bir gemiyi batırır | * bir iş, iki taraftan gelen buyruklarla yürütülemez. |
iki karpuzu bir koltuğa sığdırmak | * aynıanda iki işi veya görevi yapmak. |
iki kat olmak | * iki büklüm olmak. |
iki katlı | * Üst üste iki katı olan. |
iki kere iki dört eder | * gerçekliğinden şüphe edilmeyecek kadar açık. |
iki kulak bir dil için | * çok dinleyip az söylemeli. |
iki lâfı bir araya getirememek | * düşündüğünü doğru dürüst ifade edememek. |
iki lâkırdıetmek | * iki çift lâf etmek. |
iki lâkırdıyı bir araya getirmek | * Bkz. iki lâfı bir araya getirememek. |
iki nokta | * Üst üste konmuşiki nokta biçimindeki noktalama işareti (:). |
iki paralık | * Değersiz, önemsiz. |
iki paralık etmek | * değerini, onurunu düşürmek. |
iki paralık etmek | * değerini, onurunu düşürmek. |
iki paralık olmak | * değerini, onurunu yitirmek. |
iki paralık olmak | * değerini, onurunu yitirmek. |
iki parmaklı | * İki parmağı olan (hayvan). |
iki rahmetten (veya iyilikten) biri | * (çok acıçeken ağır hastalar için) iyileşme veya ölüm. |
iki satır lâf etmek (veya konuşmak) | * dostça biraz söyleşmek. |
iki seksen uzanmak | * bir çarpma, vurma sonucu boylu boyunca serilmek. |
iki söz bir pazar | * uzun boylu pazarlık etmeden. |
iki sözü (veya lâkırdıyı) bir araya getirememek | * düşündüğünü düzgün bir biçimde anlatamamak, iki lâfı bir araya getirememek. |
iki şekilli | * Birbirinden farklı iki biçimde billûrlaşan. |
iki şıktan biri | * iki seçenekten, iki çözüm yolundan biri. |
iki tek | * Kürek yarışlarında sancak ve iskelesinde ayrıayrı oturaklarda ve sadece birer küreği olan tekne. |
iki tek atmak | * iki kadeh içki içmek. |
iki telli | * İki teli olan bir çeşit saz. |
iki terimli | * Toplama (+) veya çıkarma (-) işaretiyle birbirine bağlanan iki terimden oluşan cebirsel anlatım. |
iki terimli | * Bkz. iki terimli. |
iki ucu boklu değnek | * ne yönden bakılırsa bakılsın çözülmesi çok güç işveya durum. |
iki ucunu bir araya getirememek | * gelirle gideri denkleştirememek, işleri düzene koyamamak. |
iki yakası bir araya gelmemek | * geçim sıkıntısından bir türlü kurtulamamak, borçtan kurtulamamak. |
iki yakasını bir araya getirmek | * maddî sıkıntıdan kurtulup rahata ermek. |
iki yaşayışlı | * Hem suyun içinde, hem karada yaşayabilen, amfibi. |
iki yüzlü | * İki tarafı olan veya iki taraflıkullanılan. |
ikici | * İkicilik felsefesini kabul eden, düalist. |
ikicilik | * Birbirinden ayrı, birbirinden bağımsız, birbirine geri götürülemeyen, birbirinin yanında veya karşısında bulunan iki ilkenin varlığınıkabul eden görüş, düalizm. |
ikide bir (veya ikide birde) | * ara sıra, sık sık. |
ikilem | * İki önermesi bulunan ve her iki önermenin vargısı olan tasım, kıyasımukassim, dilemma: Fatih’in, babası II. Murat’a yolladığı bir haber güzel bir ikilem örneğidir. * İnsanı istenmeyen seçeneklerden birini, çoğunlukla iki seçenekten birini izlemeye zorlayan tartışma, sorun veya usa vurma durumu. |
ikileme | * İkilemek işi. * Anlamı güçlendirmek için aynıkelimenin tekrarlanması, anlamları birbirine yakın, karşıt olan veya sesleri birbirini andıran kelimelerin yan yana kullanılması: Yavaşyavaş, irili ufaklı, aşağıyukarı gibi. |
Kategoriler