Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 19

ikiz anlam * Bir anlatımın, iki türlü anlam verecek biçimde kurulmuşolması.
ikiz anlamlı * İkiz anlamı olan.
ikiz doğurmak * herhangi bir işte çok sıkıntıçekmek.
ikiz ünlü * Aynıünlünün yan yana bulunması: yok > yook.
ikiz ünsüz * Aynıünsüzün yan yana bulunması: hissî.
ikizkenar * İki kenarıeşit olan.
ikizkenar üçgen * Yalnız iki kenarı birbirine eşit olan üçgen.
ikizkenar yamuk * Paralel olmayan iki kenarıeşit yamuk.
ikizler * Zodyak üzerinde, Boğa ile Yengeç burçlarıarasında bulunan burç, Zodyak.
ikizleşme * İki dişarasındaki bütün dokuların bitişmesiyle oluşan dişanomalisi.
ikizli * İkizleri olan (ana).
* İki kollu (araç).
* Kendisinden iki anlam çıkarılabilen, ikiz anlamlı(anlatım).
ikizlilik * İkizli olma durumu.
iklim * Yeryüzünün herhangi bir yerinde, hava yuvarı olaylarının ortaklaşa gerçekleştirdikleri etkilerin uzun yılların
ortalamasına dayanan durumu.
* Ülke, diyar.
iklim bilimci * İklim bilimi uzmanı, klimatolog.
iklim bilimi * İklimleri inceleyen bilim, klimatoloji.
iklimleme * Yapıların sıcaklık, nem ve temizliğini sağlamaya, gerekli hava akımını gerçekleştirmeye ilişkin işlem.
iklimleme cihazı * İstenilen iklimleme şartlarınısağlayan alet, klima.
ikmal * Eksik bir şeyi tamamlama, daha iyi duruma getirme, bütünleme.
* Bitirme.
* Cümlenin veya dizenin anlamınısonra gelen cümle veya dize ile tamamlama.
ikmal etmek * bütünlemek, tamamlamak.
* bitirmek.
ikmal imtihanı * Bkz. bütünleme sınavı.
ikmale bırakmak * bütünlemeye kalmasına sebep olmak.
ikmale kalmak * okulda bütünlemeye kalmak.
ikna * Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma, kandırma.
ikna etmek * inandırmak, kandırmak.
ikna olmak * inanmak, kanmak.
ikon * Ortodokslarda İsa, Meryem veya ermişlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı boyalarla yapılmışdinî
içerikli resimlerine verilen ad.
ikona * Bkz. ikon.
ikonografi * İkonların tanıtılmasıve açıklanması.
ikrah * Tiksinme, iğrenme.
ikrah etmek * tiksinmek, iğrenmek.
ikrah getirmek * tiksinmeye, iğrenmeye başlamak.
ikrahlık * İkrah etme durumu.
ikram * Konuğu ağırlama.
* Bir şeyi armağan olarak verme, sunma.
* Alışverişte satıcının alıcıya yaptığı indirim.
* Sunulan şey.
ikram etmek * (konuğu) bir şeyle ağırlamak, (konuğa) bir şey sunmak.
* fiyatta indirim yapmak.
ikram görmek * (konuk için) ağırlanmak.
ikramcı * İkramda bulunmayıseven, mükrim.
ikramiye * Bir yerde çalışan kimselere genellikle kazançtan dağıtılan veya iyi çalıştıkları için verilen aylık dışıpara.
* Piyangoda bir kimseye çıkan para veya nesne.
ikramiyeli * İkramiyesi olan.
ikrar * Saklamayarak söyleme, açıkça söyleme.
* Bildirme.
* Benimseme, onama, kabul, tasdik.
ikrar etmek * açıkça söylemek, kabul etmek.
ikrar vermek * söz vermek.
ikraz * Borç veya ödünç verme.
ikraz etmek * ödünç vermek.
iksir * Eskiden hayatıölümsüzleştirmek, madenleri altına çevirmek gibi olağanüstü etkileri olduğuna inanılan sıvı.
* İç ferahlatıcı ilâç veya içki.
* Aşk ilham eden büyülü içki.
iktibas * Ödünç alma.
* Alıntı.
iktibas etmek * ödünç almak.
* alıntılamak.
iktidar * Bir işi yapabilme gücü, erk, kudret.
* Bir işi başarabilme yetki ve yeteneği.
* Devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi; bu yetkiyi elinde bulunduran kişi
ve kuruluşlar.
iktidardan düşmek * devlet yönetiminde yetkiyi başka bir partiye bırakmak zorunda kalmak.
iktidarsız * Gücü, yeteneği olmayan, beceriksiz, yetersiz.
* Cins gücü olmayan (erkek).
iktidarsızlaşma * İktidarsızlaşmak durumu.

Bir yanıt yazın