İngilizce | * Hint-Avrupa dil ailesinden, İngiltere’de, biraz farklı biçimiyle A.B.D., Kanada, Avustralya ve İngiliz uygarlığını benimsemişolan ülkelerde kullanılan dil. * Bu dile özgü olan. |
ingin | * Çevresine göre alçakta bulunan, münhat. * Solunum, sindirim gibi aygıtların veya bazı organların içini örten ince zarın iltihaplanıp sıvısalması, dumağı, nevazil, zükâm, nezle. |
inginlik | * İngin olma durumu. * Güçten düşme, yaşlanma, inhitat. |
inha | * Resmî bir göreve atama veya bir üst aşama için yazılan yazı. |
inha etmek | * atamak için öneride bulunmak. |
inhibitör | * Depolanan benzinlerde gazlaşmayı, yağlama yağlarındaki renk değişmesini, türbin yakıtlarında korozyonun istenmeyen etkilerini önlemek veya geciktirmek gibi amaçlar için kullanılan, petrol ürünlerinde doğal olarak bulunan veya çok küçük oranlarda sonradan katılan bir madde. |
inhidam | * Çökme, yıkılma. |
inhilâl | * Dağılma, bölünme, parçalanma. * (görev) Açılma. * Ayrışma, erime. |
inhilâl etmek | * dağılmak. * (görev) açılmak. |
inhimak | * Bir şeye aşırıdüşkünlük gösterme, kapılma. |
inhina | * Eğrilme, bükülme. * (birine) Başeğme, yumuşaklık gösterme. |
inhiraf | * Sapma, başka bir tarafa meyletme. |
inhiraf etmek | * sapmak. |
inhisar | * Tekel. * Tek başına sahip olma. |
inhisar etmek | * yalnız …üzerine olmak, yalnız… için olmak, …-den dışarıçıkmamak, bir şeyle sınırlanmak. * verilmek, tanınmak. |
inhisara almak (veya inhisarına almak) | * tekeline almak. |
inhisarcı | * Tekelci. |
inhisarcılık | * Tekelcilik. |
inhisarında olmak | * tekelinde olmak. |
inhitat | * Çökme, gerileme, alçalma. * Güçten düşme, inginlik, yaşlanma. |
inhitat etmek | * çökmek, gerilemek. |
ini | * Kayın birader. |
inik | * İnmiş, indirilmiş. |
inik deniz | * Gelgit sırasında sular çekildiğinde denizin durumu. |
inikâs | * (ışık için) Yansıma, yansı. * (ses için) Yankılama, yankılanma, yankı. * (piyasada) Tepki veya etki. |
inikâs etmek | * yansımak. * yankılanmak. |
inikat | * Toplanma, birleşim. * Anlaşma, kararlaştırma. |
inildeme | * İnildemek işi. |
inildemek | * İnlemek. |
inildetme | * İnildetmek işi. |
inildetmek | * İnlemesine sebep olmak. |
inildeyiş | * İnildeme işi. |
inileme | * İnilemek işi. |
inilemek | * İnlemek. |
inilme | * İnilmek işi. |
inilmek | * İnmek işi yapılmak. |
inilti | * İnleme sesi. |
iniltili | * İnleme sesiyle yüklü, inlemeli. |
inim inim | * Sürekli olarak inlemeyi anlatır. |
inim inim inlemek | * sürekli olarak inlemek. * çok sıkıntıda olmak. |
inim inim inletmek | * birini büyük sıkıntıya sokmak. |
inisiyatif | * Öncecilik, üstünlük. * Gerekli kararlarıalmayı bilen kişinin niteliği. |
inisiyatifi ele almak (veya geçirmek) | * önceliğe, üstünlüğe sahip olmak. |
inisiyatifini kullanmak | * gerekli kararlarıöncelikle almak. |
inisyal | * İlk satırın ilk harfinin büyük puntoda ve süslü yazılarla dizilme işlemi. |
iniş | * İnmek işi veya biçimi. * Yukarıdan aşağıya gittikçe alçalan eğimli yer, yokuşkarşıtı. * Gerileyiş, çöküş. * Araçlıjimnastikte, atlayarak veya hızlanarak araçtan ayrılma durumu. |
inişaşağı | * İnişte aşağıya doğru. |
inişçıkış | * Engebeli olan. |
inişyokuş | * Hem inişi hem çıkışı olan. |
inişli | * İnişi olan, bayır aşağı. |
Kategoriler