isteyiş | * İstemek işi veya biçimi. |
istiane | * Yardım isteme. |
istiane etmek | * yardım istemek. |
istiap | * (içine) Alma, (içine) sığdırma. |
istiap etmek | * içine almak, sığdırmak. |
istiap haddi | * Deniz, kara ve hava taşıtlarının yük ve yolcu miktarlarını belirleyen sınır. |
istiare | * Ödünç, borç veya eğreti alma, ödünçleme, metafor. * Bir şeyi anlatmak için ona benzetilen başka bir şeyin adınıeğreti olarak kullanma, eğretileme: “Bu adam hayatının sonbaharında” cümlesinde sonbahar kelimesi yaşlılığı anlatan bir istiaredir. |
istibat | * Olmasınıuzak görme, imkân vermeme, uzaksama, ıraksama. |
istibat etmek | * uzaksamak, ıraksamak. |
istibdat | * Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk, despotizm. |
istical | * İvedilik, acele etme, müstaceliyet. |
istical etmek | * ivmek, acele etmek. |
isticar | * Kira ile tutma, kiralama. |
isticar etmek | * kiralamak. |
isticvap | * Sorguya çekme, sorgu. |
istida | * Dilekçe, arzuhal. |
istidaname | * Resmî bir makama yazılan dilekçe yazısı. |
istidat | * Yaradılıştan gelen veya sonradan edinilmişyetenek. * Yeteneği olan kimse. |
istidatlı | * İstidadı olan. |
istidatsız | * İstidadı olmayan. |
istidlâl | * Bir konuda kanıtlara dayanarak sonuç çıkarma. * Çıkarım. |
istidlâl etmek | * kanıtlara dayanarak bir sonuca varmak. |
istif | * Üst üste eşya konularak yapılan düzgün yığın. * Kereste, tahta gibi ağaç ürünlerini kurutmak veya bekletmek amacı ile belirli düzenlerde üst üste dizerek yapılan yığın. * Stok. |
istif etmek | * yıkılmayacak bir biçimde, düzgünce yerleştirmek. * stok etmek. |
istifa | * Kendi isteğiyle görevden ayrılma. * İşten ayrılma isteğini bildiren dilekçe. |
istifa etmek | * (işinden) çekilmek. |
istifade | * Yararlanma, faydalanma. |
istifade etmek | * yararlanmak. |
istifaname | * Bir görevden kendi isteğiyle ayrıldığını belirten dilekçe. |
istifayı basmak | * herhangi bir sebeple görevinden ani bir kararla çekilmek. |
istifçi | * Malları, eşyayı istif eden görevli. * İstifçilik yapan, stokçu. |
istifçilik | * İstif yapma işi. * İleride bulunmayacağıveya pahalılaşacağıdüşüncesiyle çok mal yığarak piyasada sıkıntıya yol açma, stokçuluk. |
istifham | * (zihinde beliren) Soru. |
istifini bozmamak | * aldırışetmeyip durum ve davranışınıhiç değiştirmemek. |
istifleme | * İstiflemek işi. |
istiflemek | * Düzgün bir biçimde üst üste yığmak. * Stok etmek. |
istifleniş | * İstiflenmek işi veya biçimi. |
istiflenme | * İstiflenmek işi. |
istiflenmek | * İstiflemek işi yapılmak. |
istifleyiş | * İstiflemek işi veya biçimi. |
istifrağ | * Kusma. |
istifrağetmek | * kusmak. |
istifsar | * Bir şeyin açıklanmasını, aydınlığa kavuşmasını isteme, anlamaya çalışma, sorma. |
istifsarıhatır | * Hâl hatır sorma. |
istiğfar | * Tanrı’dan suçlarının bağışlanmasınıdileme; tövbe etme. |
istiğfar etmek | * tövbe etmek. |
istiğna | * Önerilen bir işe karşınazlanma, nazlıdavranma. * Doygunluk, gönül tokluğu. |
istiğrak | * Dalma, içine gömülme, dalınç. |
istihale | * Biçim değiştirme. * Başkalaşma. * Başkalaşım. |
istihale etmek | * biçim değiştirmek. * başkalaşmak. |
Kategoriler