işlemeli | * Üstünde işlemeler bulunan. |
işleniş | * İşlenmek işi veya biçimi. |
işlenme | * İşlenmek işi. |
işlenmek | * İşlemek işi yapılmak. |
işlenti | * İşleme yöntemi. |
işler açılmak | * piyasa canlanmak. |
işler becermek | * zararlı, gizli işler yapmak. |
işlerlik | * Gereken sonucu verecek nitelikte çalışma durumu. |
işletilme | * İşletilmek işi. |
işletilmek | * İşletmek işi yapılmak. |
işletiş | * İşletmek işi veya biçimi. |
işletme | * İşletmek işi. * Tarım, sanayi, ticaret, bankacılık gibi işalanlarında, kâr amacıyla bir sermaye yatırılarak kurulan kurum. * Bu kuruluşu verimli bir duruma getirip kazanç sağlama yöntemi. * İşyeri. |
işletme defteri | * Yalnız gelir ve giderlerin yazıldığıdefter. |
işletme şirketi | * Gaz, su, elektrik vb. hattınıveya dağıtım hattıve donanımını işleten, şahıs, firma, halk şirketi veya kuruluş. |
işletmeci | * Bir fabrikayıveya gelir getiren bir kuruluşu yöneten kimse. * Yapımcıdan işletme hakkınıalarak, filmleri oynatanlara kiralayıp dağıtan kimse. |
işletmecilik | * Bir işletmeyi yönetme. * Bağımsız bir bütçe ile yönetilen devlet işletmesi. |
işletmek | * İşlemesini sağlamak, çalıştırmak. * Bir şeyi, bir kimseyi, bir yeri kullanarak veya çalıştırarak yarar sağlamak. * Şaka ve birtakım yalanlarla sezdirmeden birini kandırmak veya onunla eğlenmek. |
işletmen | * Operatör. |
işletmenlik | * Operatörlük. |
işlev | * Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, işgörme yetisi, görev, fonksiyon. * Bir yapının gerçekleştirilebileceği ve onu başka yapılardan ayırt etme imkânıveren eylem türü, fonksiyon. |
işlev yitimi | * El, kol vb. düzenli hareketleri yapma yetersizliği, apraksi. |
işlevci | * İşlevi yerine getiren (kimse veya nesne). * Bir işletmede yapılacak işlerin kararlarının alındığı bölüm. |
işlevcilik | * Toplumu, her bir öğesi belli bir işlev yapan karşılıklı bağlılıklar ve etkileşmeler düzeni olarak gören, toplumu tek başına belirleyen herhangi bir temelin bulunmadığınısavunan akım, görevcilik, fonksiyonalizm. * Algının öncelikle ihtiyaçlar ve coşkulara dayalıetkinliklerin sonucu olduğunu savunan görüş, görevcilik, fonksiyonalizm. |
işlevsel | * İşlevle ilgili. |
işlevsiz | * İşlevi olmayan. |
işlevsizlik | * İşlevsiz olma durumu. |
işleyim | * Sanayi, endüstri. |
işleyiş | * İşlemek işi veya biçimi. |
işli | * Üzeri nakışlı. |
işlik | * Atölye. * Gömlek. |
işlik orun | * İşadamlarına özgü yer, busines klâs. |
işmar | * El, göz veya başile yapılan işaret. |
işmar etmek (veya geçmek) | * el, göz veya başile işaret etmek. |
işporta | * Gezici satıcıların mallarınıkoymaya yarayan yayvan sepet veya bu işi gören, ona benzer araç, sergi. * Açıkta yapılan satış. |
işporta malı | * Değersiz, niteliksiz mal. |
işportacı | * İşporta ile mal satan satıcı. |
işportacılık | * İşportada mal satma işi. |
işportaya düşmek | * değerini yitirmek, herkes tarafından kullanılmak. |
işret | * İçki. |
işsiz | * İşi olmayan. |
işsiz güçsüz | * Yapacak hiçbir işi olmayan veya iştutmayan. |
işsiz güçsüz kalmak | * bulunduğu işyerinden ayrılarak geçimini sağlayacak durumda bulunmamak. |
işsizlik | * İşsiz kalma, iş bulamama durumu. * Bir işyeri için durgunluk dönemi. |
iştah | * Yemek yeme isteği. * İstek, arzu. |
iştah açmak | * yemek isteğini artırmak. |
iştah kapamak (veya kesmek) | * yemek isteğini azaltmak. |
iştaha gelmek | * arzulamak. |
iştahıaçılmak | * yemek isteği artmak. |
iştahıkabarmak | * isteği çoğalmak, heveslenmek. |
iştahıkapanmak (veya kesilmek) | * yemek isteği yok olmak. |
Kategoriler