Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 6

kaçta * (saat için) Ne zaman?.
kaçurga * 343 kaçırga.
kadana * Bir cins iri at.
kadana gibi * iri yarı(kadın).
kadar * Ölçüsünde, derecesinde.
* Büyüklüğünde, genişliğinde.
* Dek, değin.
* Gibi.
* Denli.
* Süre belirtir.
* Miktar, derece.
* Gösterme sıfatlarından biriyle bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirtir.
kadastro * Bir ülkedeki her çeşit arazi ve mülklerin yerinin, alanının, sınırlarının ve değerlerinin devlet eliyle belirlenip
plâna bağlanması işi.
kadastrolama * Kadastrolamak işi veya durumu.
kadastrolamak * Kadastrosunu yapmak.
kadastrolanma * Kadastrolanmak işi veya durumu.
kadastrolanmak * Kadastrosu yapılmak.
kadastroya geçmek * kadastrosu yapılmak.
kadavra * Tıp öğretiminde, üzerinde çalışmak için hazırlanmış, ölü insan veya hayvan vücudu.
kadavralaşma * Kadavralaşmak işi.
kadavralaşmak * Kadavra durumuna gelmek.
kadayıf * Undan yapılan, tatlı olarak tüketilen türlü biçimlerde yiyecek.
kadayıfçı * Kadayıf yapan veya satan kimse.
kadayıfçılık * Kadayıf yapma veya satma işi.
kadeh * İçki içmeye yarar küçük bardak.
* Kadehte bulunan içki.
kadeh arkadaşı * Birlikte içki içilen kimse.
kadeh arkadaşlığı * Birlikte içki içilen kimseyle oluşan dostluk.
kadeh kaldırmak * herhangi birini veya bir şeyi onurlandırmak için içmeden önce kadehleri yukarıkaldırmak.
kadeh tokuşturmak * içki içerken karşılıklı bir sevgiyi belirtmek amacıyla, içmeden önce kadehleri birbirine dokundurmak.
kadehçik * Meşe, fındık, gürgen gibi ağaçlarda, meyve sapının genişlemesiyle oluşan ve meyveyi ortasına kadar içine
alan küçük kadeh biçimindeki oluşum.
kadehdaş * Birlikte içki içmeyi seven kadeh arkadaşı.
kadem * Ayak, adım.
* Ayak, fut.
* Uğur.
kademe * Aşama, basamak.
* Motorlu araçların bakım ve onarım işlerinin yapıldığı birim.
kademe ilerlemesi * Devlet memurunun olumlu sicil almak şartıyla bir yıllık terfi etmesi.
kademe kademe * Basamak basamak, derece derece.
kademeleme * Kademelemek işi.
kademelemek * Kademeli bir biçimde düzenlemek.
kademelendirme * Kademelendirmek işi.
kademelendirmek * Kademeli duruma getirmek.
kademelenme * Kademelenmek durumu.
kademelenmek * Kademeli duruma gelmek.
kademeli * Aşamalı, basamaklı.
kademesiz * Kademesi olmayan.
kademhane * Ayakyolu, helâ.
kademli * Uğurlu.
kademli olsun! * uğurlu olsun!.
kademsiz * Uğursuz.
kademsizlik * Uğursuzluk.
kader * Alın yazısı, yazgı.
* Genellikle kaçınılmaz kötü talih.
kader birliği * İyi ve kötü günleri, aynısonu paylaşma durumu.
kader birliği etmek * her zaman ve her yerde, her durumu birlikte yaşamak, her şeyi paylaşmak.
kaderci * Alın yazısına inanan ve ondan yana olan, fatalist.
kadercilik * Yazgıcılık, cebriye, fatalizm.
kadere boyun eğmek * yazgısını, talihini kabul etmek.
kaderin cilvesi * talihin, beklenmedik bir anda ortaya değişik bir durumu ortaya çıkarması.
kaderiye * Kader anlayışını inkâr ederek, insanların irade ve hareket özgürlüklerinin bulunduğunu ileri süren İslâm
felsefesi.
kadersiz * Kaderi olmayan.
* Kötü talihi olan.

Bir yanıt yazın