Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 8

kadifemsi * Kadifeyi andıran, kadife görünümünde olan.
kadim * Başlangıcı olmayan, eski, ezelî.
kadim dost * Eski dost.
kadimi * Sürekli.
kadinne * Bkz. kadınnine.
kadir * Değer, kıymet.
* Bir yıldızın parlaklık bakımından bulunduğu basamak.
kadir * Güçlü, gücü yeter, erkli.
* “Her şeye gücü yeter” anlamında Tanrı’nın sıfatlarından biri.
Kadir Gecesi * Ramazan ayının kutsal sayılan yirmi yedinci gecesi.
Kadir Gecesi doğmuş * çok şanslı, kısmetli kimseler için söylenir.
kadir olmak * güçlü olmak, gücü olmak, gücü yetmek.
kadirbilir * Değerbilir.
kadirbilirlik * Değer bilirlik.
kadirbilmez * Değerden anlamayan, değerbilmez.
kadirbilmezlik * Kadirbilmez olma durumu.
Kadirî * Şeyh Abdülkadir Geylanî’nin kurduğu tarikata girmişolan kimse.
Kadirîlik * Şeyh Abdülkadir Geylanî tarafından XI. yüzyılda kurulan bir tarikat.
Kadiriye * Kadirîlik.
kadirşinas * Değerbilir, iyilikbilir.
kadirşinaslık * Değerbilirlik, iyilikbilirlik.
kadit * Çok zayıf.
* Güneşte veya hafif alevde kurutulmuşet.
kadmiyum * Atom numarası48, atom ağırlığı112,40 olan, 320° C’ de ergiyen, 8.6 yoğunluğunda, gümüş beyazlığında,
elektrik ve seramik sanayiinde kullanılan yumuşakça bir element. KısaltmasıCd.
kadmiyumlu * İçinde kadmiyum bulunan.
kadran * Saat, pusula gibi araçlarda, üzerinde yazı, rakam veya başka işaretler bulunan düzlem.
kadrat * (basımcılıkta) Dizgide harfler arasına konulan yazısız metal parçası.
* (basımcılıkta) Dizgi işinde kullanılan bir aralık ölçüsü birimi.
kadril * Eski salon danslarından biri.
* Bu dansın müziği.
kadrini anlamak * değerinin farkına varmak.
kadrini bilmek * değerini bilmek, yararlanmak.
kadro * Bir kamu kuruluşunun, bir işletmenin, denetim veya yönlendirme işlerini gerçekleştirenler ve bunların
taşıdığıödev, yetki ve sorumlulukların hepsi.
* Bu kişi ve sorumluluklarısayı, nitelik ve aşamalarıyla gösteren çizelge.
* Bu çizelgedeki yer.
* Bisiklet ve motosiklette iskeleti oluşturan metal bölüm.
kadrolandırma * Kadrolandırmak işi veya durumu.
kadrolandırmak * Kadroda yer almak.
kadrolaşma * Kadrolaşmak durumu.
kadrolaşmak * Yeniden kadro oluşturmak.
kadrolu * Kadrosu olan, kadroya girmişolan.
kadrosuz * Kadrosu olmayan.
kadrosuzluk * Kadrosuz olma durumu.
kadük * Değerini, önemini yitirmiş, eskimiş.
kadük olmak * yasama meclisinin değişmesi ile önceden sunulan yasa tasarılarıdeğerini yitirmek.
kadüklük * Gerçek durumu sonradan ortaya çıkan bir hukukî işlemin son bulması.
kaf * Arap alfabesinin yirmi dördüncü harfi.
kafa * Baş(özellikle insan başı), ser.
* Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak gibi organların bulunduğu vücudun en ön bölümü.
* Görüşve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet.
* Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin.
* Bellek.
* Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu.
* Mekanik bir bütünün parçası.
kafa atmak * kavga sırasında karşıdakinin yüzüne, sert ve şiddetli bir biçimde kafayla vurmak.
kafa bulmak * içki içmek.
* alay etmek.
kafa cilâlamak * içki içmek.
kafa çekmek * Bkz. kafayıçekmek.
kafa çıkışı * Futbolda topa, kafa ile yapılan vuruş.
kafa değiştirmek * Bkz. kafayıdeğiştirmek.
kafa dengi * Görüşve anlayışları birbirine uymuşkimselerden her biri.
kafa dinlemek * zihni yoran sorunlardan uzak kalmak.
kafa eskitmek * zihni yoran sorunlarla sürekli uğraşmak.
kafa göz yarmak * beceriksizlik göstermek.

Bir yanıt yazın