kadifemsi | * Kadifeyi andıran, kadife görünümünde olan. |
kadim | * Başlangıcı olmayan, eski, ezelî. |
kadim dost | * Eski dost. |
kadimi | * Sürekli. |
kadinne | * Bkz. kadınnine. |
kadir | * Değer, kıymet. * Bir yıldızın parlaklık bakımından bulunduğu basamak. |
kadir | * Güçlü, gücü yeter, erkli. * “Her şeye gücü yeter” anlamında Tanrı’nın sıfatlarından biri. |
Kadir Gecesi | * Ramazan ayının kutsal sayılan yirmi yedinci gecesi. |
Kadir Gecesi doğmuş | * çok şanslı, kısmetli kimseler için söylenir. |
kadir olmak | * güçlü olmak, gücü olmak, gücü yetmek. |
kadirbilir | * Değerbilir. |
kadirbilirlik | * Değer bilirlik. |
kadirbilmez | * Değerden anlamayan, değerbilmez. |
kadirbilmezlik | * Kadirbilmez olma durumu. |
Kadirî | * Şeyh Abdülkadir Geylanî’nin kurduğu tarikata girmişolan kimse. |
Kadirîlik | * Şeyh Abdülkadir Geylanî tarafından XI. yüzyılda kurulan bir tarikat. |
Kadiriye | * Kadirîlik. |
kadirşinas | * Değerbilir, iyilikbilir. |
kadirşinaslık | * Değerbilirlik, iyilikbilirlik. |
kadit | * Çok zayıf. * Güneşte veya hafif alevde kurutulmuşet. |
kadmiyum | * Atom numarası48, atom ağırlığı112,40 olan, 320° C’ de ergiyen, 8.6 yoğunluğunda, gümüş beyazlığında, elektrik ve seramik sanayiinde kullanılan yumuşakça bir element. KısaltmasıCd. |
kadmiyumlu | * İçinde kadmiyum bulunan. |
kadran | * Saat, pusula gibi araçlarda, üzerinde yazı, rakam veya başka işaretler bulunan düzlem. |
kadrat | * (basımcılıkta) Dizgide harfler arasına konulan yazısız metal parçası. * (basımcılıkta) Dizgi işinde kullanılan bir aralık ölçüsü birimi. |
kadril | * Eski salon danslarından biri. * Bu dansın müziği. |
kadrini anlamak | * değerinin farkına varmak. |
kadrini bilmek | * değerini bilmek, yararlanmak. |
kadro | * Bir kamu kuruluşunun, bir işletmenin, denetim veya yönlendirme işlerini gerçekleştirenler ve bunların taşıdığıödev, yetki ve sorumlulukların hepsi. * Bu kişi ve sorumluluklarısayı, nitelik ve aşamalarıyla gösteren çizelge. * Bu çizelgedeki yer. * Bisiklet ve motosiklette iskeleti oluşturan metal bölüm. |
kadrolandırma | * Kadrolandırmak işi veya durumu. |
kadrolandırmak | * Kadroda yer almak. |
kadrolaşma | * Kadrolaşmak durumu. |
kadrolaşmak | * Yeniden kadro oluşturmak. |
kadrolu | * Kadrosu olan, kadroya girmişolan. |
kadrosuz | * Kadrosu olmayan. |
kadrosuzluk | * Kadrosuz olma durumu. |
kadük | * Değerini, önemini yitirmiş, eskimiş. |
kadük olmak | * yasama meclisinin değişmesi ile önceden sunulan yasa tasarılarıdeğerini yitirmek. |
kadüklük | * Gerçek durumu sonradan ortaya çıkan bir hukukî işlemin son bulması. |
kaf | * Arap alfabesinin yirmi dördüncü harfi. |
kafa | * Baş(özellikle insan başı), ser. * Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak gibi organların bulunduğu vücudun en ön bölümü. * Görüşve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet. * Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin. * Bellek. * Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu. * Mekanik bir bütünün parçası. |
kafa atmak | * kavga sırasında karşıdakinin yüzüne, sert ve şiddetli bir biçimde kafayla vurmak. |
kafa bulmak | * içki içmek. * alay etmek. |
kafa cilâlamak | * içki içmek. |
kafa çekmek | * Bkz. kafayıçekmek. |
kafa çıkışı | * Futbolda topa, kafa ile yapılan vuruş. |
kafa değiştirmek | * Bkz. kafayıdeğiştirmek. |
kafa dengi | * Görüşve anlayışları birbirine uymuşkimselerden her biri. |
kafa dinlemek | * zihni yoran sorunlardan uzak kalmak. |
kafa eskitmek | * zihni yoran sorunlarla sürekli uğraşmak. |
kafa göz yarmak | * beceriksizlik göstermek. |
Kategoriler