Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 16

kalanlı bölme * Bölünenden artanın, sıfırdan farklı bir sayı olduğu bölme işlemi.
kalantor * Gösterişi seven, varlıklı(kimse).
kalantorca * Kalantor gibi, kalantora uygun düşen biçimde.
kalantorluk * Kalantor olma durumu.
kalas * Kalın biçilmişuzun tahta.
* Ahşap yapılarda kirişolarak kullanılan kalın biçilmişuzun tahta.
* Kaba, anlayışsız, kereste.
kalas gibi * kaba, kibar veya nazik olmayan, incelikten yoksun olarak.
kalastra * Gemilerde cankurtaran filikalarını oturtmak için güvertelere konulan sehpa.
kalavra * Ölçeksiz ayakkabı, yemeni.
* Deriden yapılmışeşya.
kalavrahane * Kundura atölyesi.
kalay * Atom numarası50, atom ağırlığı118,7 olan, gümüş beyazlığında 232°C’ de eriyen, 7,29 yoğunluğunda,
kolay işlenebilen, yumuşak bir element. KısaltmasıSn.
* Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası.
* (insan için) Aldatıcı görünüş.
* Sövme, küfür.
kalay balık * Balık avlamada oltanın ucuna yerleştirilen madde.
kalaycı * Kap kalaylayan kimse.
* Üstünkörü işyapan, sahtekâr.
kalaycılık * Kalaycının işi.
* Sahtekârlık.
kalaydan çıkmak * kalaylanmak.
kalayhane * Kalaycının çalıştığıyer.
* Kalay işlerinin yapıldığıyer.
kalayı basmak * adamakıllıküfretmek.
kalaylama * Kalaylamak işi.
kalaylamak * Oksitlenmeden korumak için bir metal parçasınıveya kabıkalay tabakası ile kaplamak.
* Eksiklikleri, kusurları görünüşte gizlemeye çalışmak.
* Çok sövmek.
kalaylanma * Kalaylanmak işi.
kalaylanmak * Kalaylanmak işi yapılmak veya kalaylamak işine konu olmak.
kalaylatma * Kalaylatmak işi.
kalaylatmak * Kalaylamak işini yaptırmak.
kalaylı * Kalaylanmış(kap).
* İçinde kalay bulunan.
* Gösterişi ve süsü yapay olan.
kalaysız * Kalaylanmamış(kap).
* Kalayıkalmamış(kap).
* İçinde kalay bulunmayan.
kalbe doğmak * Bkz. içine doğmak.
* kalbine doğmak.
kalbe dokunmak * acıveya üzüntü vermek.
kalbe işlemek * derin üzüntü uyandırmak.
kalben * İçten, gönülden olarak, yürekten.
kalbî * İçten, yürekten, gönülden (gelen).
kalbi ağzına gelmek * çok heyecanlanmak, korkmak, endişelenmek.
* yüreği ağzına gelmek.
kalbi çarpmak * kalbi çok vurmak.
* çok heyecanlanmak.
* yüreği çarpmak.
kalbi dayanmamak * aşırıheyecan, üzüntü, yorgunluk veya herhangi bir hastalık yüzünden kalbi durmak, ölmek.
* yüreği dayanmamak.
kalbi ferahlamak * yüreği ferahlamak.
kalbi kararmak * inancınıkaybetmek.
* yüreği kararmak.
kalbi kırık * Üzgün, ümitsiz.
kalbi parçalanmak * çok üzülmek, yüreği parçalanmak.
kalbi sızlamak * üzüntü duymak, acımak, yüreği sızlamak.
kalbi temiz * Kötü niyeti ve düşüncesi olmayan.
kalbi yerinden oynamak * heyecanlanmak, yüreği yerinden oynamak.
kalbi yıkmak kolay, yapmak zordur * insanlarıkırmak ve üzmek, mutlu etmekten daha kolaydır.
kalbi yırtılmak * acıduymak.
kalbine doğmak * içine doğmak.
kalbine girmek * sevgisini kazanmak.
kalbine göre * başkaları için beslediği duygulara göre.
kalbini açmak * duygularını, düşüncelerini açık açık birine söylemek; içini dökmek.
kalbini çalmak * sevgisini kazanmak, kendine âşık etmek.
kalbini doldurmak * yüreğini sevgiyle ısıtmak.
kalbini eritmek * merhametini çekmek, yumuşatmak.
kalbini kazanmak * kalp kazanmak.
kalbini kırmak * üzmek, incitmek, kalp kırmak.

Bir yanıt yazın