kapalı gişe | * Bütün biletleri satılmışolan. |
kapalıhava | * Bulutlu hava. |
kapalıhece | * Ünsüzle biten hece: Kalk, bak gibi. |
kapalıkalp ameliyatı | * Kalbin fizyolojik çalışmasıdurdurulmadan yapılan kalp ameliyatı. |
kapalıkutu | * İçindekini belli etmeyen, sır saklayan. * Niteliği gizli kalan. |
kapalı olmak | * işyapmamak. * ilgisiz kalmak. |
kapalı oturum | * Gizli celse. |
kapalırejim | * Dışülkelerle ilişki kurmayan siyasî düzen. |
kapalıtohumlular | * Açık tohumlularla tohumlu bitkileri içine alan bitkiler âleminin bir alt şubesi. |
kapalıtribün | * Açık sahadaki spor müsabakalarında seyircileri yağmurdan ve güneşten korumak için özel olarak üstü kapatılmış bölüm. |
kapalıyer korkusu | * Dar ve kapalıyerlerde duyulan kaygıveya korku, klostrofobi. |
kapalıyetişmek | * toplum hayatına girmeden, karışmadan yetişmek. |
kapalıyüzme havuzu | * Kapalı bir mekân içine alınmış, suyu ısıtılan, yüzme sporunun yapıldığıhavuz. |
kapalılık | * Kapalı olma durumu. * Anlatımın açık ve kesin olmama özelliği, ipham. |
kapama | * Kapamak işi. * Taze soğan ve marulla pişirilmişkuzu eti yemeği. * Üst baş, giyecek takımı. * Kapatma. |
kapamacı | * Hazır giysi takımısatan kimse. |
kapamaç | * Kilit, sürgü, toka gibi unsurlarıkapalıtutmaya yarayan düzenek. |
kapamak | * Bir açıklığıörtmek için, bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek. * (hava için) Bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak, bir şeyin görünmesine engel olmak. * Geçişi engellemek. * Tıkamak, içini doldurmak. * (su, elektrik için) Gelişini kesmek. * Çalışamaz, görev ve işyapamaz duruma getirmek. * Üzerinde durmamak, bir şey üzerinde konuşmayı bırakmak. * Bir yere sokup dışarıçıkmasına engel olmak, hapsetmek. * Ortalıktan alıp saklamak. * Karşılamak, denk gelmek. |
kapan | * Bazıhayvanlarıyakalamak için kullanılan, hayvanın ayağının değmesiyle işleyen tuzak. * Düzen, hile. * Pazara satılmak üzere gelen yiyecek maddelerinin tartıldığıresmî büyük kantar ve bu kantarın bulunduğu yer. |
kapan duygu | * Yalnız başına ilerleyen, öbür hastalıklıdurumlara bağlı olmayan hastalık, idiopati. |
kapan kapana | * Alıcısıçok. |
kapan kapana | * bir şeyin yağma edildiğini veya çok ucuz fiyatla satıldığınıanlatır. |
kapan kurmak | * bir hayvanıtuzağa düşürmek için kapan hazırlamak. |
kapana düşmek (girmek, kısılmak, kaymak, tutulmak veya yakalanmak) | * içinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek. |
kapana düşürmek (veya kıstırmak) | * hile ile yakalamak. |
kapana sıkıştırmak | * birini zor durumda bırakmak. * birini düzenle ele geçirmek. |
kapanca | * Küçük kapan. * Düzen, hile. |
kapanca | * Tütün fidelerini örtmek için kullanılan hasır veya ottan örtü. |
kapancı | * Kapanın başında bulunan görevli, tartıcı. |
kapanık | * Kapanmış. * İç karartıcı, ruh sıkıcı. * Kaçınık. |
kapanıklık | * Kapanık olma durumu. * İç karartıcı olma durumu. |
kapanın elinde kalmak | * çok istenir ve aranır olmak. * bir şeyden ancak çabuk davranabilenler yararlanmak. |
kapanış | * Kapanmak işi veya biçimi. |
kapaniçe | * Padişah ve yüksek rütbeli din ve devlet görevlilerinin giydiği kolsuz, genişyakalıkürk. |
kapanma | * Kapanmak işi. |
kapanmak | * Kapalıduruma gelmek. * Dışarı ile ilişiğini kesmek. * Çalışamaz, etkinliğini sürdüremez duruma getirilmek. * Son verilmek, kesilmek. * Yüzü, gövdesi bir yere gelecek biçimde eğilmek. * Tatile girmek. * (yara için) İyileşmek. * (göz için) Kör olmak. * Gökyüzü bulutlanmak. |
kapantı | * Patlayıcıünsüzün oluşmasından önceki boğumlanma noktasının kapanması: Kap, kat, top gibi. |
kapari | * Yemişinden turşu yapılan gebre otunun bir adı. |
kaparo | * Pey akçesi. |
kaparo vermek | * bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek. |
kaparolu | * Kaparosu olan. |
kaparosuz | * Kaparosu olmayan. |
kaparoz | * Yolsuzca veya zorla elde edilen mal. |
kaparozcu | * Yolsuzca veya zorla birinin malınıele geçiren (kimse). |
kaparozculuk | * Kaparozcu olma durumu. |
kaparozlama | * Kaparozlamak işi. |
kaparozlamak | * Yolsuzca veya zorla birinin malınıele geçirmek. |
kapasite | * (bir şeyi )İçine alma, sığdırma sınırı, kapsama gücü. * Bir kondansatörün elektrik yığma sınırı, sığa. * Anlama, kavrama yeteneği. |
kapasiteli | * Kapasitesi olan. |
kapasitesiz | * Kapasitesi olmayan. |
Kategoriler