Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 50

karmaşa * Karmaşık olma durumu.
* Hastalıklıdavranışları ortaya çıkaran, kişinin bilincini az çok şartlandıran, genellikle çocukluk döneminde
kazanılmış, baskıaltında tutulmuşhatıra, duygu ve düşüncelerin bütünü, kompleks.
karmaşık * İçinde aynıcinsten bir çok öğe bulunan, birbirine az çok aykırı bir çok şeylerden oluşan, mudil.
* Çözeltide kendisine oluşturulan parçalara iki yönlü olarak ayrışan bir iyon veya birleşik, kompleks.
karmaşık sayı * Kesirleri ondalık sayının tersine olarak çeşitli birimlere göre bölümlenmişsayı.
karmaşıklaşma * Karmaşıklaşma işi.
karmaşıklaşmak * Karmaşık duruma gelmek.
karmaşma * Karmaşmak işi.
karmaşmak * Bir şey başka bir şeyle birleşerek karışık durum almak.
karmaştırma * Kamaştırmak işi.
karmaştırmak * Karmaşık duruma getirmek.
karmık * Çay ağzında yapılmışolan balıkçı büğeti.
* Mersin balıklarının denizden nehirlere üremek için geçişleri sırasında avlanmalarında kullanılan ve nehir
ağızlarına kurulan çok iğneli bir olta takımı.
karmuk * Büyük kanca.
karnabahar * Turpgillerden, çiçekleri etli ve tanecikli bir görünüşte olan, yapraklarılâhana yaprağına benzeyen, sebze
olarak kullanılan bir bitki (Brassica oleracea botrytis).
karnabit * Karnabahar.
karnaval * Hristiyanların büyük perhizden önce et kesiminde renkli, komik ve şaşırtıcıkılıklara girerek yaptıkları
şenlik ve eğlence dönemi.
* Bu dönemde yapılan eğlence.
karnaval maskarası * Karnavala katılan gülünç giyimli kimse.
* Gülünç, abartmalı giyimli, süslü kimse.
karnaval maskesi * Karnavalda takılan gülünç maske, maskara.
karne * Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimlerince verilen ve her dersin başarıdurumu ile devam, sağlık,
yetenek ve genel gidişdurumlarını gösteren belge.
* Gerektikçe koparılıp kullanılmak için hazırlanmış biletlerin oluşturduğu defter.
* Bkz. sağlık karnesi.
karnıaç * Acıkmış.
karnı burnunda * Gebeliği çok ilerlemiş, doğumu yakın.
karnı büyümek * hamile kalmak.
karnı geniş * Gamsız, tasasız.
karnıtok * bu sözlerle kanılmadığını, önem verilmediğini anlatmak için kullanılır.
karnıtok sırtıpek * geçimi iyi, para sıkıntısı olmayan kimseler için kullanılır.
karnızil çalmak * çok acıkmışolmak.
karnıkara * Börülce.
* Kötü yürekli (kimse).
karnından konuşan * 343 vantrilok.
karnından konuşmak (veya söylemek) * işitilemeyecek kadar alçak sesle söylemek.
* uydurarak söylemek.
karnınıdoldurmak * gebe kalmak.
karnıyarık * Bir tür kıymalıpatlıcan yemeği.
* Matbaacılıkta her sayfayıçift sütun olarak düzenleme.
karni * Lâboratuvarda, damıtma işlerinde kullanılan, genişkarınlı, dar ve eğri boyunlu cam kap.
karnivor * Et obur, et yiyen canlı.
karo * Oyun kâğıtlarının küçük, kırmızı, baklava biçimli benekli olan, orya.
* Betondan, dört köşe döşeme taşı.
karoser * Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek ve şasi gibi bölümlerin dışında kalan,
görünen dış bölüm.
karpit * Asetilen gazıçıkarmakta kullanılan, karbonla kalsiyum birleşiği madde (CaC2).
karpit lâmbası * Karpitin su etkisiyle asetilen gazıvermesi ve bu gazın yakılmasıyla ışık elde edilen lâmba.
karpuz * Kabakgillerden, sürüngen gövdeli bir bitki (Citrullus vulgaris).
* Bu bitkinin iri ve sulu meyvesi.
* Karpuz biçiminde yuvarlak ve iri şey.
* Kadın memesi.
karpuz fener * Şenliklerde kullanılan toparlak kâğıt fener.
karpuzcu * Karpuz satan kimse.
karpuzculuk * Karpuz yetiştirme veya alıp satma işi.
karsak * Köpekgillerden, soluk kahve rengi, karnı beyaz tüylü, kısa kulaklı, postundan kürk yapılan bir memeli türü
(Vulpes corsac).
kârsız * Kârı olmayan, kazançsız.
karst * Kayaçların erimesiyle yer altıakıntıları olan, kireç taşıve dolomit bölgesi.
karstik * Karst özelliği taşıyan, karst ile ilgili.
karşı * Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi.
* Yol, deniz, ırmak vb. nin öbür kıyısıveya yanı.
* Ön, kat, huzur.
* Bulunan yere göre önde, ileride olan.
* Karşıt, zıt, muhalif.
* Yüzünü bir şeye doğru çevirerek.
* Karşılık olarak, mukabil.
* İçin, hakkında.
* (zaman anlatan kelimelere) Doğru, sularında.
karşıakın * Karşıtakımın yaptığı bir akınıdurdurup hemen akına geçme işi, kontratak.
karşıçıkmak * dışardan gelenleri karşılamaya gitmek.
* bir düşünceye katılmamak, cephe almak.
karşıdevrim * Bir devrimi yıkmayıve onun ürünlerini ortadan kaldırmayıhedefleyen hareket.
karşıdurmak * direnmek, dayanmak, boyun eğmemek.
karşıdüşürüm * Anti-damping.
karşı gelim * Karşıtlık.

Bir yanıt yazın