Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 55

kastanyola yuvası * Bir çarka kastanyola için açılmışdişlerin arası.
kastar * Pamuk ipliğini veya bezini bol ve soğuk su ile yıkayarak ağartma işi.
kastarcı * Kastar işini yapan kimse.
kastarcılık * Kastar yapma işi.
kastarlama * Kastarlamak işi.
kastarlamak * Pamuk ipliğini veya bezini bol ve soğuk su ile yıkayarak ağartmak.
kastarlı * Kastarlanmışolan.
kasten * Kasıtla, bile bile ve isteyerek.
kastetme * Kastetmek işi.
kastetmek * Amaçlamak, amaç olarak almak; demek istemek.
* Kötülük etmek, kıymak, zarar vermeyi istemek.
kastı olmak * ona karşıkötülük etmek, zarar verme isteği beslemek.
kastî * Kasıtlı olarak, bilerek, isteyerek (yapılan).
kastor * Kunduz.
* Kunduz kürkü.
* Bu kürkten yapılmış.
kasvet * Sıkıntı, iç sıkıntısı.
kasvet basmak (veya çökmek) * çok sıkılmak, içi daralmak.
kasvet vermek * sıkıntıvermek.
kasvetli * İç sıkıcı, sıkıntılı.
kasvetsiz * Sıkıntı olmayan, iç sıkmayan.
kaş * Gözlerin üzerinde kemerli birer çizgi oluşturan kısa kıllar.
* Kemerli ve çıkıntılışey veya yer.
* Sarp kayalık, uçurum.
* Eyerin ön ve arkasındaki çıkıntılı bölüm.
* Duvar, bağve bahçelerde toprak yığarak yapılan sınır, set.
kaşçatmak * kızmak, öfkelenmek.
kaşgöz etmek * kaş, göz işaretleriyle bir şey anlatmaya çalışmak.
kaşgöz işareti yapmak * kaşve gözle birşeyler anlatmak, dikkat çekmek.
kaşile göz, gerisi söz * yüz güzelliğinde kaşile gözün önemini belirtir.
kaşjölesi * Kaşın düzgün görünmesini sağlayan bir madde.
kaşyapayım derken göz çıkartmak * işi düzelteyin derken büsbütün bozmak.
kaşyıkamak * kaşçatmak.
kaşağı * Hayvanlarıtımar etmek için kullanılan, sactan, dişli araç.
* Sırtıkaşımak için kullanılan uzun saplı, ucu kaşık veya ek biçiminde, tırnaklıaraç.
kaşağılama * Kaşağılamak işi.
kaşağılamak * Tımar etmek için hayvana kaşağısürmek.
kaşağılanma * Kaşağılanmak işi.
kaşağılanmak * Kaşağılanmak işi yapılmak.
kaşağılatma * Kaşağılatmak işi veya durumu.
kaşağılatmak * Kaşağılamak işini yaptırmak.
kaşalot * İspermeçet balinası.
* Aptal, budala.
kaşan * (hizmet veya binek hayvanları için) Durup işeme.
kaşan yeri * Uzun yolda hayvanların durup işedikleri ve biraz dinlendikleri yer.
kaşandırma * Kaşandırmak işi.
kaşandırmak * Hayvanıdurdurup işetmek.
kâşâne * Büyük, süslü köşk, saray gibi yapı.
kaşanma * Kaşanmak işi.
kaşanmak * (hizmet ve binek hayvanları için) Durup işemek.
kaşar * Koyun sütünden yapılan, tekerlek biçiminde, sarımtırak, yağlı bir peynir.
* Oyunda açıkgöz, kurnaz olan kimse.
kaşar peyniri * 343 kaşar.
kaşarlanma * Kaşarlanmak işi.
kaşarlanmak * Bir işte, bir hareketle çok tecrübe kazanmak.
* Hoşa gitmeyen bir harekete veya bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymaz olmak.
kaşarlı * Kaşarla yapılmış.
* Kaşarlanmış.
kaş bastı * Başa ve alna bağlanan bağ, çatkı.
kaşe * Damga, mühür.
* Toz ilâçların içine konulduğu, yutulmaya uygun, güllâçtan küçük kap.
kaşeksi * Bütün beslenme işlevlerinin bozulmasıyla oluşan ileri derecede zayıflık.
kaşeleme * Kaşelemek işi.

Bir yanıt yazın